YAZARLAR

Lübnan'da sıradan bir gün

BM ve Bahreyn saldırı sonrasında Lübnan’daki çalışanlarına/vatandaşlarına “ülkeyi terk etme” hazırlığı çağrısında bulundu, ancak Lübnan halkı için durum o kadar da olağanüstü değildi. Sokaklardaki hareketlilik birkaç saat içinde normale döndü. Her gün savaşın çıkma ihtimalinden bahsedilen bir ülkede bunun böyle olması normal.

Lübnan’a her gidişimde duyduğum klasik “bu yaz savaş çıkacak” söylemi bu yıl için “geçen senelerde de öyle diyorduk ama bu kez durum ciddi” söylemine dönüşmüştü. Lübnanlılar için savaş ya da İsrail ile savaş sıradan bir durum. “Bu yaz savaş çıkacak” söylemini güçlendiren faktörlerden birkaçı şu şekilde sıralanabilir:

  • İsrail, Hizbullah, İran, Suudi Arabistan’ın Suriye’de 2011’den bu yana yaşanan fiili sürecin de tarafları olması.
  • Suriye savaşının İsrail ile Suriye - İran (ve devamında Hizbullah) arasındaki tarihsel hesaplaşmanın bir parçası olması.
  • İran’ın Irak’a yönelik ABD saldırısı sonrası ve Suriye savaşı sırasında pozisyonunu her iki ülkede güçlendirmesi.
  • İran’ı büyük tehlike olarak gören İsrail’in İran hedeflerine ön cephe olarak gördüğü Suriye’de saldırması ve bu arada Hizbullah’ın bazı önemli isimlerinin de bu saldırılarda öldürülmesi.

İsrail Hizbullah özelinde bakılacak olursa:

- İki taraf da 2006 savaşından bu yana birbirlerine karşı söylemde bulunmakla yetinmediler. İsrail rövanş almak için, Hizbullah da 2006 başarısını yinelemek için somut hazırlık yaptılar.

  • İsrail 2011 yılında “Demir Kubbe” savunma sistemini devreye soktu. Hizbullah ise 2006’da yaklaşık 40 bin olduğu tahmin edilen füze ve roket sayısını kimi kaynaklara göre 130 ile 150 bin arasında bir sayıya yükseltti ve ileri teknolojik silahlar edindi.

Hizbullah 2006 savaşı sonrasında “zaferin” vermiş olduğu rahatlıkla “ilk saldıran tarafın kendisi olmayacağını ancak İsrail’in “hatalı bir adım atması halinde cevap vereceğini” açıklayıp, deyim yerindeyse beklemeye başladı.

İki taraf arasında peşrev sürerken İsrail son yıllarda Suriye’deki bazı hedeflere saldırılarda bulundu. Bu saldırılarda temel hedef İran’ın askeri varlıklarıydı ancak Hizbullah’ın bazı önemli isimleri de hedef alındı (aslında ikisini birbirinden ayırmamak lazım).

2008’de Şam’da İsrail’in arkasında olduğuna kesin gözü ile bakılan bir bombalı suikast sonucu öldürülen Hizbullah’ın 2006 savaşını komuta eden İmad Mugniye’nin oğlu Cihad Mugniye 19 Ocak 2015’te İsrail’in Suriye’nin Kuneytra kentine yaptığı saldırıda öldürüldü. Aynı saldırıda ölenlerin arasında bir İran generali de bulunuyordu.

İsrail’in diğer önemli eylemi Aralık 2015’te ise yıllarca İsrail hapishanelerinde kaldıktan sonra 2008’de Hizbullah - İsrail esir değişimi sonucunda Suriye’ye dönen Semir Kuntar’a yönelik oldu. Şam’ın Jaramana semtinde bir binaya düzenlenen füze saldırısında Semir Kuntar öldürüldü.

Cihad Mugniye’nin öldürülmesi sonrası Hizbullah intikam saldırısında bulunacağını açıkladı. Saldırı çok gecikmedi. Hizbullah 20 Ocak 2015’te Şebaa çiftlikleri yakınlarında bulunan iki İsrail askeri aracına saldırıda bulundu ve iki İsrail askerini öldürdü.

Hizbullah’ı Lübnan içinde hedef almaktan her zaman kaçınan İsrail, örgütü Lübnan içinde de hedef alabileceğinin sinyallerini ilk defa 2018’de verdi. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Hizbullah’ın Beyrut Havalimanı yakınlarında füze tesisi kurmaya çalıştığını öne sürdü.

