Fırtınalar koparsa kopsun: Trabzonspor
Trabzon, doğru yolda. İstanbul'un üç büyük kulübüyle kıyasladığımızda belki de en doğru yolda olan takım Trabzonspor olabilir. Ahmet Ağaoğlu ve Ünal Karaman'ın baş koyduğu bu kavga herkesçe takdir edilecektir muhakkak.
Trabzonspor'un şu an itibariyle mevcut düzende çizdiği resim gerçekten hayret verici ve takdir edilesi. Halbuki nereden nereye? Kurtlar Vadisi'ni aratmayacak statta hakem rehin alma olaylarından mafyöz açıklamalar yapan başkan profillerine kadar... Trabzonspor, küllerinden yeniden doğuyor ve hatta doğdu diyebiliriz. Mesele sadece yarışta olmak değil, birçok sosyo-kültürel unsur içeriyor konu Trabzonspor olunca.
Bu Trabzonspor yazısını yazmaya başlarken hafiften mırıldanıyordum zaten;
“Biz dar sokaklarında, dinmeyen yağmurunda
Kendimizi bulduk, rengine tutulduk
Aşık olduk biz sana...”
ve o marşta bir satır vardır ki;
“Sen hayatımda anlam, sen bu hayatta kavgam...”
Gerçekten öyle. Trabzonspor'un bir kavgası vardır esasında. 3 Temmuz'u da geride bırakırken biz de birkaç Trabzonspor detayı ile konuya değinelim istedik. Trabzonspor'un son 20-30 senedir başarısızlıklarını, hatta kötü gidişatının nedenini başka yerlerde aramamak gerek. O kadar kötü yöneticiler tarafından iyileşmez yaralar açıldı ki Trabzonspor'da, kulüp birçok düşmanını kendi içerisinde barındırdı. Sportif başarılardan tutun, toplumdaki imajına kadar tam bir rezaletler silsilesi.
Bugün Başkan Ahmet Ağaoğlu inanılmaz bir “spor adamı” profili çiziyor. Yaptığı açıklamalar ve hamleleri gerçekten müthiş. Bence mevcut ligde spor kulüplerinin başkanları kendisini bir rol model olarak alabilir. Ünal Karaman hamlesi zaten inanılmaz ama sabredip arkasında durması ise ayrı bir başkanlık ve liderlik becerisi. Halbuki Ahmet Ağaoğlu'nun yaptığı ekstra bir şey yoktu. Yaptığı şey yıllarca her kulüp başkanının vaat edip de yapmaya cesaret edemediği şeylerdi.
Geçenlerde yaptığı açıklamada şöyle bir şey anlattı; kendisiyle “ne o çoluk çocukla mı şampiyon olacaksınız?” diye dalga geçtiklerinde “evet, çoluk çocukla şampiyon olacağız” demiş.
Bu geride bıraktığımız sezonu ben Trabzonspor için “rehabilitasyon sezonu” olarak değerlendiriyorum. Burada sayın Ahmet Ağaoğlu'na verdiğimiz pay kadar Teknik Direktör Ünal Karaman'a da hakkını teslim etmemiz gerekir. İsimmiş, yıldızmış, genç, menç dinlemeden takımını kurdu. Onunla bu kavgaya gidecek oyuncularla yoluna devam etti. Yusuf Yazıcı, Abdülkadir Ömür, Abdülkadir Parmak, genç kaleci Uğurcan Çakır, say say bitmez.
Şimdi çizilen bu resmi düşünün ve aklınızın bir kenarına koyun; “Nereden, nereye” diye hayret edeceksiniz.
29 Ekim 2015... Bir Trabzonspor – Gaziantepspor maçı oynandı. Son dakikada Trabzonspor'un penaltısı verilmedi diye maçın hakemi Çağatay Şahan ve yardımcıları dört saat statta alıkonuldu. Rehin alındı desek yeridir. Tam böyle kriminal ve suç filmlerinde yaşanan mafyatik görüntüler oluştu. Bırakın spor kanallarını, haber kanalları bile 'son dakika' geçip canlı yayınla bağlantı kurdular olay yerine. Dönemin Trabzonspor Kulübü Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu'nun yaptığı açıklama şu şekilde oldu: “Yöneticilerimi aradım, ben gelene kadar, gerekirse sabaha kadar o hakemleri tutun. Ben gelmeden onlar stattan ayrılamazlar.”
