Ayet ve hadisin ters yüz edilişi
Bu kadar güzel seçilmiş ayet ve hadisin ardından cinsiyetçilik ve ırkçılık kurgulanmış bir söylev çıktı karşımıza. Ayet ve hadislerin ters yüz edilişine en son ve canlı örnek olan bu hutbede, yaratılıştaki cinsiyet eşitliği izah eden ayet hükmü, cinsiyet eşitliği yerine ayrımcı ifadeyle cinsel yönelimleri dışlama “gereği” gibi sunuldu topluma.
Bilindiği gibi Cuma hutbesi cumanın şartları arasında kabul edilir yaygın anlayışa göre. Ancak hutbenin ibadetten sayılan kısmı başlangıcıdır. Bir ayet ve bir hadisin Arapça okunup sonra açıklandığı kısım. Hutbenin devamında seçilen ayet ve hadisin manasına uyumlu bir hitabet kurgulanır. Emevi geleneği olan bu hutbe metodu, Selçuklu ve Osmanlı'dan tevarüsle günümüze uzanmış halde. 5 Temmuz günü verilen hutbe, Hucurat Suresi 13'üncü ayetiyle başlamıştı. Çocuklar gibi sevinmiştim. Zira eşitlik ayetidir bu benim için.
“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir kadından yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız takvada en üstün olanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” Eşit yaratılış ifadesiyle cinsiyetçilik ve ırkçılık men ediliyor bu ayetle. Tüm insanlara hitap ediliyor ve tek üstünlüğün Allah’a itaatte olduğu, bunun bilgisinin ve hükmünün de Allah katında olduğu gayet açık belirtiliyor.
Devamında seçilen hadis de şahaneydi. Temel hakların dokunulmazlığı prensip olarak öğütleniyordu hadiste. “Ey İnsanlar! Bu Zilhicce ayınızda, bu Mekke şehrinizde, bu kurban bayramı gününüz nasıl mukaddes ise kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız da aynı şekilde mukaddestir.” Hadisin sahih olup olmadığı erbabının bilgisinde kuşkusuz tarihlenmesi de. Ancak basit bir bilgiyle bile Peygamberimizin veda haccında söylemiş olabileceği yani ömrünün son demlerine ait olacağı düşünülebilir. İlk bakışta bile yaşam hakkının (kanlarınız), mülkiyet hakkının (mallarınız) kişilik haklarının (ırzınız) dokunulmazlığı (mukaddes) bu hadisle insanlara öğütlenmiş, diyebiliriz.
Bu kadar güzel seçilmiş ayet ve hadisin ardından cinsiyetçilik ve ırkçılık kurgulanmış bir söylev çıktı karşımıza. Ayet ve hadislerin ters yüz edilişine en son ve canlı örnek olan bu hutbede, yaratılıştaki cinsiyet eşitliği izah eden ayet hükmü, cinsiyet eşitliği yerine ayrımcı ifadeyle cinsel yönelimleri dışlama “gereği” gibi sunuldu topluma. Bin yıldır cinsiyet eşitliğini ret ederek kadını ikincilleştiren adetlerle kurulu toplum düzeni doğrultusunda hutbe okundu. Ayetlerin manasını adetlerle izah, işte yapılan buydu. Kuranî ifadeyle “Allah’ın ipini bırakıp ataların ipine sarılmak.” Esasen geleneksel fıkıh hükümlerince zina bile sayılmayıp, ceza öngörülmeyip sadece haram kabul edilmiş eşcinsellik. Ancak ataların dininin yeni versiyonu, devlet ideolojisi tabi.
Ayette mevcut olan cinsiyet eşitliği, hutbede nasıl yok sayıldıysa hadiste geçen kişilik haklarının dokunulmazlığı da anlam kaybına uğratıldı. Irz kavramı açıklanmayarak ve yaygın kullanılan daraltılmış manası ima edilerek, iffet gibi sunuldu. Oysa ırz kelimesi insanın maddi ve manevi kişiliğini, haysiyet, şeref ve itibarını ifade eden bir terim. Maddi ve manevi kişiliği itibariyle herkesin insan sayılma ve aşağılanmama temayülü, ırz teriminin psikolojik zeminini oluşturuyor. “Irza tecavüz” en geniş anlamıyla “kişilik haklarının çiğnenmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Yaşam şekli, tercihleri, kendisini tanıtma biçimi dahil. Ancak halk arasındaki, gündelik kullanımda bedene saldırı ve özellikle cinsel saldırı suçlarını ifade eder biçimde daraltıldığını görüyoruz. Manası daraltılmış haliyle cinsel dokunulmazlığı işaret eden bir kavram. Anılan hutbe, kavramın darıltılmış anlamını imaen cinsel saldırı gibi göstererek, hadisi adeta yeniden yazıp cinsel yönelimin reddine dönüştürdü, bir tek ırz kelimesiyle.
“Nesil güvenliği” sözüyle eşcinsellikten soyunu-sopunu koruma, nüfus artışına engel olması gerekçesiyle ırkçılık yapılırken bir de “en az can ve mal güvenliğimiz kadar değerlidir ve dokunulmazdır” sözüyle hadise atıf yapılıp, adeta Peygamber'e din öğretmeye girişilmiş. Ayrıca hadiste geçen kişilik haklarının dokunulmazlığını ifade eden ırz kelimesinin manasına ekleme yaparak “İffet ve haysiyetimiz, helal dairesinde yaşama gayretimiz mukaddestir” cümlesiyle de akıllarınca Peygamber'in eksiğini tamamlamışlar. İnsan hakları hukukunu, aile hakları kavramıyla dönüştürme çabasının Diyanet usulü...
Böyle bir hutbe Lut kıssasından söz edilmeden bitirilmezdi tabi ki anladıkları, anlaşılmasını istedikleri biçimde sunuldu ilgili ayetler. Peygamberlere yaşayarak model olma sorumluluğu ve ancak haber vericilik yetkisi tanındığı halde kendilerine insanları “imana getirme” misyonu yükleyecek şekilde sunuldu. Oysa Lut kıssasında anlatılan yönetici zorbalığının lanetlenmesi. O kavim, hakim zümrenin kendi halkını ve beldeye gelen yabancıları fuhşa, eşcinsel ilişkiye zorlayıp, kabul etmeyenlerin mallarını yağmalamayı meşru kılan bir yönetim anlayışına sahipti. Ki bu durumda bile Peygamber olarak Lut ıslah edici öğütlerle mükellefti sadece. İlgili ayetlere göre Lut peygamber kendisine inanıp, Allah’a itaat edenlerle birlikte güvenli bir yere çekilerek ilahi gazaba sadece tanıklık ediyor. Tabi ki farklı ayetlerdeki, dinler tarihindeki bu bilgiler hutbede yer almadı. Yaygın olarak yapıldığı gibi sadece eşcinsellik ve lanetlenmişlik vurgulandı.
Tabi ki kadın eşitliği değil kadına adalet ve merhamet çağrılarıyla bitirildi, eşitlik ayeti ve temel haklar hadisi üzerine kurulu hutbe.