YAZARLAR

Rusya ABD'ye atılacak golü bekliyor

Türkiye gibi bir forvet ile çalışan Rusya, ABD’ye atılacak golün zevkini yaşamayı bekliyor. Bu sebeple Esad’ı boşlamış durumda olan Rusya Kürtlere yönelik olası bir Türkiye hamlesi için Şam’dan farklı düşünmüyor. Peki ABD’nin bölgede manevra alanının daraldığı görüşü gerçeği ne kadar yansıtıyor?

Türkiye ile ABD arasında varıldığı söylenen anlaşma için “hiçbir yerde, hiç kimse için, hiçbir şey anlaşması” tarifi uygun olur sanırım.

Biri binlerce kilometre uzaktan gelen taraflar kafa kafaya veriyorlar, bir başka ülkenin toprakları ve dinamikleri üzerine karar alıyorlar. Üstelik ikilinin konu üzerinde kendi aralarındaki ihtilaf da derin.

“Anlaşmanın” doğrudan tarafları Türkiye ve ABD gibi görünüyor ama dolaylı tarafları en az bu ikisi kadar etkili. Dolayısıyla diğerleri olmadan nasıl oluyor da - her ne ise - bunun adı anlaşma oluyor?

Anlaşma iki filin kendi aralarındaki çekişmede belki nefes aldırabilir ama (varsa ve uygulanacaksa) çözümden çok sorun yaratacak gibi duruyor.

Her biri ayrı telden çalıp oynayan tarafların da, yok saydıkları tarafların da birbirlerine karşı duruşları bu görüşü destekliyor:

Türkiye elinden gelse devireceği Suriye yönetimini tanımıyor, İdlib ve Fırat Kalkanı ile Zeytin Dalı harekatlarında hakim olduğu diğer bölgelerde Suriye ordusu ile dolaylı savaş halinde. Kürtleri tanımaması bir yana “terör” gerekçesi ile bertaraf etmeye çalışıyor. ABD (tıpkı Türkiye gibi) elinden gelse devireceği Şam yönetimini muhatap kabul etmiyor, Türkiye’den farklı olarak Kürtleri “lokal el” olarak kullanmaya çalışıyor, Şam yönetimi ABD’ye kapalı ama Türkiye ve Kürtler ile şartlı müzakereye açık. Rusya Türkiye’yi gözetmesinin yanı sıra Kürtlere karşı şartlı duruşlarını sürdürüyor.

Böyle bir karmaşa içerisinde Türkiye ABD anlaşması ne ifade ediyor? İktidarın beklentilerine bakılacak olursa konuşulanlar, kağıda yazılanlar her zaman olduğu gibi saha gerçeklerinin yanında suya yazılandan farksız. Öyle ki her an değişebilecek dengeler içinde tarafların kendileri dahi “bekle gör” tavrından öteye geçemiyor.

ABD’den yapılan “Türkiye’yi anlamaya çalışıyoruz” açıklamaları Ankara’yı tatmin etmiş değil. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “neye mal olursa olsun Fırat’ın doğusunu temizleyeceğiz” açıklaması ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “B ve C planlarımız hazır” açıklaması iktidarın “Amerikalılar Çekiç Güç meselesinde olduğu gibi yine bir hinlik peşindeler, biz kendi ajandamıza bakalım” düşüncesinde olduğunu gösteriyor.

Şimdilik “10 dakika ara” verildi gibi görünen film bundan sonra nasıl devam eder? İktidarın kullandığı “Fırat’ın doğusu batısından farklı değil, oraya girdik buraya da gireriz” söylemlerinin ardındaki rahatlığı sağlayan saik(ler) ne olabilir?

İktidar cenahında “ABD’nin - en azından bu bölgede - tek dişi kalmış canavar” olduğu düşüncesi yaygın. Dahası Kürtler hariç yukarıda anılan muhataplardan hiçbirisi ABD’yi Suriye’de istemiyor. Bu durum - Rusya dururken - ABD ile mücadelede bayraktarlığı üstlenen iktidarda ego şişmesine yol açıyor.

