YAZARLAR

İki dil bir fuar

Sonbahar kitap fuarı maratonu Diyarbakır ile başladı. Her şeyin iki dilde olduğu bu fuar, özellikle etkinlikleri ve katılımcı yazarlarıyla Kürtçenin öne çıktığı bir etkinlik...

Diyarbakır Kitap Fuarı, iki dilli bir fuar. Etkinlik programı, anonslar hatta zaman zaman söyleşiler, tıpkı kentin içindeki bütün tabelalar gibi hem Türkçe hem Kürtçe. TÜYAP’ın Türkiye Yayıncılar Birliği ile birlikte bu yıl yedincisini düzenlediği fuar, geçen yıllara göre bir hafta sonu daha uzadı. İlk kez dokuz gün sürüyor, 28 Ekim Cumartesi günü başladı ve 6 Ekim’e kadar açık kalacak.

Fuarın ilk gününde upuzun giriş kuyrukları, izdiham yaşanan stantlar, etkinlikler yoktu ama yine de küçük fuar alanında kitaba meraklı, etkinlik salonlarını dolduran, imza masalarının önünde kuyruklar oluşturan tatlı bir kalabalık vardı. İşin aslı, günümüz edebiyatının ve kitap dünyasının en ünlü yazarlarından pek azı yer alıyor bu yıl Diyarbakır’ın programında. Sanki büyük yayınevlerinin çoğu biraz mesafeli davranmışlar gibi… Fakat özellikle Kürt yazarlar, ister Kürtçe ürün versinler ister Türkçe, pek çok etkinlikte bir araya geliyorlar. Kürtçenin önemli yazarları, şairleri ve Kürt edebiyatı üstüne çok sayıda etkinlik var. Diyarbakır Kitap Fuarı, özellikle bu kent merkez olmak üzere tüm bölge yazarlarının kendi kitaplarını ve beslendikleri damarları konuşabildikleri, okurlarıyla buluştukları bir ortam sunuyor. Kentin yerel dinamikleri bunu talep ediyor ve sunuyor. Öte yandan bu toplantıların başlıklarına baktığınızda, politikadan mümkün olduğunca uzak olduğunu da görüyorsunuz. Tabii hepsini bizzat izlemediğim için, konuşmaların içeriği konusunda bir şey söyleyemem. Ama fuarın da tıpkı kentin kendisi gibi görünür sükunetinin arkasında büyük gözaltıyla malul olduğu gerçeğini unutmamak gerek. Kayyum idaresi altındaki bir kentin içinde bulunduğu ruh hali, ister istemez fuara da yansıyor.

İlk açıldığı yıl Diyarbakır Kitap Fuarı bir Kürtçe şenliği gibiydi. Tabii bunda ‘barış sürecinin’ taşkın iyimserliğinin de rolü vardı mutlaka. Bugün, o ilk günlerdeki kadar çok Kürtçe yayıncıyı ve kitabı göremiyoruz. Ana gövdeyi Türkiye’nin bildiğimiz büyük yayıncıları oluşturuyor, Kürtçe kitaplar basan yayınevleri ise daha mütevazı ölçütlerde temsil ediliyor. Tabii tam burada okuyucunun da en çok o büyük stantların etrafında toplandığı, Türkiye çapında tanınan isimlerin imza kuyruklarına eklendiği gerçeğini de söylemek gerek. Bu ilk hafta sonu yazarlar da yayıncılar da ilgiden memnundu. İkinci hafta sonu, tüm fuarlarda olduğu gibi muhakkak ki Diyarbakır’da da kalabalıklar artıp kuyruklar uzayacaktır… Diyarbakır, ülkenin önemli bir kültür merkezi olarak, kitap fuarlarının da en büyüklerinden birini belli ki daha yıllarca ağırlayacak.

