YAZARLAR

Güçler eşitken rakibi çözmek de gerek

Fransa karşısında alınan galibiyet aslında şimdi daha değerli hale gelmiş oldu. İzlanda ile birlikte 3 takım da 9 puanla yer alıyor grupta. Kasım sonuna kadar ayakta duran gruptan çıkan olur.

Cengiz'in yokluğunda hücumda daha zayıf bir takımla çıkmak zorunda kaldığı Şenol Güneş. Mahmut Tekdemir'in sakatlığı da Başakşehir ikilisinin uyumundan mahrum bıraktı orta sahada takımı. Orta üçlünün yaratıcılığı İrfan Can'ın ayağına kaldı. Cengiz gibi hızıyla rakip eksiltmekte zorlanan Hakan ve Kenan bir yandan bek oyuncularını da savunmada yalnız bıraktı. Maçın başında, savunmadan topla çıkmak isteyen Türkiye defansına önde basan İzlanda takımı, bir iki tanesinde topu kapıp atak yaratınca takımın kendine güveni kırıldı. Fransa'da yüksek seviyede olan özgüven bir anda düşüverdi. Önce ilk golde arka direğe süzülen topa bakakalan savunmacıların bariz hatasıydı. Yan topta ceza sahası içine topu indirmeyeceksin. Hasan Ali'nin bölgesinde yalnız kaldığı kaldığı dakikalara denk geldi ikinci gol de. Pas hatalarının yarattığı kırılmalar sonrası 2-0 mağlup duruma düşüldükten sonra rahatlayan taraf tabii ki İzlanda'ydı. Türkiye'nin rakip yarı alanda ilk yarının sonlarına doğru çok görülmesi de bu yüzdendi. Aktif dinlenerek savunmaya geçen İzlanda'ya bu dakikalarda bir gol atmak ikinci yarıya takımın daha diri çıkmasını sağlayan etkendi. Fransa maçın yıldızlarından biri olan Dorukhan'ın golle buluşması, genç oyuncuya çok yakıştı.

KANATLAR ÇALIŞMADI

Fransa karşısında iyi görünen Kenan'ın yerine Yusuf'un girmesi, Burak-Yusuf arasındaki Trabzonspor'daki bağın da kurulması için önemliydi. Ancak hem Hakan hem de Yusuf tam sağ kanat oyuncuları olmadıkları için bek oyuncularıyla yeterli sayıda bire ikilere girdiklerini izleyemedik.

Abdülkadir'in oyuna girmesi hareketlilik katsa da çözüm getirmedi. Maça savunmaya yardımcı olmayan oyunculardan hücum kanatlarıyla çıkılması takımı çözüm üretme konusunda da sadece uzaktan şutlara bıraktı. İzlanda'ya karşı üstünlük göstermedi Türkiye, aksine rakip kabul ettiği için rakip yarı alanda daha fazla gözüktü. İzlanda, Türkiye Fransa'yı nasıl yendiyse, Türkiye'yi de öyle yendi.

Bu skor İzlanda ve Türkiye arasındaki çekişmeyi daha yüksek bir seviyeye çıkaracaktır. Fransa'yı Fransa'da da yenebilecek bir takım değil Türkiye. 3'te 3'le gruba başlaması bile şansken, şansının hiç de tutmadığı İzlanda'yı deplasmanda yenememesi şaşırtmamalı. Topu ayağına aldığında oyunu nasıl yönlendirip rakibini nasıl deleceğini bilen bir takım oluşturmalı Şenol Güneş. Fransa karşısındaki taktik o tür takımlara karşı tutar ancak eşit güçteki takımlara karşı eldeki takımla ne tür çözülebileceği üzerine odaklanmalı Şenol Güneş.