Daha sonra araya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan giriyor, arıyor Sayın Hacıosmanoğlu'nu ve hakemler serbest bırakılıyor. Sadece Cumhurbaşkanı değil tabii, birçok siyasi, bürokrat olaya müdahil oluyor ne yazık ki. Global bir kriz yaşanabilirdi o gece, dünyaya bir kez daha rezil olmanın eşiğinden döndük diyebiliriz.
Ya Salih Dursun olayı? Buradan soruyorum; Salih Dursun nerede şu anda? Adamın heykeli dikildi, Trabzon'da sokaklara ismi verildi. Ne yaptı Trabzonspor için? Ne o, bir hakemin elinden kırmızı kartı kaptı ve hakeme kırmızı kart gösterdi diye mi bu kadar fenomen olması gerekiyordu? Bir Galatasaray maçında hakem Deniz Ateş Bitnel haksız kararlar vermiş olabilir. Tutun ki kötü niyetli ve planlı, tamam da Salih Dursun'u bu kadar fenomenleştirmeye ne gerek var? O dönemin başkanı da Muharrem Usta'ydı. Başkan Muharrem Usta'ın hakkını biraz teslim etmek gerekir. Stadı bitirdi, Trabzon'da futbol ve spor ikliminin rehabilite olmasında bir çaba gösterdi. Bunu söylemezsek haksızlık etmiş olabiliriz.
Düşünün Trabzon'da işler nereden nereye geldi. 2001 yılında Trabzonspor, Ganalı futbolcu Patrick Villars'ı transfer etmek için menajeriyle İstanbul'a davet etti. Oyuncuyu Trabzon diye İstanbul'da gezdirmişler ve anlaşıp imzayı attırdıktan sonra adamı Trabzon'a götürmüşler. Türkiye'de böyle işler oldu. Bir gün transfer hikayeleri diye ayrı bir yazı yazdığımızda bunun gibi bir başka hikayeyi sizinle paylaşacağım.
Trabzonspor, esasında yıllarca bir hataya düşmüştü. Sahip olduğu futbol kültürünü "yok sayıp" başka kulüplerin kültürlerine evrilmeye çalıştı. Halbuki Trabzonspor bir şehir takımı. Trabzon zaten bir futbol şehri. Trabzon halkının genlerinde yabancı oyuncu hayranlığı yok ki veya yıldız oyuncu zaafı. Trabzonspor yıllarca inkar ettiği öz kaynaklarına ne zaman geri sarıldı, işte o zaman yeniden küllerinden doğmaya başladı. Bunu da çok net söylüyorum; Trabzonspor önümüzdeki sezonu şampiyon bitirebilir.
Obi Mikel transferi gerçekten şapkadan çıkan tavşan gibi. Bu, bana 2015 yazında Beşiktaş'ın Mario Gomez hamlesini hatırlattı. Beşiktaş genç ve oyunu zevk veren bir takımdı ama bir türlü o “kasis”i atlayamıyordu. Eksik bir parça vardı ve anlaşıldı ki o eksik Mario Gomez'miş. Şimdi Trabzon, bir zamanlar Beşiktaş'ın geçtiği yollardan geçiyor diyebiliriz. Obi Mikel, Trabzonspor'da Mario etkisi yaparsa Trabzon ligin en durdurulmaz takımlarından biri haline getirebilir. Ama eğer Demba Ba'sı olursa o zaman Trabzonspor'un fırtınası bir sezon ertelenecek. Çünkü hatırlarsanız Demba Ba'da müthiş bir santrfordu ve müthiş bir etki bıraktı döneminin Beşiktaş'ına. Ama o “kasis”i atlattıramadı. Bu Mario Gomez'le oldu bir sonraki sezon. Obi Mikel transferi şimdilik kapalı bir kutu. Bekleyip göreceğiz. Trabzon, doğru yolda. İstanbul'un üç büyük kulübüyle kıyasladığımızda belki de en doğru yolda olan takım Trabzonspor olabilir. Ahmet Ağaoğlu ve Ünal Karaman'ın baş koyduğu bu kavga herkesçe takdir edilecektir muhakkak. Fırtınalar koparsa kopsun.