Akıllı eşya ile yeni hayat / 1
Birçok ülkede demokrasi ve adalet kavramları baskıcı yönetimlerin yükselişi sürecinde ezilirken, çok korkulan şeylerden biri, internetin kısıtlanması. Oysa gelişme gösteriyor ki, internet -belki özellikle dargörüşlü diktatörlerin şuursuzca girişimlerinin yaratacağı istisnalar dışında- kısıtlanmayacak, aksine, hayatın çok daha geniş alanını kapsayacak
Kimbilir, belki de hukukun zerresinin kalmadığı, aklın mantığın da kalmaması için gece gündüz çaba gösterilen bir ülkede yakın geleceğin teknolojisinin yaratacağı meselelerle uğraşmak sahiden anlamsızdır. Niyeyse bana öyle görünmüyor. Çünkü biz fethetme ihtirasıyla kendimizden geçer, yalanın üzerine yalan bina eder ve izansızlık dalında elde ettiğimiz ömürboyu şampiyon ünvanının üzerine, adaletsizlikte gezegen, vicdansızlıkta kainat rekoru peşinde koşarken, dünyada bambaşka bir toplum hayatının altyapısı kuruluyor. Sayıca az, fakat ezcümle Mısır fravunları çarpı komple Osmanlı padişahları artı Cengiz Han artı İngiliz sömürge imparatorluğundan kat kat derin ve kat kat yüksek güce sahip azınlığın elinde teknoloji hepimizi bugünkünden çok farklı bir dünyaya doğru sürüklüyor. Ne vakit pek yakın geleceğe dair -her gün biraz daha elle tutulur hale gelen- ihtimallerden sözetmeye niyetlensem, gerçekte köküne kadar siyasî olan mevzunun güzide cemiyetimizin güncel idrak şartlarında nasıl meşhur “meleklerin cinsiyeti” tartışması cinsinden addedileceğini öngörüp duraksıyorum.
Ve o arada birkaç yüz kapıya daha o akıllı zillerden takılıyor. Bu yüzden, içinde hep beraber acı çektiğimiz, aşağılandığımız sınırların ötesine bakmak şart, zaman zaman. Zira böyle sanki uzak gelecekten bahsediyormuş gibi takılırken, bir anda yapı marketlerde akıllı kapı zili reyonlarıyla karşılaşabiliriz. Olmaz diyebilir misiniz? Okuyacağınız yazı, hiç uzak olmayan geleceğin adım atmış olduğumuz kısmı üzerine; ve iki bölüm.
'OTOMATİKMAN'
Akıllı kapı zilleri, hareket sensörleri ve video kameralarla birlikte kapalı devre kayıt sistemi oluşturuyor. Sensör hareket algıladığında kameralar kayda geçiyor. Bunun şu anda bildiğimiz güvenlik kameraları sistemlerinden büyük farkı yok. Fark, şimdi bu sistemlere eklenen daha “ileri” işlevde: toplanan görüntüler önceden girilecek verilere uygun düşerse sistem bunları otomatikman polise iletebilecek. Amazon’un, akıllı kapı zilleri sattığı müşterilerine böyle bir seçeneği sunduğu-sunacağı söyleniyor. Yani böyle sistemlerin kurulup kullanılacağı -şüphesiz gelişmiş- ülkelerde polis, bu yolla kendisine ulaşabilecek verileri toplama ve değerlendirmeye yönelik bir sistem kurmuş olacak. Bu sistem tabiî, gerekirse acil tepki vermeyi de sağlayacak. Olacak diye konuştuğumuza bakmayın, bunlar kurulmuş ya da kuruluyor muhtemelen.
