Beşiktaş'ta 'Orman yangını'
İnsanların anlayamadığı, dünyanın düzeni ile ilgili bir gerçek vardır. Bir insan, bir dükkan sahibi, esnaf veya iş adamı değilse, kaba tabirle 'malın sahibi' değilse; bir yeri yönetmek ve görev yapmak için o pozisyondaysa, 8-10 yıldan fazla kalması zaten sağlıklı değildir. Bu futbolda da böyledir, siyasette de böyledir, ilkokul müdürlüğünde de böyledir, İETT hareket amirliğinde de böyledir.
Şenol Güneş dönemi sona erdikten sonra, Beşiktaş sezona Abdullah Avcı ile başlamıştı. Sezon kötü ve başarısız başlamıştı, Beşiktaş'ın oyunu pek de ışık saçmıyordu. Herkes “Abdullah Avcı sezonu tamamlayabilecek mi” diye sorgularken, Salı günü başkan Fikret Orman kameralar karşısına geçti ve bir basın toplantısı düzenledi. Kimilerine göre şaşırtıcı, kimilerine göre beklenilen bir şey oldu; Fikret Orman görevini bıraktı. Yani kısaca istifa etti. Bütün spor kanalları ve gazeteleri gündemlerini paldır küldür değiştirmek zorunda kaldı. Peki Fikret Orman? İstifa etmesi doğru bir hareket miydi? 'Ne gerek var' mıydı, yoksa 'geç bile kaldı' mı?
Fikret Orman, görev süresince sportif olarak çok da başarısız sayılmayabilirdi. Sonuçta üst üste iki şampiyonluk sığdırdı, Şampiyonlar Ligi'nde gruptan namağlup çıkan bir takım yarattı. Stadı yaparak, Beşiktaş Kulüp tarihine damga vurdu. Altı yıl evvel, ünlü GSM operatörü Vodafone ile Türk futbol tarihinin en büyük sponsorluk anlaşmasını yaptı. Tam 152 milyon dolarlık bir anlaşmaydı bu. Peki ya geriye kalanlar?
Bundan tam 2 ay önce “Türk futbolunda kaçınılmaz son: 'Sahiplik'” yazıma bir göz atmanızı öneriyorum. Beşiktaş Kulübü'nün hangi ekonomik seviyeden hangi noktaya vardığını çok iyi anlattım. Borçların, Fikret Orman döneminde kaç katına çıktığını okuyabilirsiniz bu yazıda. Temmuz ayında Bankalar Birliği ile anlaşmayı yapıp 'Borç Yapılandırması'na gittikten sonra, Beşiktaş'ı idari olarak ne kadar zor günlerin beklediğini daha o zaman belirtmiştim.
Fikret Orman'ın istifası her ne kadar şok etkisi yaratsa da, kamuoyunda herkes böyle bir şeyin yaşanma ihtimalini bekliyordu. Bir sene önce “Fikret Orman paralar nerede?” tezahüratlarıyla başlamıştı her şey. Hatta belki de, en son seçimde aday olmaması daha iyi olacaktı kendi açısından. “Bu son dönemim” diye devam etmişti bir kere yola. Son dönemi derken; Beşiktaş'ta hiçbir başkan tüzük gereği üç dönemden fazla başkanlık görevi yapamaz. Tüzükteki bu madde yine Fikret Orman tarafından konmuştu yıllar evvel.
Fikret Orman'ın, 2012'de Beşiktaş başkanı olma süreci şöyleydi: “3 Temmuz” yaşanmıştı Türk Futbolu'nda. Birçok spor yöneticisi ve spor adamı tutuklu vaziyetteydi, ortalık alev alev yanıyordu. Aziz Yıldırım da o dönem içerideydi. Aziz Yıldırım, o dönem sadece Fenerbahçe Başkanı değil, aynı zamanda Kulüpler Birliği başkanıydı. Aziz Yıldırım, hukuki mücadele içindeyken Beşiktaş'ın o döneme kadar başarısız olan başkan Yıldırım Demirören, Kulüpler Birliği başkanı olmuştu. TFF başkanı Mehmet Ali Aydınlar ise görevi bırakmak zorunda kalmıştı. Keza süreç onun yönetebileceği bir süreç olmaktan çıkmıştı. Bir güç Yıldırım Demirören'in Federasyonun başına getirmişti. Bir anda oldu. Kimse anlayamadı bile. Bu arada Yıldırım Demirören'in UEFA içerisinde çok güçlü ilişkileri olduğu da bilinir. Yani yarın bir gün UEFA başkanı olursa sayın Yıldırım Demirören, lütfen kimse şaşırmasın. Beşiktaş Kulübü böylelikle başkansız kalmıştı. Bir başkana ihtiyaç vardı ve dolayısıyla seçime gidildi. Beşiktaş'ın ileri gelenleri dahil, kimse taşın altına elini sokmak istemedi o dönem.
