YAZARLAR

Yargıda salgın var

YSK dediğin koskoca Yargıtay ve Danıştay’ın en kıdemli hakimlerinden oluşan bir kurul. Nerede “Görevlerini vicdani kanaatleri doğrultusunda, ahlaki olgunluklarına, ehliyet ve liyakatlerine yaraşır şekilde” yapmak?

Bir şeyi söylemekle yapmak arasında dağlar kadar fark olduğunu sanırım hepimiz biliyoruz. Bugün yargının gelmiş olduğu içler acısı durumu da ne yazık ki tüm çıplaklığıyla görüyoruz. Ülkece hukuksuzluğun mağduru olduk. Üzgünüm, mağrur bir tavır sergilemek gereksiz diye düşünüyorum vaziyet bu derece berbatken. Gücümüzün farkında olmak, umutlu olmak, sağduyulu olmak, yine kazanırız demek başka şey; haksızlığı eleştirmek, insanlara anlatmak ve paylaşmak başka şey. Bunların her ikisini de yaşıyoruz, yaşamak durumunda bırakıldık.

‘Hak’ kavramını ‘sağlık’la çok benzetirim ben. Haksızlık hastalık gibidir; çok can yakar. Doktorları hukukçulara çok benzetirim örneğin. İnsan hastalığa düştüğünde de, bir haksızlığa uğradığında da hemen hemen benzer evrelerden geçer. Nasıl ki doktora güvenmek çok önemliyse, avukata güvenmek de bir o kadar önemlidir. İkisinde de birine kaderinizi teslim edersiniz.

İstanbullulara yaşatılan haksızlık zaten can yakıcı; fakat insanın daha da ağrına giden bir şey var ki, o da aptal yerine konulduğunu hissetmek.

Seçime giderken bir bildirge yayınlandı: Türk Yargı Etiği Bildirgesi. Bu bildirge Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun (HSK) bir kararı aynı zamanda. Bildirge şöyle bitiyor: “Türk Yargı Etiği Bildirgesi; hakimler ve savcıların adına karar verdikleri yüce Türk milletine ve onun her bir ferdine verilmiş sözüdür.

Bir nevi Hipokrat Yemini. Düşünün ki öyle büyük bir söz…

Bildirge beş sayfacık. Özetle, yargı bu bildirge ile vatandaşlara “tarafsız ve bağımsız” olma sözü veriyor. Ana başlıkları yazıyorum hemen, diyor ki:

Hakimler ve savcılar;

1- İnsan onuruna saygılıdır, insan haklarını korur ve herkese eşit davranırlar.

2- Bağımsızdırlar.

3- Tarafsızdırlar.

4- Dürüst ve tutarlıdırlar.

5- Yargıya olan güveni temsil ederler.

6- Mahremiyeti gözetirler.

7- Mesleğe yaraşır şekilde davranırlar.

8- Yetkindir ve mesleklerinde özenli davranırlar.

YSK İstanbul seçimlerinin iptali kararını bu bildirge yayınlandıktan sonra verdi. Hani şu gerekçesini dahi açıklamadığı, daha evvelki içtihatlarıyla baştan aşağı çelişen iptal kararını…

Birkaç alıntı yapmak istiyorum bildirgeden;

• Yargı bağımsızlığının, yargılama fonksiyonunun baskı ve tesirden uzak bir şekilde yerine getirilmesi için tanındığının bilinciyle hareket eder.

• Bağımsızlıklarına doğrudan ya da dolaylı olarak tesir edebilecek baskı ve tesiri kayıtsız şartsız reddederler.

• Kararlarını; kişilerin, kurumların ya da kamuoyunun tepkisini çekeceği endişesi duymaksızın ve onları memnun etme kaygısı taşımaksızın bağımsız olarak verirler.

• Adil yargılamanın gereği olarak, herhangi bir tarafa iltimas göstermeden ve ayrımcılık yapmadan tarafsız bir şekilde hareket ederler.

• Hukuki güvenlik ilkesi gereği uygulamalarında tutarlılığı gözeterek görevlerini yerine getirirler.

• Görevlerini yaparken kendilerine duyulan güvene halel getirebilecek bir algı, kuşku veya tereddüt oluştuğunu fark ettiklerinde, görevden çekilmelerinin gerekip gerekmediğini azami dikkat ve özenle değerlendirirler.

• İfade özgürlüklerini, yargıya duyulan güveni sarsmayacak ve siyasi tarafgirliğe düşmeyecek şekilde kullanırlar.

• Görevlerini vicdani kanaatleri doğrultusunda, ahlaki olgunluklarına, ehliyet ve liyakatlerine yaraşır şekilde yaparlar.