Bu şüphesiz, aldığımız ürün aracılığıyla bir ağa bağlanışımızın ilk örneği değil. “Ana şalter”in, yani her şeye hükmeden yazılımın bir “merkez”in elinde oluşu, yalnız denetim-gözetim mekanizmalarına özgü de değil. Bu tür mekanizmalar, gündelik yaşantının fizikî koşullarının yazılım aracılığıyla değiştirilebilmesine sahne oluyor. Diyelim abonelik şartlarını değiştirdiğiniz dijital yayın şirketinin şu ya da bu TV kanalını özel olarak size kapatması-açması gibi örneklerle hayatımıza girmiş bağlar bunlar. Ancak şimdi veri toplayacak, iletecek, birbirleriyle iletişime geçecek ve pek çok şeyi “otomatikman” yapacak araç-gereç öyle çeşitleniyor ki, elimizi attığımızda çipsiz herhangi bir eşyaya rastgelmemiz ihtimali hızla azalıyor. Herhangi bir eşyayı aynı anda biryerlere veri aktarmadan kullanma şansımız gibi. O da hızla azalıyor. Akıllı kapı zili, kaydettiği görüntüleri polise iletmeden önce, evin iç kapılarını kilitleyebilir, size acil durum mesajı gönderebilir, hattâ belki, şimdi hemen değilse de biraz daha ileride, ruhsatlı silahınızı kullanabilir. Çünkü ruhsatlı silahınız muhtemelen kabzası işlemeli tabanca değil, sensörün, kameranın yönlendireceği, duvara gömülü bir düzenek olacak. Ve harekete geçiriliş sürecine, etkinleştiği andan tekrar durduğu ana kadar olanlara dair verileri, görüntüleri de depolayacak; belki muhtemel dava süreçlerinde kullanılmak üzere polise, adliyeye iletecek. Her şey “otomatikman” cereyan edebilir; yani araç-gereciniz size danışmayabilir. Dijitalleştirilmiş, işlem yapabilir birimlerle donatılmış eşyanın oluşturacağı ağlar arasında yaşayacağız. Sanal değil gerçek hayatı kapsayacak yeni “internet” aşaması bu.
Birçok ülkede demokrasi ve adalet kavramları baskıcı yönetimlerin yükselişi sürecinde ezilirken, çok korkulan şeylerden biri, internetin kısıtlanması. Oysa gelişme gösteriyor ki, internet -belki özellikle dargörüşlü diktatörlerin şuursuzca girişimlerinin yaratacağı istisnalar dışında- kısıtlanmayacak, aksine, hayatın çok daha geniş alanını kapsayacak. Hakkımızda daha fazla bilgi toplamaya yarayacak, hayatımızın daha büyük bölümünü yönlendirmeye elverecek.
İPLERİ ŞİRKETİN TUTTUĞU ÖRTÜLÜ AĞ
The Economist’teki bir yazıda, kullanıcıların (müşterilerin; yani aslında yurttaşların!) hayatlarının internet aracılığıyla yönlendirilebilmesinin nerelere varabileceği konusunda ufuk açıcı bir örnek üzerinde duruluyordu. Örneği aktarmadan bir uyarı: Gerçi bu örnekte firmanın sattığı araca internet üzerinden yaptığı yazılım müdahalesi hayra vesile oluyor, ancak, kolaylıkla öngörülebileceği üzre, durum her türlü musibete fazlasıyla açık kapı bırakıyor. Dorian kasırgasının yarattığı felaket hali üzerine, Tesla firması, elektrikli arabalarından satın almış müşterilerinin bu arabaları tek akü şarjıyla daha uzun süre kullanabilmesini sağladı. Bu mümkündü, çünkü gerçekte arabaların aküsü böyle bir kapasiteye sahipti, ancak ucuz modellerde kapasite yazılım yoluyla kısıtlanmıştı. Afet halinde müşterilerine kıyak yapmaya karar verdikten hemen sonra, firma, -kasırga dinene kadar- kısıtlamayı kaldırıverdi. Tesla bunu daha önce de yapmıştı. Tesla’nın elektrikli arabaları, civardaki akü doldurma tesislerini gösteren haritalarla donatılmış bulunuyor ve sürücüler, kısıtlama kaldırıldığında arabanın gösterge panelindeki ekran aracılığıyla bundan haberdar ediliyor. Yapmaları gereken, ekrana tıklayıp en yakındaki şarj istasyonlarını bulmak ve birine gidip, kısıtlaması kaldırılmış şarjdan yararlanmak.
Burada artık, internet aracılığıyla birşeylerden haberdar olmak ve edinilen bilgilere göre tercih yapmak değil, somut, fizikî yaşantının koşullarına dair açık yönlendirme var. Yalnız dikkat! Bu örnekteki girişimin hayra vesile oluşu bakış açımızı sınırlayabilir. Oysa olabileceklere dair düşünmeyi sürdürmeliyiz. Ucuz elektrikli arabalar, diyelim grevci işçilere ait olduğunda akülerin hiç şarj edilememesi de mümkün! Böyle ihtimalleri bir yana bıraksak bile -ki, niye bırakalım?- yönlendirici merkezî gücün denetlediği bir ağ içerisinde davranmaya alıştığımızda, bireysel yaşantımızın “tâbiyet oranı” hızla artacaktır. Bu gelişme, unutmayalım ki, daha önce izlediklerimize dayanarak bize filmler tavsiye eden, daha önce baktıklarımızı değerlendirerek alışveriş önerileri getiren, yapay zekâ destekli mekanizmaların her yanı sarmasıyla birlikte ilerliyor. Sopası saklı bu ağlı hayat bol bol havuç barındırıyor.
-DEVAM EDECEK-