İktidar ne yaptığının farkında mı?
Rusya için hava hoş. Türkiye sistemi alırsa (kullanmasa da) ne âlâ. Almazsa da sorun yok, Rusya “anlayışla” karşılayacaktır. Şu ana kadar Türkiye ile bağlı olduğu blok arasında yaşanan gerilim bile neresinden baksanız kârdır. Peki iktidarı bu gerçeği bile bile, pazardan domates alır gibi kolay olduğunu düşündüğü bu alışverişe yönelten saik ne?
Türkiye Rusya’dan alacağı S-400’ler konusunda geri adım atmayacağını defaatle açıkladı. Bu açıklamalara rağmen “ABD’yi de razı edecek bir formül bulunabilir mi” sorusu dillendirilmeye devam ediyor. Bir ara yol bulunması için arayışlar sürüyor. Ancak kötü senaryo da gündemde. Alım “ara formül” bulunmadan gerçekleşirse ABD’nin Türkiye’ye yönelik başta ekonomik olmak üzere yaptırımları devreye sokması kesin gibi. Bu yaptırımların devreye sokulması halinde ne olacağını, dahası nasıl sonuçlara yol açacağını ise zaman gösterecek.
S-400 alımına karar verilmesinde etkili olan, bizim bilmediğimiz ne var? Görünene bakılırsa Türkiye çevre ülkelerden kendisine yönelik tehditlere karşı bir savunma sistemi gereksinimi duyuyor, ABD bu sistemi (Patriot) vermeyi sürüncemede bıraktığı için Türkiye bu ihtiyacını karşılamak için başka yere (Rusya’ya) yöneliyor.
Bir süredir Türkiye ile yaşadığı yakınlığı “stratejik ortaklığa” çevirmek isteyen Rusya ise NATO içinde çatlak yaratmak anlamına gelen ve her durumda kârlı çıkacağı bu fırsatı / hamleyi kaçırmak istemiyor.
Rusya Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları görmüyor olamaz. Türkiye’nin NATO / Batı blokundan çıkması mümkün mü? Bu, Türkiye’de ancak NATO / ABD karşıtı bir devrim olursa mümkün. Rusya kadar iktidar da bunun farkında.
İkili bir yanda bu gerçekler dururken “sanki hiçbir şey olmayacakmış gibi” alışverişe devam ediyor. Rusya için hava hoş. Türkiye sistemi alırsa (kullanmasa da) ne âlâ. Almazsa da sorun yok, Rusya “anlayışla” karşılayacaktır. Şu ana kadar Türkiye ile bağlı olduğu blok arasında yaşanan gerilim bile neresinden baksanız kârdır.
Peki iktidarı bu gerçeği bile bile, pazardan domates alır gibi kolay olduğunu düşündüğü bu alışverişe yönelten saik ne?
Türkiye gerçekten bölge ülkelerinden kendisine yönelik bir füze ya da hava saldırısı bekliyor mu? Böyle bir durumu yaratacak ne gibi gelişmeler olabilir? Bölgede İran’ın füzeleri var, Suriye’nin ise stratejik silahlarını kullanmadığı biliniyor ancak alımın yapıldığı Rusya’nın, artık askeri gücünü büyük ölçüde kontrol ettiği düşünülürse Suriye’ye Türkiye’ye karşı füze kullanma iznini vermesi olası mı?
Bu iki devlet dışında Türkiye’ye gerçekçi bir tehdit oluşturabilecek hangi ülkeler var? Bizatihi ABD ya da Batı mı? Bu da olasılık dahilinde görülmüyor. Haliyle ortaya “saçma” bir durum çıkıyor. Dediğimiz gibi gerçekten bilmediğimiz bir beklenti var da ona mı hazırlık yapılıyor?
Yani S-400 alımına karar verilmesi çok daha geniş bir tablo çizilmesini gerektiren gelişmeler ve gelecek ile ilgili olasılıkların sonucu mu?
Eğer Türkiye son anda “şaka yaptım” demezse Türkiye ve Rusya’nın birbirlerine daha da yaklaşacakları, daha doğrusu Türkiye’nin Batı blokundan bir adım daha uzaklaşağı bir sürecin başlayacağı. Öyle ki bizatihi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da belirttiği gibi Türkiye yaptırımlara ya da olası sonuçlarına karşı tedbirlerini almış durumda. İktisadi yaptırımların kendisi zaten başlı başına önemli etki yaratacaktır ama bu yaptırımların etkisi farklı alanlarda görülecektir.
Buraya kadar konu Türkiye - ABD - NATO - Rusya eksenli. Ama bu arada olan Suriye’ye, Suriye halkına, Kürtlere, Türkiye halkına oluyor. Deyim yerindeyse “filler tepişirken, çimenler eziliyor.”
Dikkat edilirse Rusya’nın son dönemde politikası Esad’tan çok Erdoğan eksenli. Rusya Türkiye ile devam eden yakınlaşma süreci nedeniyle Suriye’yi boşlamış görüntüsü sergiliyor. İdlib’e yönelik “zorunlu” atışlar Rusya’nın şu sıralarda Türkiye ile (ateşkes konusunda) sorun yaşadığı anlamına gelmiyor ama iki tarafın da birbirlerine anlayışla yaklaştığı ortada. Yoksa durum daha farklı olurdu ve Rusya Suriye ordusunu durdurmaz ve saldırılarını çeperler ile sınırlı tutmazdı.
Rusya’nın müdahil olduğu savaşta “eski hevesinin kalmadığı” görüntüsü verdiği, Suriye’de siyasi geçiş, yönetimin harap haldeki ülkeyi yeniden ayağa kaldırmak için daha rahat hareket etmesini sağlayacak adımların atılması konularında “işleri oluruna bıraktığı da” söylenebilir. Rusya’nın Suriye’nin Kürt problemi özelindeki yaklaşımını da Türkiye’yi dikkate alarak belirlediği ortada. Hoş iki tarafın yaklaşımları arasında pek fark da bulunmuyordu. İran’ın Suriye’deki varlığı için de durum böyle.
Erdoğan diğer yandan bu işbirliği ve yaşanan süreç ile Türkiye’nin geleceğini de belirliyor. İktidarda kaldığı sürece kendisi açısından sorun yok ama giderken geride bir harabe bırakacağı kesin. Batı ekseninden çıkmasın anlamında değil, eksen değiştirmek elbette bir tercihtir ama iktidarın “duble yollarına benzeyen” bu yol sağlam değil. Yukarıda saydığımız bir takım sebep ve olasılıklar açısından bakıldığında ortada bir stratejiden çok anlık hamleler varmış gibi görünüyor.
Erdoğan - Putin ortak çalışma süreci Türkiye’nin bölgedeki ya da salt kendi geleceği açısından çok kritik bir dönem oluşturuyor. Mesele elbette sadece S-400 değil ama bakalım en barizi S-400 meselesi olarak tezahür eden gelişmeler Türkiye, Suriye, Rusya, İran ve Kürtler açısından ne getirecek?