Çizgi roman sanatında bir öncü: Turhan Selçuk
Düzenin yozlaşmışlığına karşı koyan bir karakterdir Abdülcanbaz. Geçen yüzyıl toplumunun özlem duyduğu, aradığı başkaldıran karakterdir. Bu nedenle İnce Memed’le de akraba sayılırlar. Ancak Abdülcanbaz bir de zamanlar arasında dolaşan bir karakterdir.
Türkiye’deki çizgi roman ve karikatür sanatının kurucu isimlerinden Turhan Selçuk, Yapı Kredi Kültür Sanat’taki retrospektif sergisiyle karşımızda. 1940’lardan 2000’lere kadarki geniş bir dönemin kültürel, toplumsal ve siyasal dokusunu gösteren Turhan Selçuk Retrospektifi isimli sergi kronolojik bir bakışla sanatçının yaşamını özetliyor.
Bu serginin kıymetli yönlerinden biri de yeni kuşağa Turhan Selçuk’u tanıtması. Uykusuz ve Penguen’le büyüyen kuşak için Selçuk karikatür ve çizgi roman alanında ilk onda sayılacak isimlerden biri değil çoğunlukla. Hayatının son demlerine kadar üretmeyi sürdürmüştü Selçuk. 2010 yılında aramızdan ayrıldığında devasa bir külliyat bıraktı. Ancak üretiminin son yıllarında popüler karikatür ve çizgi roman anlayışı baştan aşağı değişmişti. Yine de bu dönem üretim sağlayan birçok çizer için ilham kaynağıydı.
O nedenle Selçuk’u kısaca anlatmak gerek. 1950’lerde İlhan Selçuk’la beraber dergiler çıkarmaya başladı Turhan Selçuk. Dergiler diyorum çünkü baktığımızda hem ekonomik hem de siyasi baskılardan dolayı pek çok dergi kapatıp açtıklarını görüyoruz. 1957 yılındaysa Milliyet gazetesinde kendisiyle özdeşleşen Abdülcanbaz serisini çizmeye başlar. Ardından gelenleri sıralamak zor iş. Ulusal ve uluslararası alanda birçok gazetecilik ve karikatür ödülü, sayfalarca çizim, kitap kapakları ve tabii ki onlarca kitap…
Bu noktada Abdülcanbaz serisine ayrıca değinmek gerek. Düzenin yozlaşmışlığına karşı koyan bir karakterdir Abdülcanbaz. Geçen yüzyıl toplumunun özlem duyduğu, aradığı başkaldıran karakterdir. Bu nedenle İnce Memed’le de akraba sayılırlar. Ancak Abdülcanbaz bir de zamanlar arasında dolaşan bir karakterdir. Bazen Osmanlı döneminde çapkın bir erkektir, bazen de Kurtuluş Savaşı sırasında bir kahraman; bazen işçidir, bazı öykülerinde de CIA’yle mücadele etmek üzere ABD’ye gider. Öykünün bu geçişken zaman anlayışı hem yazar ve çizer Selçuk’a alan açar hem de okurun ve toplumun dönüşümünü görmemize olanak sağlar.
Abdülcanbaz’ın en önemli ve pek üzerinde durulmayan bir özelliğiyse dünyada graphic novel (doğru çevirisi çizgi roman, ancak Türkçe’de çizgi roman deyince çok daha geniş bir tür anlaşılıyor) diye adlandırılan türün ilk örneklerinden biri olması. Bu sergide de maalesef bu konu üzerine durulmamış. Boğaziçi Üniversitesi’nde çizgi roman dersleri veren Mehmet Emin Adanalı bunu derslerinde ve çeşitli röportajlarında dile getiriyor. Graphic novel türünden kast edilense bir gazetede ya da dergide tefrika olarak yayınlanan, dramatik yapısı kuvvetli giriş, gelişme ve sonuç bölümleri olan ve sonrasında da kitap olarak yayınlanabilen bir anlatıdır. Adanalı’ya göre graphic novel fikri global çizgi roman dünyasında var olmadan (özellikle Anglo-Sakson dünyasında) Abdülcanbaz graphic novel tarzının öncülerinden olmuştur.
Bugün Abdülcanbaz kitaplarının dünyadaki öncü çizgi romanlardan sayılmaması için bir neden yok. Art Spiegelman’ın Maus’u, Joe Sacco’nun gazetecilikle çizgi romanı birleştiren kitapları, Alan Moore ve David Lloyd’un V for Vendetta’sı ya da Will Eisner’ın A Contract with God kitabı… Abdülcanbaz çizgi roman tarihine adını yazdırmış bu kitaplar arasına girebilir. Tek eksiği tabii ki yurt dışında tanıtılması.
Son olarak da serginin eksikliklerine gelelim. Turhan Selçuk Retrospektifi sanatçının üretimlerinin dönemlendirilmesi, işlerin yoğunluğu ve sergi kurulumu açısından tam anlamıyla bir retrospektif oluşturuyor. Ancak en başta belirttiğim gibi Selçuk’un önemini anlamak ve yeni kuşağa anlatmak için başka işler de gerekiyor. Mesela günümüz çizerlerinin Selçuk hakkında ne düşündüğünü merak ediyorum. Günümüz çizerlerinin konuşacağı bir panel Selçuk’un kuşağıyla şimdiki kuşağı bir araya getirmek açısından önemli olabilirdi. (Acaba böyle bir panel/konuşma yapıldı da ben mi kaçırdığım diye tekrar kontrol ettim ve göremedim.) Ayrıca yukarıda alıntıladığım gibi Selçuk’un dünya çizgi roman literatüründeki yeri hakkında düşüncelerini açıklayacak Mehmet Emin Adanalı’nın bir konuşma yapmasını beklerdim. Bu çalışmalar artık başka bahara kaldı.