Beşiktaş'ın kapısında icra memurları, borç batağı, 220 küsür FIFA davası... Matteo Ferrari'nin hala ödenecek borcu vardı. Düşünün yani. Fikret Orman, “Ben yanan bir eve girdim” benzetmesi yapmıştı o dönem. Doğru da. FIFA'daki tüm borçlardan dolayı davalar çözüldü. Birçok icraat yapıldı. FEDA sezon yapıldı. Genç oyuncular ile takımlar kuruldu. Sonrasını biliyorsunuz; adım adım şampiyonluğa gidildi. Bir yerde bir hata yapıldı ama daha sonra. Sen, adı Pepe bile olsa, bir stopere yıllık 'kemiksiz' 5 milyon euro veremezsin. Verilmemeli. Sadece Beşiktaş değil, Türkiye'nin bu ekonomik düzeninde hiçbir kulüp tarafından, hiçbir stopere, hatta oyuncuya verilmemeli. Sonra şampiyon olamazsan o paralar nasıl ödenecek? Çünkü senin futbol iklimin böyle bir parayı üretmiyor. Sonra geleceğin nokta ancak böyle olur. Tıpkı yıllar evvel Galatasaray'da Ünal Aysal gibi. Ama o devam etmeyip görevi bırakma karartı almıştı. Belki de Fikret Orman da böyle yapmalıydı.
Ortalığı yakıp yıkmanın ya da altı boş safsata yapmanın bir anlamı yok. Bir gün zaten bu kulüplere 'sahiplik düzeni' gelecektir. Ama en nihayetinde an itibariyle Beşiktaş Kulübü ve diğer kulüpler de sahipsiz değildir. Bir başkan bulunur, herkesin için rahat olsun. Bu camialar üç beş adama bağlı yapılar değiller.
İnsanların anlayamadığı, dünyanın düzeni ile ilgili bir gerçek vardır. Bir insan, bir dükkan sahibi, esnaf veya iş adamı değilse, kaba tabirle 'malın sahibi' değilse; bir yeri yönetmek ve görev yapmak için o pozisyondaysa, 8-10 yıldan fazla kalması zaten sağlıklı değildir. Bu futbolda da böyledir, siyasette de böyledir, ilkokul müdürlüğünde de böyledir, İETT hareket amirliğinde de böyledir. Çünkü bir insan 8-10 yıldan fazla bir pozisyonda görev yapmaya devam ederse, orası kendisinin zannetmeye başlıyor. Aziz Yıldırım'ı düşünün; Fenerbahçe başkanı olarak 20 yıl görev yaptı. Belki de 10. yılında bıraksaydı, Yoğurtçu Parkı'nda Alex'in değil, O'nun heykeli olacaktı. 20. yılında nasıl gönderildiğini hatırlatmama gerek yok sanırım. Sırf bırakıp gitsin diye insanlar 1.5 sezon maça gitmediler, protesto ettiler. Ama 2018 yazında şu anki Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un karşısında yine aday oldu. Fikret Orman'ın hikayesine de buna benzer. Yani hikayenin tamamı benzemez de, bazı 'dönemeçler' benzerlik gösteriyor diyelim.
Fikret Orman görevi bıraktı. Şimdi “acaba geri dönecek mi” konusu tartışılıyor. Belki de zemin hazırlamak için bir algı operasyonu bu. Onu göreceğiz önümüzdeki günlerde. Aday olmasa bile, seçimde Fikret Orman'ın bu işten kopup “ne haliniz varsa görün” diyeceğini düşünmüyorum. Yani, seçimde 'apolitik' bir pozisyonda yer alacağını düşünmüyorum kısacası. Çünkü muhakkak başkan olacak kişinin kendi safından birinin olmasını tercih edecektir. Neden derseniz? Sonuçta kulübün ekonomik, belki de herkesi kaosa sürükleyecek enkazlar mevcuttur. Menajerlerle transfer süreçlerinde gerçekleşen para akışları, bunların evrakları veya 'evraksızlıkları'. Yani denetim olarak Fikret Orman'ı sıkıntıya sokmayacak bir başkan olmasını tercih eder muhtemelen Fikret Orman.
Fikret Orman'ın geri döneceğini düşünmüyorum. İhtimal midir? Tabii ki evet. Unutmayın ki, Aziz Yıldırım da defalarca görevi bıraktı, istifa etti ama geri döndü. Bu bana 'gaz alma' hareketi gibi görünmedi. Fikret Orman, gerçekten bıraktı gibi bir algı aldım basın toplantısından. Ama burası Türkiye. Çoğu zaman ne verilen sözler tutulur ne de söylenen sözlerin arkasında durulur. Gündem ve kararlar an ve an değişebilir. 'Dün dündür, bugün bugündür' denir ve devam edilir. Bekleyip ve göreceğiz. Ama size şu kadarını söyleyebilirim; Fikret Orman aday olup geri dönmeye kalkarsa daha büyük protesto ve tepkilerle karşılaşacaktır.