YAZARLAR

Parlamenter sistem mi, sistemin revizesi mi?

Cumhurbaşkanının partili olması tüm kamu imkanlarının bir parti lehine kullanılması demektir ki yalnızca bu dahi toplumun adalet duygusunun sarsılmasına yol açar. Partili cumhurbaşkanın herkesin cumhurbaşkanı olamaz. Nitekim yerel seçimlerde de net şekilde şahit olduk buna.

Her şey güzelleştiğine göre sistem tartışması yapabiliriz.

Mevcut sistemi tartışmaktan korkmayalım. Daha doğrusu ‘tartışmaktan’ korkmayalım. Demokrasi tam olarak da böyle bir şey. Farklı fikirlerin birbirlerine zarar vermeden tartışılabilmesi ve bir arada var olabilmesi. Parlamento bunun için var örneğin. Birileri bizim sesimiz olsun ve bunu yasalara geçirebilsin diye.

En çok da yasalar yapılırken tartışılması gerekiyor. Demokratik ülkelerde böyle olur, bir yasa çıkarılmadan önce enine boyuna tartışılır, halka danışılır. Oysa, bu ülkede Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilirken yeterince tartışılmadı. Nasıl bir sistemi bırakıp nasıl bir sisteme geçtiğimiz halka yeterince ve anlaşılır bir dille anlatılmadı. AKP, kendi potansiyelini kullanarak, sanki bir genel seçimmişçesine referandum yapılmasına sebebiyet verdi. Bir nevi halkın iradesi sakatlandı. Her ne kadar başkanlık sisteminin ve kabul ettirilmek istenen anayasanın sakıncaları bir kısım bilenlerce açıklanmaya çalışılsa da bu yeterli olmadı.

Şimdilerde geçilen sistemin kötü sonuçlarını ülkece yaşayarak görüyoruz. Keşke deneyimleyerek görmek durumunda kalmasaydık. Zararın neresinden dönülürse kâr hesabı, bir an evvel bu yanlış sistemden dönmemiz ülke sağlığı açısından elzemdir.

Peki niçin dönmeliyiz parlamenter sisteme? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ülkede neye mal oldu/olacak?

Öncelikle belirtmek gerekir ki parlamenter sistem de, başkanlık sistemi de kendi içinde bazı riskler barındırır. Fakat en risklisi başkanlık sistemindedir diyebiliriz. Çünkü başkanlık sistemi “otoriterleşme” riski içerir. Eğer çok kuvvetli bir denetim mekanizması ve kuvvetler ayrılığı hayata geçirilmemişse, o başkanlık sisteminin demokratik olmaktan uzaklaşıp tek kişi rejimine dönüşmemesi mümkün değildir. Türkiye’de de bu denetim mekanizması yok. Yargı bağımsız değil. Tek meclis var ve o da işlevsiz. Yürütme, yani başkan ve bakanlar partili. Dolayısıyla müthiş derecede adalet dengesi bozulmuş durumda. Bu da her kişiye ve ülkenin her noktasına olumsuz sirayet eden bir durum.

Ekonomi örneğin, başkanlıkla birlikte daha da kötüye gitti. Çünkü yargı bağımsız değil. Yolsuzluklar arttı, dur diyen yok. Sırf kendisi gibi düşünmediği için, çoğunluğu üreten-aydın olan bir kesimi terörize eden partili bir başkan var. Kurmaylarını da buna göre seçiyor. Siz ülkede her anlamda belirleyici olan bu kesimi bir şekilde saf dışı bırakırsanız ne olur? Üretim de durur, ekonomi de çöker, toplumun ruh sağlığı da bozulur, suç oranı da artar. Domino etkisi. O yüzden ne alakası var dememek lazım, bu kötü gidişatın bu sistemle çok alakası var.