İsrail 2019 başlarında Hizbullah’a ait olduğunu belirttiği bir dizi yeraltı tünelini imha ettiği. İsrail, mayıs ayında sınıra yakın Ramiyeh’ten başlayan ve “Hizbullah’ın en büyük ve teknik olarak en gelişmiş yeraltı tüneli” olduğu belirttiği tünelin imhası ile operasyonların son bulduğunu açıkladı.

İsrail’in Hizbullah’ın yeraltı tünellerini imha etmesi “Lübnan içinde” bir operasyon değildi. Bu nedenle Hizbullah herhangi bir cevap vermek yerine aynı meydan okuyucu söylemlerini devam ettirmekle yetindi. İsrail 1982’den bu yana (sınır hattındaki küçük çaplı karşı bombardımanlar dışında) doğrudan Lübnan topraklarına yönelik ilk operasyonu en son geçtiğimiz günlerde yaptı ve Lübnan’daki Hizbullah hedeflerine yönelik bir saldırı girişiminde bulundu. Bu girişim uzun zamandır Suriye sahasında yani uzakta devam eden mücadelenin Lübnan içine taşınması anlamına da geliyordu. Hizbullah iki İsrail insansız hava aracını düşürdüğünü öne sürdü. Saldırı Suriye’ye yönelik İsrail saldırısı ile eş zamanlıydı. Suriye'deki saldırıda iki Hizbullah mensubu öldürüldü.

Hasan Nasrallah Ortadoğu’da “dediğini yapan” birisi olarak tanınıyor. Bu nedenle İsrail’in Beyrut’ta medya merkezine yönelik drone saldırısı girişimi ve Suriye’ye yönelik saldırısı sonrasında Nasrallah “karşılık vereceğiz” açıklamasında bulununca İsrail ordusu ilk günden alarma geçti.

İsrail ordusu saldırının olduğu 25 Ağustos’tan bu yana alarm durumuna devam etti. Öyle ki Golan taraflarında yer alan İsrail işgali altındaki Kefer Şeba çiftliklerine yönelik gece aydınlatma fişekleri ve bombardıman yapıldı. İsrail’in sınır boyundaki askeri araçlarına “cansız manken” yerleştirdi.

İsrail tarafında yaşanan bu telaşa karşılık Nasrallah “sükunetini” sürdürdü ve hatta “rahat uyusunlar daha önce bir hafta on gün sonrasında cevap vermiştik” açıklamasında bulundu. Askeri araçlarda cansız manken kullanıldığını gösteren görüntüleri paylaşan ise Hizbullah’ın kanalı El Menar’ın muhabiri oldu. Nasrallah’ın sarkastik açıklamaları ve El Menar muhabirinin paylaştığı görüntüler iki taraf arasındaki mücadelenin psikolojik yönünün bir tezahürü.

Tüm bu gelişmeler sonrası korkulan oldu. İlk dakikalarda haklı olarak “beklenen savaş başladı” heyecanı sardı ilgili herkesi ancak devletler düzeyinde yapılan girişimlerle de tansiyon aynı günün akşamına doğru düştü. Gece çok kritikti. İsrail Lübnan ya da Suriye’deki bazı hedeflere yönelik saldırıda bulunabilirdi, bu ihtimal gerçekleşmedi.

BM ve Bahreyn saldırı sonrasında Lübnan’daki çalışanlarına/vatandaşlarına “ülkeyi terk etme” hazırlığı çağrısında bulundu, ancak Lübnan halkı için durum o kadar da olağanüstü değildi. Sokaklardaki hareketlilik birkaç saat içinde normale döndü. Her gün savaşın çıkma ihtimalinden bahsedilen bir ülkede bunun böyle olması normal.

Tabii mesele bu kadar basit değil. Bir büyük tehlike daha atlatıldı. İsrail Hizbullah’ın gücünün ne kadar olduğunu kestiremediği, Hizbullah ise “karşılıklılık” politikasını sürdürdüğü sürece bu peşrev böyle gider. Çılgınlık yapan olur mu? Mümkün. Ancak iki tarafın da kestiremediği şu: Savaş olursa nereye varacağı belli olmayan bir süreç başlayabilir. Belki de aklın galip gelmesindeki en büyük etken budur.


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.