'TIK YEMİ'NE KANIP NOTA VERİLDİ

Maç öncesi yaşananların sahaya yansıdığını düşünmek bile istemiyorum. Bu olayın bir diğer ve en önemli yanına değinmek istiyorum. Bir gazetecinin kaynağı elbette ki bir futbolcu olabilir. Kaynak olayın içindeki birinci kişiyse, 34 yaşındaysa, kaptanlık yapan biriyse güvenilebilir. Ancak bir haberin doğruluğunu sadece bir futbolcunun söyledikleriyle kanıtlamak ve haber yapmak da mümkün değildir. Haber kaynağı kim olursa olsun, bahsedilen olay, hele ki teknik açıdan verilerle teyit edilebilecek olan ve bürokratik sorumlulara sahip bir olaysa, iddialar hakkında karşı taraftan görüş alıp olayı onaylatmadan haberi yazmak ve yaymak gazetecilik değildir. Burak Yılmaz'ın Instagram'dan "3 saattir bekletiliyoruz" demesi kanun değil, haber değil, iddiadır. Bu tür bilgiler de "Bizim çocuklara eziyet etmişler" milliyetçiliğiyle yaklaşıp haber yapılamaz. Aynı şekilde bir ülkenin bakanı olarak bu olayları araştırmadan tivit atmak da nota vermek de Twitter'daki troll veya bot hesapların yaptığından farksızdı.

YAPILAN ŞEY DİJİTAL AMA GAZETECİLİK DEĞİL

Günümüz gazeteciliği dijital alanda daha çok yapılmaya başlansa da aslında yapılanın çoğu zaman gazetecilik olmadığının altını çizmek gerek. Terim olarak 'clickbait', halk arasında 'tık almak için' yapılan bu haberler sosyal medyaya bir kere girdi mi sonu gelmiyor. Hele ki adı KombambaSpor olup hasbelkader binlerce takipçisi olduğu için dikkate alınan twitter hesaplarının eline düşmeyegörsün böylesi haberler. İnternet editörleri de halkın çokça retweetlediği bu bilgiyi gerçek bir habercesine yayınlamayı tercih ediyorlar. Çünkü bir olay bu kadar çok kişinin diline düşmüşse kesinlikle doğrudur ve haber yapılması gereklidir diye düşünülmekte. Bunun külliyen hata olduğunun altını çizmek gerek.

Fakat gazeteciliğin dijitalleşerek ayakta kalması işte tam da içinde bulunulan durumu sonuç olarak önümüze sunuyor. Çünkü dijitalleşme daha çok tık almaya bağla olarak sürdürülebilir olarak görülüyor. Daha çok tık almak için de tıklanıp bakılan sonra yalan olsa bile umursanmayan 3-5 satırlık haberler üretiliyor bunun için. Burak Yılmaz'ın 3 saat bekletildik açıklaması da "İzlandalı gazeteciler Milli Takım Kaptanımıza tuvalet fırçası uzattılar" diyerek haber geçilmesi de ne yazık ki bu yaklaşımla yapılmış haberlerdi. Oltaya gelindi. Oltaya gelmemek için önce bu tür haberleri duyanların gerçek birer gazeteci refleksi ve yaklaşımına sahip olması kadar belki de haber yayını yapan sitelerin tıklanma üzerinden kendilerini ekonomik açıdan sürdürülebilir kılma düşüncelerini kenara bırakıp abonman yöntemine geçilmeli. Her gün 1 TL verdiğiniz gazete için aylık 10 TL verip internet sitesine üye olursanız, tıklanma gazıyla milliyetçi damarla üretilen haberlere kanıp da durduk yere ülkelerle diplomatik kriz çıkmaz.


Volkan Ağır Kimdir?

1987 İstanbul doğumlu. 2006 yılından bu yana blog yazıyor. 2008 yılında Cumhuriyet gazetesi Spor Servisi'nde muhabirliğe başladı. O günden bu yana yoğunlukla spor muhabirliği yapıyor. Serbest muhabir olarak 2014 yılında Dünya Kupası'nı Brezilya'da, 2015 yılında Copa America'yı Şili'de takip etti. 2011 yılından bu yana Açık Radyo'da her pazartesi günü 19.30'da Efektifpas isimli spor programını sunuyor. Gazete Duvar'da haftalık, zaman zaman da çeşitli yayınlara özel konularda haberler hazırlıyor. Zaman zaman da kendisine dokunan sosyal ve toplumsal olaylar hakkında da yazıları ve haberleri çeşitli medyalarda yayınlanıyor. 2016 Ekim ayından bu yana Almanya'da Köln'de yaşıyor.