Başkan kendi kafasına sıktı
Son beş başkanın dördü hakkında yolsuzluk soruşturması vardı. Başka tutuklananlar da vardı ama Alan Garcia biraz duygusal davrandı sanırım. Son günlerde Uruguay’dan istediği sığınma talebi de kabul olmayınca kafasına sıktı işte.
Hemen acele ile söylemeliyim yanlış anlaşılmasın, Peru sözünü ettiğim yer ve mecazi de değil. Filmlerde sık sık izlediğimiz, bir tabancanın bir kafaya dayanması ki eminim çok görmüşünüzdür bu tür sahneleri, çünkü sigara gibi sağlığa zararlı olmadığı için olmalı, üstüne çiçek filan çizilmiyor ya da buğulu bir duman maskesi ile tuvalet camına dönüştürülmüyor her şey. Doğrudan bir yakın plan, hareket eden işaret parmağı, çekilen tetik, belki düşen horoz görüntüsü ve güm.
Peru eski devlet başkanı Alan Garcia, 1985-90 ve 2000-2006 yılları arasında başkandı. İkincisi başkanlık döneminde yolsuzluk nedeniyle hüküm yemesinin ardından, iki hafta önce kendi kafasına sıktı. Eğer gerçekten intiharsa, çünkü yine filmlerden biliriz ki öyle her intihar intihar değildir, ama şimdilik oldukça benziyor. Kendi sevenlerini oldukça şaşırttı. Halbuki Peru’da neredeyse yolsuzlukla suçlanmayan hiçbir devlet başkanı ve gerçekte muhtemelen de yolsuzluk yapmış olmamışlığı yok.
Ancak bu başkanlardan intihar eden önceden yoktu. Daha yüzsüzdüler. Bu konuda en güzel ve renkli örnek Fujimori. İşler sıkışınca, önce terör gerekçesiyle sivil bir darbeyle, her şeyi kontrolü altına aldı. Kaybettiği seçimde meclisi fesih etti. Sonra her şeye rağmen iktidardan düşünce, akrabalarının yanına Japonya’ya kaçtı. Sonra kendi katılamayınca yerine kızı seçime girdi. Herhalde Peru halkı, -en azından bir kısmı- ‘çalıyorlar ama çalışıyorlar’ demiş olmalı ki kızını da meclise soktu. Galiba buna da güvenen Fujimori ülkesine geri dönünce, mahkeme bazı suçlarını insanlık aleyhine işlenmiş suçlar olarak kabul edip, zaman aşımını kaldırdığında, hüküm yedi, cezaevine girdi. Hâlâ yatıyor. İşkence ve yargısız infazlar nedeniyle yedi bu hükmü.
-Başkanlar için el kılavuzu yapmalı ve burada yargılanmadan sıyırma yöntemleri anlatılmalı bence. Onlar da bir insan yavrusu, en azından öyle oluyorlar, başta-
Halbuki Japon asıllıydı Fujimori ve ondan beklerdim intiharı. Ne yazık ki hayatta insanın her istediği olmuyor.
Son beş başkanın dördü hakkında yolsuzluk soruşturması vardı. Başka tutuklananlar da vardı ama Alan Garcia biraz duygusal davrandı sanırım. Son günlerde Uruguay’dan istediği sığınma talebi de kabul olmayınca kafasına sıktı işte. Brezilya şirketi Odebrecht itiraflarına göre metro yapımına ilişkin 30 milyon dolar rüşvet almıştı.
Değer mi 30 milyon dolar için intihar etmeye. Bana kalırsa metro ihaleleri için çok düşük bir miktar. Başka ülkelerde çok daha fazla para döndüğünü düşünüyorum ama kimse intihar etmiyor. Belki hiç soruşturma açılmadığı içindir bilemedim ama ekonomi tıkırında. En azından şimdilik.
Rüşvet alanların ekonomisinden söz ediyorum.
Zaten Peruluların yüzde 94’ü de rüşvet miktarının bu kadar olduğuna inanmıyor.
Alan Garcia, Fujimori, Pedro Pablo Kuczynski, Ollanta Humala, Alejandro Toledo bütün bu devlet başkanları rüşvetten yargılandılar, hüküm yediler.
Metro hattı ile rüşvet hatta arasındaki bu yakın ilişki tesadüf olabilir mi ya da sadece Peru’ya ilişkin geleneksel bir kardeşlik duygusu mu bu metro-rüşvet kardeşliği? Daha doğrusu içinde, temerküz olan, radikal tekellere ihtiyaç duyulan, herhangi bir şey rüşvetsiz olabilir mi?
İnsanlar neden devlet başkanı oluyorlar ya da neden belediye başkanlıkları bu kadar, -en azından genellikle- paylaşılamıyor?
İçinde yolsuzluk olmayan bir devlet bana gösterebilir misiniz?
-Hemen bana bazı Avrupa ülkelerini sayan okurlar, mesela rüşvet alan değil de belki veren şirketlerin genellikle Avrupa ve ABD şirketleri olduğunu unutuyor mu? -
İçinden metro geçen bir şarkının rüşvetsiz olması mümkün mü?
Ne biliyim bir gün, kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbet…
Belki…