Yok olmadan direnmek: İnisiyatiflerin geleceği nerede?
Yeni sanat sezonu başlamadan önce inisiyatiflere sorduk: İçinden geçtiğimiz politik, ekonomik ve sanatsal koşullarda inisiyatiflerin nasıl bir geleceği var?
Türkiye güncel sanatında inisiyatiflerin 90’ların ortasından bu yana önemli bir yeri var. Hafriyat gibi ses getiren örneklerin yanında 20 yıldan uzun bir tarih içinde birçok inisiyatifin çalışma yaptığını görebiliriz. Ancak tabi ki yapıları gereği kırılgan olan inisiyatiflerin geleceği her zaman soru işareti.
ARTAM dergisinin yaz sayısına halihazırda Türkiye’de faaliyet gösteren inisiyatiflerle geniş kapsamlı bir dosya yaptık. Ancak “inisiyatiflerin geleceği” meselesini dergide konuşamadık. Hazır yeni sanat sezonu gelmeden, büyük çaplı, büyük bütçeli etkinlikler başlamadan önce sorduk: İçinden geçtiğimiz politik, ekonomik ve sanatsal koşullarda inisiyatiflerin nasıl bir geleceği var? İnisiyatifinizin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
PASAJ
Türkiye’nin sanat yapısında alternatif üretimlerin, yaratıcı çözümlerin gelişebilmesi ve sanat ortamının demokratikleşmesi için inisiyatiflerin yerinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Sanatçının piyasanın dayattığı ticari kaygılardan uzaklaşıp pratiğinde yeni deneyimler edinmesini önemsiyor ve programımızı bu bağlamda oluşturuyoruz. İnisiyatiflerin desteklenmesini umuyoruz ve bir aradalığını amaçlıyoruz. Hatta, çok yakında duyuracağımız farklı oluşumları bir araya getirecek bir işbirliği projemiz var. Sanatsal ifade özgürlüğünün ise şart olduğunu düşünüyoruz. Yeni yöntemlere açık olmak da çok önemli, “yeni” denen oluşum genellikle en zor kabul gören oluyor. Zor süreçlerde yok olmadan, çözümler bularak direnmek gerektiğini düşünüyoruz. Bağımsız sanat alanları içinden geçtiğimiz sosyopolitik ve ekonomik krizlerde esnek yapısıyla çözüm üretebilen bir konumda. Mekan sahibi olmak tabii ki çok güzel, çok amaçlı mekanımızı başka sanatçı/araştırmacılarla paylaşıyoruz. Yine de PASAJ’ın her şeyden önce bir fikir, bir düşünce biçimi olduğundan yola çıkarak, bir gün mekanını kaybetse bile farklı formatlarda devam edeceğine inanıyoruz.
NOKS/VOLKAN KIZILTUNÇ VE ELVAN EKREN
Bağımsız sanat mekanları ticari kaygılar gütmedikleri için kurumsal sanat mekanlarına nazaran daha özgür bir konumdalar. Bu da izleyicinin alışılmış ve rutin olanın dışında özgün, çok sesli, düşünce ve sanatsal ifade özgürlüğünü destekleyen farklı bakış açılarından işler görmesine olanak sağlıyor. Bu anlamda inisiyatiflerin, bağımsız sanat alanlarının varlıkları ve yaygınlaşmaları çok önemli. Başta İstanbul, İzmir, Ankara, Diyarbakır olmak üzere pek çok sanatçı inisiyatifi mevcut ve yenilerinin de açılmaya devam edeceğini biliyoruz. Burada en önemli mesele bu inisiyatiflerin kurulduktan sonra özellikle maddi problemleri aşarak sürdürülebilir olmaları. Bunun zorluğu sebebiyle pek çok inisiyatif kısa sürede kapanıyor.
Sürdürülebilirliği sağlamak için tek bir çözüm yok. Destek fonları inisiyatifler için çok önemli. Finansal zorlukları bir arada durarak ve birbirimize destek olmaya çalışarak aşma çabası içindeyiz. Biz NOKS olarak daha etkin ve daha çok kişiye nasıl ulaşabiliriz sorusuna cevap arıyoruz. Bu nedenle NOKS Books’u hayata geçirdik ve uluslararası projeler için yurtdışından inisiyatifler ve kültür kurumları ile ortak projeler gerçekleştiriyoruz. Değişime inanıyoruz, bu nedenle farklı deneyimleri hayata geçirmek ve sürekliliğimizi sağlamak için dönüşerek yol alacağız.