Mevcut anayasanın da “duruma göre” yalnızca bazı maddelerinin uygulandığı, tam olarak uygulanmadığı bir ülke oldu burası. Öyle ki, seçimler bile denetlenemiyor artık. Çünkü yargı mensupları, yani hukuk uygulayıcılar da bağımsız değil. 15 kişilik Anayasa Mahkemesi’nin 12 üyesinin bir kişi tarafından atandığı bir yargıdan objektiflik beklemek biraz saflık olur elbette. E hal böyleyken, yargıdan neyi denetlemesini, neye dur demesini bekleyebilirsiniz ki? Beklersiniz de, Godot’yu beklemiş olursunuz…

Sadece cumhurbaşkanının partili olması bile bu sistemin daha demokratik bir ülke olmak amacıyla getirilmediğinin ispatı. Cumhurbaşkanının partili olması tüm kamu imkanlarının bir parti lehine kullanılması demektir ki yalnızca bu dahi toplumun adalet duygusunun sarsılmasına yol açar. Partili cumhurbaşkanın herkesin cumhurbaşkanı olamaz. Nitekim yerel seçimlerde de net şekilde şahit olduk buna.

Demokratik başkanlık sisteminde meclis, başkanı herhangi bir aykırılığında görevden alabilir. Amerika’da da bu böyledir. Fakat nedense Türkiye’de meclisin güvenoyuyla başkanı düşürme yetkisi yok. Aksine başkan meclisi feshedebiliyor. Biz bunu söylediğimizde iktidar tarafı diyor ki ‘Hayır, Anayasa’da meclisi feshetme yetkisi diye bir şey yok’. “Seçimleri yenileme” yetkisidir meclisi feshetme yetkisi. Başkan istediğinde seçimleri yenileyebiliyor. Ne özgürlük ama!

Cumhurbaşkanı kararnamesinden bahsetmeye gerek dahi duymuyorum. Tek başına kanun yapma yetkisinden daha anti-demokratik bir uygulama olamaz. Verilere göre, genel seçimler itibariyle yani bir yıl içerisinde çıkarılan kanun sayısında çok ciddi bir düşüş ve çıkarılan kararname sayısında da dev bir patlama var. Yoruma gerek yok.

Bu sistemi savunanlar diyorlar ki parlamenter sistem varken bu ülke çok acılar çekti, hükümetler kurulamadı. Başka da bir şey söylemiyorlar. Peki niçin yaşanılası tüm ülkeler parlamenter sistemle yönetiliyor diye sorduğumuzda cevap veremiyorlar. En demokratik ülkelerin sistemi niçin parlamenter sistem diye sorduğumuzda da cevap veremiyorlar. Yapan nasıl yapıyor diye sorduğumuzda da aynı şekilde. Daha başkaca pek çok şey sorduğumuzda da…

‘Parlamenter sistem geri gelmesin, bu sistem revize edilsin’ diyenler var. Bakınız, Türkiye gibi çok fazla etnik ve dini yapıyı birlikte barındıran ve demokrasi bilinci oturmamış toplumlarda başkanlık sisteminin tam demokratik olabilmesi için “en az” ABD’deki gibi sıkı denetimli bir yapı gereklidir. Yani, sistem en az ABD’deki gibi olacaksa revize edilmelidir. Bu da mümkün değil. Zira, amaç demokrasi olsaydı zaten değişiklikten önceki sistem bundan daha demokratikti. Amaç tam da demokrasi olmadığı için, yetkileri tek elde toplamak için geçildi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne. Her şey bu derece açık.

Bu sistemin ülkeyi nasıl bir kör kuyuya yuvarladığını da yaşayarak gördüğümüze göre, hep dediğimiz gibi amacımız da bağcıyı dövmek değil üzüm yemek ise, ülkenin refahı, insanların daha insan onuruna yakışır yaşam şartlarına kavuşması ise, sanırım artık şapkayı önümüze koyup düşünmenin vakti geldi.


Tuba Torun Kimdir?

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri avukatı ve Kadın Adayları Destekleme Derneği yönetim kurulu üyesidir. ‘Bayan Değil Kadın’ programını hazırlayıp sunmaktadır. Aktif olarak siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.