YAZARLAR

Kültür ve sanat dünyası yeni İBB’den neler bekliyor?

Türkiye’nin büyük kentleri artık CHP’li belediyelere emanet. Peki, başta İBB olmak üzere sosyal demokrat belediyeler nasıl bir kültür ve sanat vizyonu geliştirecek?

1994 yılı yerel seçimleri Türkiye’deki büyük bir kırılmaya işaret eder. SHP elindeki birçok belediyeyi kaybetmiş, dönemin Refah Partisi başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok belediyeyi kazanmıştır. Artık Türkiye’de adına İslamcı belediyecilik, muhafazakar belediyecilik ya da ne derseniz deyin yeni bir belediyecilik anlayışı başlamıştır. Belki de daha önemlisi Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na giden yol açılmıştır.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Ekrem İmamoğlu’nun, Ankara’da Mansur Yavaş’ın ve İzmir’de yıllardır olduğu gibi yine CHP’nin adayı olsa da Tunç Soyer gibi birinin seçilmesiyle İslamcı belediyecilik anlayışının sonuna geldiğimizi söyleyebiliriz. 25 yıldır süren İBB iktidarı sırasında muhafazakarların kültür ve sanat alanındaki karnesi, bildiğiniz gibi feci durumda. Önümüzdeki aylarda nasıl bir siyasi atmosfer olacak, şimdilik bilemeyiz. Ancak yeni İBB’den kültür ve sanat alanında neler beklediğimizi ortaya koyabiliriz.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Kültür Hizmetleri başlığı altında Şehir Tiyatroları, irili ufaklı kütüphaneler ve müzeler, Cemal Reşit Rey konser salonu, Kent Orkestrası gibi birçok faaliyeti bulunuyor. Bunun yanında İBB’nin sahip olduğu Kültür A.Ş. üzerinden de birçok etkinlik, konser, sergi, sempozyum, panel düzenleniyor. Görmek zor değil, CRR’deki bazı konserler haricinde İBB’nin muhafazakar kültür politikaları ekseninde hareket ettiğini görebiliyoruz.

Ancak tabii ki Ekrem İmamoğlu belediyeciliğinden neler beklediğimizi belirtmeden önce, CHP’li belediyelerin kültür ve sanat alanındaki karnesine de bakmak gerek. Şişli, Beşiktaş ve Kadıköy belediyeleri yıllardır CHP’nin elinde olmasına rağmen halen kurumsal bir kültür sanat vizyonu geliştirebilmiş değil. Ülkenin ekonomik olarak en güçlü üç ilçesinin halen kamuyu kucaklayacak, bölgenin ihtiyaçlarına cevap verebilecek, Avrupa’da örneklerini görüp heyecanlandığımız türde kütüphaneleri yok. Bu ne bütçe eksikliğiyle açıklanabilir, ne de mekan sorunlarıyla. Hele Beşiktaş Belediyesi’ne bağlı kültür merkezlerinin hali içler açısı. Nepotizm ve vizyonsuzluk bu belediyeleri kültür ve sanat alanında hantallaştırmış durumda. Yeni İBB’den beklentimiz en başta İmamoğlu’nun söz verdiği gibi adam kayırmacılığın olmadığı, kamunun ihtiyaçlarına cevap verebilecek ve potansiyelini harekete geçirebilecek bir kültür ve sanat anlayışı.

“İstanbul dünyanın en özgün kültür şehirlerinden birisi. Kültür ve sanat herkes için ve her yerde olacak. Mahalle Evlerinde tiyatro, fotoğraf, müzik, resim vb. eğitimler düzenlenecek, genç sanatçılara imkan sağlanacak. Tüm İstanbullular tiyatro ile buluşacak. Gezici tiyatro ile tüm merkezden uzak mahallelerde çocuk ve yetişkinlere yönelik ücretsiz tiyatro gösterimleri düzenlenecek. Oluşturacağımız Mahalle Cep Parkları ile mahallelinin festival ve panayır alanı olacak. İstanbul'un birikimini, açacağımız yeni müzeler ile İstanbullularla buluşturacağız. Açacağımız Müzelerimiz: Doğa Tarihi, Müzik, Hemşehri Müzesi, Mimar Sinan Müzesi, Osmanlı Müzesi, Bizans Müzesi, Arkeoloji Müzesinin Geliştirilmesi (Sirkeci Garı triyaj alanı), Oyun, Yakın Tarih, Moda ve Tekstil, Bilim ve Teknoloji, Mutfak, Yeşilçam-Sinema Müzeleri, Yenikapı Arkeopark ve Küçükçekmece Gölü Çevresi Arkeopark.”

Ekrem İmamoğlu’nun kişisel web sitesinde yer alan 'Neler Yapacağız?' bölümündeki Kültür Sanat başlığı altında bunlar yer alıyor. “Daha mutlu, daha çoğulcu, daha canlı bir İstanbul için çözümümüz var” diyor İmamoğlu’nun seçim videosunda. Devamında da şunlar belirtiliyor: “Gençlere İBB kültür ve sanat etkinliklerini indirimli sunacağız (yüzde 40). Şehir Tiyatrosu sahne sayısını iki katına çıkaracak, tiyatroyu mahalleye taşıyacağız. Mahalle evleri, yeni kültür sanat merkezleri ve yaşayan müzelerle hayatı canlandıracağız. Metro, vapur ve trende zamanı sanatla dolduracağız. İstanbul’u birinci sınıf festivaller kenti yapacağız.”

Bina inşa etmek, müzeler yapmak, mekan kapasitelerini geliştirmek İstanbul için acil ihtiyaçlar arasında. Ancak daha önemlisi de İstanbul’un nasıl bir kültür ve sanat vizyonuna sahip olacağı. Belediyeye ait kurumlarda nasıl sergiler göreceğiz? Şehir Tiyatroları’nda yaşanan çözülme nasıl geri döndürülecek? İstanbul hak ettiği büyüklükte ve işlevde bir kütüphaneye kavuşabilecek mi? Mahallelere yayılan kültür merkezleri ve kütüphanelerde ne gibi toplantılar, konuşmalar, atölyeler olacak? İBB, başta İstanbul Kültür Sanat Vakfı olmak üzere halihazırda çalışma yürüten kurumlarla ne gibi işbirlikleri gerçekleştirecek? Bir dönem duyurulan ve adım atılmayan modern sanat müzesi ne olacak? Acil sorulması gereken sorular bunlar.

Tabii ki korkulan da gerçekleşebilir. Bürokratik hantallaşma, bina inşa etme ve açma fetişizmi, gösterişli ama içi boş etkinlik yapma merakı hızlıca yeni döneme de sirayet edebilir. Daha büyük korkumsa kendini sosyal demokrat olarak lanse eden köşe başlarını tutmuş bazı isimlerin İmamoğlu’nun başına üşüşmesi. CHP’li belediyelerin şu ana kadarki çalışmalarında bunları gördük. Aynılarının yaşanması İmamoğlu’nun şu an kültür sanat alanında önündeki en büyük sorun.

İstanbul’un yanında Ankara, Adana ve İzmir’i de düşündüğümüzde benzer kaygıları ortaya koymak gerek. Özel sektörün desteklediği kültür ve sanat etkinliklerini ele aldığımızda çıta çok yükseğe taşındı. Birkaç halk konseriyle, dershane işlevi gören kütüphanelerle ve kimsenin duymadığı sergilerle bu iş yürütülemez. CHP’li belediyelerin nasıl bir vizyonla hareket edeceğini bekleyip göreceğiz.