• Kararlarını hakkaniyetle verebilmek için, gerekli bütün bilgi kaynaklarına ulaşmaya ve işlemlerini yeterli gerekçelerle desteklemeye özen gösterirler.

O kadar güzel hükümler var ki bildirgede, uygulamaya kıyamıyorlar galiba, izlemek için yazmışlar.

Normalde kuraldır; bir yargı makamı aynı durumda geçmişte verdiğinden farklı bir karar vermişse bu çelişkiyi açıklar. YSK geçmişte verdiği onlarca karara aykırı bir karar verdi, çelişkiyi açıklama zahmetine bile girmedi.

Onu bırakın, Anayasal bir zorunluluk olan gerekçeli karar verme yükümlülüğüne de uymadı.

Bunların hepsi işte bu bildirgede de yer alıyor.

Ayrıca; Sayın Kılıçdaroğlu’nun YSK’nın bu haksız kararını eleştirmesi üzerine, an geçmedi açıklama yaptı “Dokunulmazlığına güvenmesin” diye.

Nerede her şeye rağmen tarafsızlık? Nerede bağlayıcı kurallarınız?

YSK dediğin koskoca Yargıtay ve Danıştay’ın en kıdemli hakimlerinden oluşan bir kurul. Nerede “Görevlerini vicdani kanaatleri doğrultusunda, ahlaki olgunluklarına, ehliyet ve liyakatlerine yaraşır şekilde” yapmak?

Eleştiririz efendim, hakkımız, kazanılan seçim göz göre göre kaybettirildi İstanbul’un yarıdan fazlasına. Bu seçmenin bu haksız kararı verenler üzerinde hakkı var. Üzerine bir de Reform Eylem Grubu Toplantısı’nda yine halkın gözünün içine baka baka “Türk Yargı Etiği Bildirgesi 14 Mart tarihinde açıklanmıştır. Hâkim ve savcılarımız için pusula mahiyetinde belirlenen etik ilkelerle, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına yönelik önemli bir adım atılmıştır. Bu adımla, Avrupa Konseyi GRECO tavsiyelerinden birisini daha hayata geçirmiş olduk” şeklinde bir açıklama yapılıyor. GRECO’nun tavsiyesini yerine getirmiş olduk mu, olduk. Uygulamaya ne hacet, oldu bitti işte!

O yasalar o raflarda tozlansın diye değil, uygulansın diye yapıldı. Yönetenlerin de hukuk uygulayıcılarının da bunu bilmesi gerekiyor normalde öyle değil mi? “Normalde” değiliz demek ki. Yanlış bilmiyorsak “olağanüstü” kısım da geçti…

Demokrasi süsü verilmiş bir tuhaf sistem… Nasıl bir sistem, artık boşluğu siz doldurun.

Her Allah’ın günü bir hukuk skandalı yaşanıyor şu ülkede. Bir yandan seçimlerle boğuşurken diğer yandan başkaca haksızlıklar yığılıyor bir kenara. Gezi’ye dava açtılar bu ülkede örneğin, Gezi’ye katılanlara -hepimiz oradaydık ya hani- işte hepimize “terörist” dediler. Ortaya öyle bir iddia koydular ki, o 657 sayfalık iddianameyi okurken saçını başını yoluyor insan, bir hukukçunun elinden çıkmış olabileceğine inanamıyor.

Bu hafta görülecek Şule Çet davası bir başka örnek. Öldürdükleri kadına intihar süsü verdikleri hani. Hani failin avukatının “suçlamaların gösteriş amaçlı yapıldığını” ileri sürdüğü dava… Bakalım bu defa savunma etiğini nasıl çiğneyecek eril zihniyet? Size bir şey söyleyeyim mi? Tüm kadın ve çocuk haklarına ilişkin davalarda fail avukatları karşı tarafı gösteriş yapmakla, toplumsal hale gelmiş davada mağdur avukatını yargı üzerinde baskı kurmak amaçlı medyayı kullanmakla suçluyor. Birileri bu avukatlara bu yöntemin bayatladığını söylemeli.

Velhasıl; bir yandan YSK’nın kararlarına şaşırırken diğer yandan hak savunucuları haksız şekilde cezaevlerinde tutulmaya, yargılanmaya, kadın katilleri ve çocuk istismarcıları serbest bırakılmaya devam ediyor.

Hak kavramı sağlıkla çok benzer dedim ya yazının başında, işte “yargıda salgın var”, haberimiz olsun…


Tuba Torun Kimdir?

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri avukatı ve Kadın Adayları Destekleme Derneği yönetim kurulu üyesidir. ‘Bayan Değil Kadın’ programını hazırlayıp sunmaktadır. Aktif olarak siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.