'Mayıs' diye yazılır, 'Galatasaray' diye okunur
Galatasaray taraftarı boşuna “Mayıs'lar bizim” demiyormuş. Mayıs ayında Galatasaray şampiyonluk virajındaysa eğer herkes kupayı, şampiyonluğu unutsun. Galatasaray muhtemelen bu mayısta da Türk futbol tarihinin en “winner” takımı olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.
Şampiyon Galatasaray. Çok uzun bir sezonun daha sonuna geldik. 2018-2019 sezonunu şampiyon bitiren takım Galatasaray Spor Kulübü oldu. Tartışılacak çok şey var elbette ama kalkıp bir şampiyonluk yazısına tartışmalar üzerinden başlamak futbol ve futbolun gerçekleri adına doğru olmaz. Ligin 33'üncü haftasında Galatasaray, Başakşehir ile kendi evinde bir final maçına çıktı ve kazandı. Böylelikle bir hikayenin daha son sayfasını okumuş olduk. Peki bu şampiyonluğu neresinden okumalıyız? İşte asıl mesele bu. “Mayıs ayları Galatasaray'dır” deyip işinden çıksak bile diğer ayları nasıl tanımlamalıyız?
Öncelikle Galatasaray'ın başkanından tutun oyuncularına, teknik kadrosundan çaycısına kadar herkesi tebrik ediyoruz. Hak edilmiş bir şampiyonluktur. Galatasaray en nihayetinde kendi evinde Beşiktaş'ı, Trabzonspor'u ve Başakşehir'i yenmiştir. Hakem facialarını, diğer saha dışı olaylarını zaten fazlasıyla yazdık ve konuştuk. Yazıp konuşmaya da devam edeceğiz. Fatih Terim meselesini, Abdürrahim Albayrak hadisesini, nereye sirayet ettiğini, algı operasyonlarını... Yalnız bu, gerçek manada başarı hikayesini de iyice görmemiz ve irdelememiz gerekir. Bence ta başa dönelim...
Geçen sezonu şampiyon tamamladıktan sonra lig başlayacakken, takımı 29 gol atarak adeta şampiyon yapan Bafetimbi Gomis tabiri caizse arıza çıkardı. Maaşına zam istedi istemedi, her neyse yollar bir şekilde ayrıldı. Belhanda gidecek mi gitmeyecek mi, o bile belli değildi. Hatta her an gidebilecek gibi bir görüntü vardı. Sezona santrafor Eren Derdiyok'la başlayan Galatasaray istenen verimi alamadı. Zaten transfer döneminde yönetim Terim'e vaat ettiği santrafor transferini de yerine getiremeyince, Terim ile yönetim arasında sıkıntılar oluştu. Medya üzerinden birbirlerine göndermeler yapıyorlardı. Öyle ya da böyle Galatasaray, yarışta kaldı. Devre arasında takımın en önemli yıldızlarından biri Gary Rodriguez'i satan Galatasaray yönetimi, yine Belhanda'yı satmanın direğinden döndü. Serdar Aziz'i, Fenerbahçe'ye gönderdi. Maicon ile yollar ayrıldı. Feghouli ise esasında satış listesinin birinci sırasındaydı ama satılamadı. Genç stoper Ozan Kabak'ı Stuttgart'a 12 milyon Euro karşılığında satmayı başaran yönetim böylelikle Terim'in istediği transferin bir bölümünü gerçekleştirdi. Kasımpaşa'dan ligin ilk yarısında 20 gol atan Diagne'yi 12 milyon Euro'ya renklerine bağladı. Stopere iki takviye yapıldı; Marcao ve Luyindama.
Tüm bu kadro değişimi krizlerine rağmen bir de Fatih Terim'in 11 maç ceza aldığı bir sezonu geride bıraktı Galatasaray. Bütün bunları düşündüğünüzde gerçekten çok büyük bir başarı hikayesi yazılmış oldu sezon sonunda. Sekiz puan geriden geleceksin, şampiyon olacaksın, yarışta olduğun Beşiktaş ve Başakşehir'i iki hafta arayla yenip şampiyonluğa ulaşacaksın. Bu işler öyle kolay işler değil.
Fatih Terim, 10 sezonda sekizinci şampiyonluğunu kazanmış oldu. 22 şampiyonluk. 1957 öncesi sayılmayan şampiyonlukları da ekleyelim. Galatasaray'ın o dönem bir, Güneşspor'un da bir şampiyonluğunu eklediğimizde 24 oluyor. Yani Galatasaray tarihinin üçte birini yazmış oluyor Fatih Terim. Onu her manada eleştiren biri olarak bu başarısını ve Türk futbol tarihine attığı bu imzayı algılamamak mümkün değil.
