Küresel kriz Merkez’in kurtarıcısı oldu
Merkez bankası bağımsızlığı tartışmalarını bir kenara koyarsak, TCMB PPK’nın 25 Temmuz 2019 kararı, zaten uzun süredir ertelenen faiz indiriminin birikimli olarak yapılması açısından önemlidir. Burada dikkat edilecek husus, bu indirimin TCMB başkanı değişmese de yapılacak olmasıdır.
TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) bu yılın beşinci toplantısını yaptı ve politika faizini 4,25 puan indirdi. Banka, nisanda gevşeme sinyali vermişti. Ekonomi yönetiminin 31 Mart 2019 seçimleri öncesinde ve sonrasında hayata geçirdiği operasyonlar (swap, döviz satma vs.) sonrasında TL’nin değeri sert şekilde dalgalanmıştı. Bu dalgalanma, Ağustos 2018’in ardından yaşanan en sert hareket idi. Yaşanan bu ufak çaplı kur şokunun da etkisi ile TL’deki değersizleşme, bir önceki PPK toplantısındaki faiz indirimi beklentisini ertelemiş oldu. Şimdi ise birikimli bir faiz indirimi geldi. Faiz indiriminin ve açıklama metninin üç önemli özelliği var.
Merkez Bankası faizi 4,25 puan düşürdü
KÜRESEL FİNANSAL ÇEVRİMLER
TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) metni, öncekilerle karşılaştırdığımızda neredeyse tamamen (giriş ve sonuç dışında) değişmiş. Metnin yenilenmesinin, 2001 krizi sonrasında oluşturulan merkez bankası bağımsızlığı çerçevesinin, bir gece yarısı kararnamesi ile sona erdirilmesinin etkisi vardır. Ancak bir merkez bankası ister bağımsız olsun ister maliye bakanlığının bir şubesi olarak çalışsın, yapabileceklerinin yapısal sınırları vardır. Yeni atanan başkan liderliğindeki PPK da bu sınırlar çerçevesinde hareket etmiş.
Küresel finansal çevrimler, Türkiye gibi ülke merkez bankalarının kararlarının şekillenmesindeki temel dinamiklerden biridir. Son açıklanan PPK kararında bu sürece açıkça referans verilmiştir:
“Yakın dönemde küresel iktisadi faaliyetin zayıflaması ve enflasyona dair aşağı yönlü risklerin belirginleşmesiyle gelişmiş ülke merkez bankalarının genişleyici para politikası adımları atma olasılığı güçlenmiştir. Bu durum, gelişmekte olan ülke finansal varlıklarına yönelik talebi ve risk iştahını desteklemekle birlikte, korumacılık önlemlerinin ve küresel ekonomi politikalarına dair diğer belirsizliklerin gerek sermaye akımları gerekse dış ticaret kanalıyla oluşturabileceği etkiler yakından takip edilmektedir”.
Bu referansın anlamı, küresel krizin sürmesi nedeniyle ABD, AB ve Japonya gibi ülkelerdeki parasal sıkılaştırma sürecinin sonlanmasının ve yeni bir genişleme sürecine giriliyor olmasının, Türkiye gibi ülkeler için bir nefes alma aralığı oluşturabileceğidir. TCMB bu manevra alanını kullanmıştır. Bir anlamda küresel krizin sürüyor olması Türkiye için -şimdilik- kurtarıcı olmuştur.
KRİZ SÜRÜYOR
Her ne kadar önceki metinlerde krizin sürdüğünü gösteren ‘yeniden dengelenme’ gibi tabirler yeni açıklama metninden çıkarılmış olsa da, krizin halen sürdüğü utangaç da olsa kabul edilmiş. Açıklamada yer alan “iç talep gelişmeleri ve parasal sıkılaştırmanın etkileri enflasyondaki düşüşü desteklemektedir” cümlesinin ilk kısmı, iç talebin halen canlı olmadığını, ikinci kısmı da geçtiğimiz yıl eylülde uygulanan sert faiz artışının getirdiği kredi çöküşünün sürdüğünü vurguluyor. Bu ikisi, zaten Türkiye’deki 2018-2019 krizinin iki görünümü.
KUR HEDEFİ VAR
Metindeki bir diğer husus, Türkiye’de uygulanan enflasyon hedeflemesi sisteminin özünü açığa çıkarması açısından dikkat çekici. PPK metninde enflasyondaki gelişmelerle ilgili şu cümleye yer verilmiş: “Enflasyonun ana eğilimine dair göstergeler, arz yönlü faktörler ve ithalat fiyatları enflasyon görünümünü olumlu etkilemektedir.” Bu ifade ile esasında enflasyon hedeflemesi sisteminin fiili olarak kur hedeflemesi sistemi olarak işlediği itiraf edilmiş durumda.
***
Merkez bankası bağımsızlığı tartışmalarını bir kenara koyarsak, TCMB PPK’nın 25 Temmuz 2019 kararı, zaten uzun süredir ertelenen faiz indiriminin birikimli olarak yapılması açısından önemlidir. Burada dikkat edilecek husus, bu indirimin TCMB başkanı değişmese de yapılacak olmasıdır. Yapılan, küresel finansal çevrimlerin Türkiye gibi ülkeler açısından yarattığı manevra alanının kullanılmasından ibarettir.
Ümit Akçay Kimdir?
Doç. Dr. Ümit Akçay, 2017 yılından bu yana Berlin Ekonomi ve Hukuk Okulu’nda (Berlin School of Economics and Law) ders vermektedir. Akçay lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde, yüksek lisans ve doktora eğitimini Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kalkınma İktisadı ve İktisadi Büyüme programında almıştır. Güncel olarak, büyüme modellerinin ekonomi politiği, merkez bankacılığı ve finansallaşma, yeni otoriterliğin ekonomi politiği konularıyla ilgilenmektedir. Daha önce İstanbul Bilgi Üniversitesi, ODTÜ, Atılım Üniversitesi, New York Üniversitesi ve Ordu Üniversitesi’nde çalışmıştır. Akçay, Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl: Türkiye'de Kriz, Devlet ve Siyaset (İstanbul, Doğan Yayınları, 2024), Para, Banka, Devlet: Merkez Bankası Bağımsızlaşmasının Ekonomi Politiği (İstanbul: SAV, 2009) ile Kapitalizmi Planlamak: Türkiye’de Planlamanın ve Devlet Planlama Teşkilatının Dönüşümü (İstanbul: SAV Yayınları, 2007) kitaplarının yazarı; Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş: Küresel Kapitalizmin Geleceği (Ankara: Notabene Yayınları, 2016) kitabının ortak yazarıdır. Akçay’ın Cambridge Journal of Economics, Contemporary Politics, Globalizations, Internaltional Journal of Political Economy, European Journal of Economics and Economic Policies ve Journal of Balkan and Near Eastern Studies gibi dergilerde uluslararası yayınları bulunmaktadır.
İlerici neoliberallerin otoriter popülistlerle imtihanı 14 Kasım 2024
Ekolojik emperyalizm 07 Kasım 2024
IMF, çoklu kriz konjonktüründe ne öneriyor? 31 Ekim 2024
Almanya’nın ekonomik modeli krizde mi? 24 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI