YAZARLAR

Tampon bölge ne işe yarayacak?

Türkiye’de Afrin operasyonu örneğinden yola çıkılarak atılacak adımların kolay olacağı düşünülüyor. Afrin operasyonu sırasında şartlar başkaydı, şimdi başka. Fırat’ın doğusuna yapılacak (sınırlı olanın dışında) bir operasyon ise çok sayıda ihtimale açık görünüyor.

İktidar Suriye coğrafyasında oluşmasına ve büyümesine azımsanmayacak katkı sunduğu krizi her şeyin başı ve sonuymuş gibi tampon bölgeye düğümledi. Sorun(lar)dan gerilimi düşürecek ve herkesin istediğini alabileceği bir akıl yolu ile çıkılabilir ancak bölgede kendisinden başka aktör bulunmadığı ve askeri seçeneğin tek seçenek olduğu vehminden kurtulamıyor. Tampon bölge meselesini bugünlerde kriz yaşadığı ABD’ye karşı enstrüman olarak da kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna da girme ısrarına sebep ne?

  • Suriye Kürtleri ile Türkiye Kürtleri arasındaki coğrafi bağ kesilecek.
  • Artık sorun olarak görülmeye başlanan Suriyelilere yerleştirilebilecekleri bir alan açılacak.

Bu adımın iki amacı olabilir:

  • Suriyelilerin en azından bir kısmından kurtulmak.
  • TOKİ marifeti ile yeni gelir imkanı yaratmak.

Ama daha önemlisi şu amaçlanıyor:

  • Kürtlerin yoğun olduğu yerlere Arap nüfusun yerleştirilmesi ile demografinin değiştirilmesi ve Kürtlerin eritilmesi
  • Suriye yönetimine karşı her daim kullanılabilecek Türkiye yanlısı grupların elde tutulması
  • Türkiye’nin sınırlarının Suriye topraklarına doğru genişletilmesi. Eğer bu mümkün olursa ileride önce Türkmenlerin daha sonra Türkiye’den insanların bu bölgeye yerleştirildiğini görebiliriz.

Son günlerde Türkiye’den yapılan açıklamalar, ABD tarafından gelen haberler ve YPG’nin etkin olduğu coğrafyada savunma hazırlıklarının olduğuna dair iddialar, sınırlı da olsa bir operasyon ihtimalinin arttığını gösteriyor.

Eğer böyle bir adım atılırsa operasyonun yapılacağı bölgeler ve ağırlığı, ne şekilde karşı konulacağı, bazılarını düşünmek bile istemeyeceğimiz yeni olasılıklara kapı aralar.

Bu satırlar yazıldığı sırada Türkiye ABD arasında konu ile ilgili görüşme devam ediyordu. Muhtemelen klasik resmi açıklama cümleleri duyacağız ancak görüşme sürerken ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus bundan bir süre önce ABD tarafından yapılan açıklamayı yineledi: Türkiye’nin ABD askerlerinin bulunduğu yerler ve yakınlarına tek taraflı yapacağı bir operasyon “ortak çıkarlara” zarar verir.

Türkiye ve ABD’nin Suriye’de tek ortak çıkarı Esad’ın gitmesi(ydi). Diğer ortak çıkar IŞİD’in varlığı mı? Her iki ülke de Esad’ı yıprattığı sürece bir IŞİD varlığına karşı değil(di) aslında.

Kürtler konusunda iki tarafın zıtlaştığı da göz önüne alınırsa sözcü hangi ortak çıkar(lar)dan bahsediyor? Bu durumda açıklama “Türkiye Suriye’de Kürtlere karşı adım atarsa ilişkiler daha da gerilebilir” diye okunabilir. Yine de açıklamada “ABD askeri varlığı ya da yakınlarına” vurgusunun yapılması konuşulan olasılıklardan biri olan “sınırlı, özde zararsız” bir operasyona yeşil ışık yakılabileceğini düşündürüyor.

Ancak rıza gösterse bile ABD tek muhatap değil. Rusya, Suriye, İran ve Kürtler dikkate alınmadan sanki o sahada kimse yokmuş gibi hareket edilebilmesi ne kadar mümkün?

İktidar yokmuş gibi yapıyor ama tasarrufta bulunmak istediği topraklar bir başka devletin toprakları. Suriye yönetimi Türkiye’nin böyle bir operasyonuna şimdilik fiili olarak cevap veremese bile gelecekte büyük sorunlar çıkması kaçınılmaz. İdlib’te ise zaten sorunlarla devam eden ateşkes için Astana’da yeni adımlar atılmıştı ancak Suriye örgütlerin yaptığı ihlaller nedeniyle operasyonlara yeniden başladığını duyurdu. İdlib artık dikiş tutmuyor ve bu bölgede çatışmaların savaşa dönüşmesi Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyon niyetini ister istemez etkileyecektir. Suriye İdlib’in sadece kendi sorunu olmadığının farkında ve iki ülke bu bölgede dolaylı olarak zaten savaşıyor.

Bu arada Şam “Türkiye zorlasın Kürtler de bize yanaşsın” düşüncesini sürdürüyor olabilir. Öyle olsa bile Kürtlerin bundan sonraki tavrını belirleyecek olan ABD, Rusya ve Suriye yönetiminin yaklaşımı olacak.

ABD’nin sınırlı da olsa Türkiye’ye onay vermesi operasyonun çerçevesi ve Kürtlerin vereceği cevaba bağlı olarak Şam-Kürt yakınlaşmasını tekrar gündeme getirebilir. Aynı şekilde eğer Suriye operasyona net bir şekilde ve Kürt varlığını koruma başlığı altında karşı çıkarsa Kürtler nezdinde yeniden güven tesis edecek adımlara yaklaşabilir.

Diğer yandan Türkiye’nin bu adımları atarken Suriye ile birlikte savaşan Rusya’yı da dikkate alması gerekiyor. Rusya gelişen ilişkiler ve küresel rakibi ABD’ye karşı hamleleri nedeniyle Erdoğan’a bu aşamada (kısmi?) destek verecektir ama birlikte savaştığı Suriye’nin egemenliğinin ihlal edilmesine ilanihaye izin vermesi büyük çelişki oluşturur. Ancak daha önce Türkiye’ye alan tanıyan Rusya izin verse bile Suriye fiili bir duruma İran ile birlikte sonuna kadar karşı çıkacaktır.

Bütün bu karmaşa içerisinde Kürtlerin ne düşündüğü, bundan sonra atılacak adımların kendilerini nasıl etkileyeceği, Kürtlerin bu adımlara nasıl karşılık vereceği, bu adımların Suriye coğrafyası ile sınırlı kalıp kalmayacağı ise soru işareti olarak duruyor. DTK, HDK ve HDP’den yapılan ortak açıklamayı sadece Türkiye coğrafyası ile sınırlı okumak eksik kalır. DSG genel komutanı Mazlum Kobane’nin “saldırı durumunda savaşın yayılacağı” açıklamasının ne anlama geldiğini ise ancak somut adımlar sonrası görebileceğiz.

Türkiye’de Afrin operasyonu örneğinden yola çıkılarak atılacak adımların kolay olacağı düşünülüyor. Afrin operasyonu sırasında şartlar başkaydı, şimdi başka. Fırat’ın doğusuna yapılacak (sınırlı olanın dışında) bir operasyon ise çok sayıda ihtimale açık görünüyor.


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.