BİR KÜLTÜR HİZMETİ OLARAK KİTAP FUARI

Türkiye sonbaharla birlikte kitap fuarları maratonuna giriyor. Haftaya Eskişehir başlıyor… Ekim ayı boyunca Bandırma, Pendik, Kahraman Maraş, Batman, Konya, Ordu, Zonguldak, Edirne, Aksaray, Antalya, Ankara ve Kayseri’de kitap fuarları düzenlenecek. Bugün ülkenin her yerinde kimi zaman beşi altısı aynı anda sekseni aşkın kitap fuarı düzenleniyor. İki üç yıl önce belirginleşen bu durum, hiç hız kaybetmeden devam ediyor. Türkiye’nin her yerine yayılıyor ve sanki kalıcılaşıyor. Kıbrıs’a kadar sirayet eden bu irili ufaklı kitap fuarlarının hemen hepsi birer belediye etkinliği. İçlerinden sadece sekizini TÜYAP düzenliyor. Mesela 2019’da İstanbul, İzmir, Ankara, Samsun, Bursa, Eskişehir, Adana, Erzurum’daki fuarları TÜYAP yaptı. Yılların birikimi ile TÜYAP’ın düzenlediği fuarlar diğerlerinden hep daha nitelikli ve profesyonel bir organizasyon olarak öne çıkıyor. Bu arada pek çok başka fuar şirketi de Türkiye genelinde fuarlara imza atıyor. İçlerinde Kayseri gibi, katılanların çoğunlukla organizasyonundan memnun kaldıkları da var. Ama kitapların ulaşmadığı, duyuruların yapılmadığı neredeyse gerçekleşemeyen kitap fuarlarına da rastlanıyor. En küçük ilçelere kadar yayılan bu kitap fuarları yerel yönetimler için bir tür kültür hizmeti sayılabilir. Çünkü pek çoğunda doğru dürüst bir kitapçı bile olmayan yerlerde bir haftalığına binlerce kitap okurlarla buluşuyor. Kitaplarla birlikte yazarlar da geliyor, söyleşiler, imza günleri derken kısa bir süre için şehrin gündeminde kitap da kendine bir yer bulabiliyor. Yerel yönetimler bunu o kadar önemsiyor ki önemlice bir kısmı neredeyse tamamen belediye bütçesinden destekleniyor. Kimi fuarlar, katılan yayıncıların ulaşım ve konaklama giderlerini bile karşılıyor. Hatta yazarlara konuşmacı ücreti ödeyenler bile var. Bütün bu uygulamaların kent sakinlerinin usta yazarlarla buluşması, onları tanıması, kitap dünyasının da bundan yararlanıp okur sayısını artırmasına yarayan bir yanı var. Fuar ziyaretçilerini oraya çeken kitapları karıştırmak, hoşa gidenleri indirimli fiyatla almak kadar yazarlarla karşılaşmak ve birlikte fotoğraf çektirmek. Sosyal medyanın, orada paylaşılacak yazar fotoğrafının ziyaretçiler için önemli motivasyonlardan biri olduğu günümüz kitap fuarlarının da somut bir gerçeği. Özellikle büyük kentlerin dışında bu durum daha da önemli bir etken. Nitekim son yıllarda imza ritüeli de değişmiş durumda. Stantta imza yapan yazarlar şöyle masanın üstüne eğilip, öndeki okuruyla aynı kareye girmek durumunda. İmza salonlarındaki kuyruklarda ise zaman kazanmak için özel bir mekanizma işliyor. Sırası gelen okur, önce telefonunu hemen yazarın karşısında bekleyen görevliye veriyor, sonra yazara kitabını uzatıp imzalatıyor ve ardından yazarın yanına geçip görevliye tebessüm ediyor. Fotoğraf çekildikten sonra telefonunun ve kitaplarını alıp uzaklaşıyor… Her şey bir iki dakikada sona eriyor ama geride paylaşmalık bir an kalıyor... Bir de imzalı bir kitap.

Kitap fuarları şekli şemali, usulü erkanı, popüler isimleri değişse bile her daim bu işi sevenlere mutluluk vermeye devam ediyor. Belli ki sayımız her yıl biraz daha artıyor...