Diğer yandan Suriye ordusu Türkiye’nin strateji gereği desteklediği silahlı gruplar nedeniyle İdlib tarafına yoğunlaşmış durumda. Bu nedenle ABD ile sınırlı anlaşmaya sert tepki gösteren Suriye Türkiye’nin müdahalesine fiili olarak karşı çıkamaz. Burada şu notu düşmek lazım: Suriye ile Türkiye amansız bir mücadele yaşıyor olsalar da Şam, acı bir ders olacak olmasının yanı sıra kendisine dönmelerini sağlama ihtimali nedeniyle Türkiye’nin Kürtlere yönelik adımlarını sessizce bekliyor. Şam’ın asıl kaygısı Türkiye’nin kendi topraklarına kalıcı olarak girmesi ve muhalif Suriyelileri o bölgelere yerleştirmesi.

Türkiye gibi bir forvet ile çalışan Rusya ise ABD’ye atılacak golün zevkini yaşamayı bekliyor. Bu sebeple Esad’ı boşlamış durumda olan Rusya Kürtlere yönelik olası bir Türkiye hamlesi için Şam’dan farklı düşünmüyor.

Peki ABD’nin bölgede manevra alanının daraldığı görüşü gerçeği ne kadar yansıtıyor?

ABD ortak operasyon merkezinin oluşturulması için Türkiye’ye altı kişilik heyet gönderdi. Bu adımdan sonra ABD’nin Türkiye’ye hangi bölgelerde alan açacağı, girilecek alanlarda büyük tehlike olarak görülen Kürtlerin ne kadar yoğun olduğu, aynı alanlara kimlerin yerleştirileceği soruları gündeme geliyor. Türkiye her ne kadar imha söylemini kullansa da ABD Kürtlerin durumunda nitelik değişimine yol açacak bir hamleye izin vermeyecektir.

Öte yandan bu adım ABD’nin Türkiye’nin Kürtler arasında yeni bir “Arap kemeri” oluşturmasını kabul ettiği anlamına mı geliyor? Öyle ise Türkiye’nin ABD ile anlaştığı derinlikte kemer oluşturması sorunu bitirmek yerine körükleyebilir.

Böyle bir adım kendisine muhalif olanlar yerleştirileceği için Şam’ın, doğrudan kendilerine karşı yerleştirileceği için Kürtlerin tepkisini çekecektir. Pratiğe dökülmesi ne kadar mümkün bilinmez ama gelecekte kemere yerleştirilecek olanlar ile Kürtler arasında çatışmaların yaşanmamasının garantisi yok.

Suriye yönetimi şimdilik imkansızlık ve/veya bazı beklentilerden dolayı kendi topraklarında olan biteni izlemenin dışında bir şey yapamıyor ama çok zor olan toparlanma sürecini başarırsa Şam da bu adımlara karşı adım atmayı deneyecektir. Şam’ın şimdilik hareket edebileceği tek önemli cephe İdlib. Putin bu cephede Erdoğan’ın Suriye’yi dizginleme ricasını kırmak istemiyor ancak Suriye ordusunun kayıplarının artarak devam etmesi bir süre sonra Putin’i de zorlayacaktır.

Bütün bu olasılıkların yanı sıra Türkiye’nin gireceği alanlara bağlı olarak Kürtlerin nasıl bir cevap vereceği de çok önemli. En küçük bir provokasyon/saldırı/karşı saldırının yangına yol açması olası.

Tampon ya da güvenli bölge meselesinde somut adım aşaması geldi. Gelecek düşünülmeden atılan adımların sonuçlarının ne olduğu konusunda yeterince tecrübe edindik. Bu adımın da tarafların sorunlarını çözmesini beklemek gerçekçi değil, hangi yeni sorunlara yol açacağını ise zaman içinde göreceğiz.


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.