MONITOR/NURSAÇ SARGON
İnisiyatiflerin Türkiye’de bağımsız olarak sürdürülebilmeleri kişisel çabalar haricinde, belirli kurumlar ve fonlar sayesinde mümkün hale gelmekte. SAHA, Kültür için Alan ve benzeri birkaç kurum haricinde inisiyatifleri ve bağımsız projeleri destekleyen yapıların Türkiye’de bulunmaması, bu projelerin sürdürülebilir olmasını da zorlaştırıyor. Sponsorluk bilincinin ve pratiğinin geliştirilmesinin, inisiyatifleri ayakta tutacağı gibi, entelektüel göçün önüne geçebilecek bir canlanmanın oluşmasına da ön ayak olabileceğini söyleyebiliriz.
Monitor’ü, içinde bulunduğumuz ekonomik ve politik koşulları da göz önünde bulundurup kurguladığım için farklı yapılar ve kurumlarla işbirliği halinde ilerleyen bir yapısı var. Video sanatına odaklanması ve mekân bağımsızlığının verdiği özgürlük sayesinde Monitor, herhangi bir ülkenin herhangi bir kentinde de işleyebilecek bir yapıya sahip.
LOADING
Öyle görünüyor ki, Türkiye’deki hiçbir inisiyatif, Loading’in yüklendiği misyona benzer bir misyona sahip değil. Bu durum varlığımızı kolaylaştırmıyor, tam aksine, işleri bizim için daha da zorlaştırıyor. ‘Bölge hassasiyetleri’ diye tabir edilen bir terim var, bunun son birkaç yıl içinde kezlerce -üstelik ürkütücü düzeylerde- değiştiğine, sil baştan tanımladığına tanık olduk, pek çok sanat kurumu kapatıldı, veyahut el ve zihniyet değiştirdi. İnisiyatiflerin dayanışması da pek gerçekleşebilir bir düşünce gibi görünmüyor. Türkiye, bu tarz oluşumların yaşayabilmesi için zor bir ülke. Gidişata dair iyi bir gelecek tahayyül edemediğimiz için, inisiyatiflerin geleceğine dair bir şey söyleyemiyoruz. Bu muğlaklık, hayatın her alanında mevcut. Loading bu süreçlerden bağımsız olmamasına rağmen, toplumun -ve kuşkusuz bölgenin- dinamiklerine çok bağlı, şimdilik, buraya kadar getirebildik diyelim.
HAYY AÇIK ALAN/SALİHA YAVUZ VE AYŞE GÜR
Ülkenin koşullarını göz önüne aldığımızda öngörülü bir gelecek planı yapmak pek de olası değil. Malum her sabah farklı bir gündemle uyanıyoruz ve bu gündem sizin geleceğinize etki etmiyormuş gibi davranamayacağız bir şey de değil. Ortamın sıkışmışlığı bireyleri nasıl yan yana getiriyorsa inisiyatifler de bu sıkışıklık içinde kendi kendimize bir alan yarattığımız, yalnız olmadığımızı hissettiğimiz yerler. Nefes aldığımız minik adacıklar gibi. Sonuçta üretim durmuyor ve bu üretimin paylaştıkça daha kıymetli olduğu da aşikâr. Bu gibi dönemler olduğu sürece inisiyatiflerin var olacağı kanısındayız.
Hayy Açık Alan, tüm bu belirsizlikler içinde proje ve sergiler yapmaya devam edeceğini düşünerek birkaç yıllık programını yapıp rotasını aşağı yukarı çizmiş olarak devam edecek. Birlikte hareket etmek ve var olmaktan daha iyi başka bir şeyimiz yok sanki.
POŞE/LARİSSA ARAZ VE ÖYKÜ CANLI
İnisiyatiflerin zor koşullar içerisinde var olmaya çalıştıklarının farkındayız. Burada ortak bir gelecek arıyorsak aslında biraz güçlerimizi ve deneyimlerimizi birleştirmemiz gerektiğine inanıyoruz. Bu birleşmenin de hem Türkiye, hem de var olduğumuz bölge kapsamında olması gerekiyor çünkü burada yaşanılan zorluklar Lübnan’dan, Atina’dan veya Mısır’dan çok da farklı değil. Biz poşe olarak gelecekteki programlamalarımızda bu tür işbirlikleri içerisine girmeyi ve poşe’nin ömrü elverdiğince, maddi ve manevi imkanlarımız da yettikçe, öğrenerek yapmaya devam etmeyi planlıyoruz.