Bu arada geçen yazılarımda ve katıldığım televizyon programlarında sormaya devam edeceğim. Abdürrahim Albayrak birilerinin şampiyon yapılmak istendiğini ve ellerinde belgelerin olduğunu iddia etmişti. Sezon bitene kadar bir açıklama bekliyoruz futbol kamuoyu olarak. Kimi şampiyon yapmak istiyorlardı? Plan neydi? Nerede bu belgeler?
Galatasaray-Başakşehir maçında Başakşehir'in ilk golü buluşundan sonra yaşanan hadiseler gerçekten skandal hatta rezillik. Tamam, TT Arena'dan galip çıkmak öyle kolay değildir. 50 bin seyirci; hakemi baskı altına alıyor, takımını oynatıyor, rakibini sindiriyor. Bunu kabul etmek lazım. Eminim Galatasaray-Beşiktaş maçında hakem Bülent Yıldırım'ın düştüğü haller gözünüzün önüne gelmiştir hemen. Sonuçta bu bir şampiyonluk maçıydı. Başakşehir ilk golü atıp öne geçti diye dayak mı yemesi gerekiyordu? Bu mudur yani? Türkiye'de işler yıllarca böyle yürüdü. Bir adım bile yol almadık mı? Rijad Bajic golü attı, ortalık savaş yerine döndü adeta. Sahaya atılan maddeler, hır çıkaran futbolcular, Galatasaray yedek kulübesi tam kadro Başakşehir yedek kulübesine hücum etmiş.
Maçın sonunda Başakşehir Teknik Direktörü Abdullah Avcı'nın basın toplantısında yaptığı açıklamaların kolay kolay unutulacağını düşünmüyorum. Avcı şöyle konuştu: "Burada gol attığın zaman kulübene saldırı oluyor, VAR kayıtları vardır bakarlar, bir teknik adam golden sonra kulübeye saldıracak çete halinde, sonra dördüncü hakem bunu göremeyecek. Sonra eski oyuncusuna saldıracak, sonra kulübenin arkasına kaçacak, delikanlı adam devam eder. 40 senedir bu film devam ediyor, rakibin kulübesine hakaret ve yumrukla müdahale var, bunu Avrupa'nın hiçbir yerinde göremezsin."
Görünen o ki bu maçın, bu sezonun genel olarak yankıları bütün yaz bizi spor haberlerine kilitleyecek. Çünkü muhtemelen Abdullah Avcı'nın, Fatih Terim'in, Abdürrahim Albayrak'ın ve daha birçok ismin beyanatları gündemi ısıtacaktır.
Sahaya dönmek gerekirse, bu maçın ve hatta bu sezonun Galatasaray adına önemli ismi Sofiane Feghouli'dir. Belki geçen sezonki Gomis kadar gol atmamıştır ama Galatasaray gerek bu sezon gerek geçen sezon kilidi açan, maçın kaderini değiştiren çokça kritik gole imza atmıştır. Galatasaray kadrosu zaten iyi bir kadro. Ligin belki de en iyi kadrosu olarak da tanımlanabilir. O yüzden Galatasaray'ın şampiyon olmayı başarması o kadar şaşırtıcı bir gelişme de değildir. Galatasaray lehine gerçekleşen hakem hadiseleri başarıya bir bakıma şaibe düşürmüştür. Bu güçteki Galatasaray'ın böyle bir şeye ihtiyacı hakikaten yoktur. Yani bu Bülent Yıldırım, Serkan Çınar olaylarına rakip takımın taraftarından çok Galatasaray taraftarının tepki göstermesi gerekir. Bütün sezonu bırakalım sırf şu şampiyonluk virajındaki iki maçta da, bu iki hakem maçların kaderiyle oynamıştır. Ki Serkan Çınar, Çaykur Rizespor maçında Galatasaray lehine rezil bir yönetim sergilerken Galatasaray oyun olarak Rizespor'u zaten domine ediyordu. Çok büyük ihtimalle Galatasaray belki de o maçı zaten kazanacaktı. Bu resim hiç yokken farklı algıların cereyan etmesine neden oldu.
Netice olarak bir sezon daha geride bıraktık. Galatasaray taraftarı boşuna “Mayıs'lar bizim” demiyormuş. Mayıs ayında Galatasaray şampiyonluk virajındaysa eğer herkes kupayı, şampiyonluğu unutsun. Galatasaray muhtemelen bu mayısta da Türk futbol tarihinin en “winner” takımı olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Gerçekten de yılın beşinci ayı 'mayıs' diye yazılırmış, 'Galatasaray' diye okunurmuş.