Gardiyan ekonomisi
Türkiye, 'gardiyanlık hizmeti' karşısında diğer ülkelerle kıyaslandığında iyi bir para kaptı. Peki ‘gardiyan ekonomisi’nin tek kazancı bu mu? Hayır tabii ki. Göçmenlerin bir ülke iktidarına kazandırdıklarının çok küçük bir kısmı bu sadece.
Trump, dönemin temel politika sürdürme aracı ‘tweet’lerinden birinde, ‘Ben niye 7 bin mil ötesiyle ilgileneyim ki şimdi dönüp kendi sınırıma -Meksika sınırına- duvar örmekle meşgul olacağım’ dedi. Daha önceki “Bir politik araç olarak Twitter” yazısında biraz daha vurgulamaya çalıştığım şeylere çok uygun yine bu. Tam anlamıyla ‘konsantre faşizm’e uygun bir araç tweet ile politika yapmak. Sadece bir ya da iki cümle kuruyorsunuz ve çok geniş bir kesim sizi haklı buluyor. Hatta tek taraflı bile değil bu ‘haklılık’ algısı, ben bile bu kısa metnin, ‘Niye 7 bin mil ötesiyle ilgileneyim’ kısmına itiraz edemem. ‘Go Home Yanki’ sloganının tezahürü gibi bile gelebilir insana.
ABD’de bir beyaz ırkçının, Kuzeyli bir hayvan yetiştiricisinin, iş bulmakta zorlanan bir musluk tamircisinin, üçüncü nesil göçmen bir dükkan sahibinin, bir cenaze levazımatçısının, beyaz yakalı bir beyazın ya da beyaz kafalı bir siyahın, sıkı bir beyzbol ligi takipçisinin ama sadece bunu takip edicinin, sosyal yardıma zar zor ve çoğunlukta hiç ulaşamayan ev kadınının ve milyonlarcasının onay verdiği şeydir bu. Tabii ki ABD’nin dış politikasının, -siz emperyalizm anlayın- ben hiçbir şeye karışmayacağım dediği manasını çıkaracak kadar naif -nezaketle yazmak istediğimden- bir okur yok mutlaka aranızda ama tweet'in arkasında gerçek bir şey olması da gerekmiyor ki zaten. ‘At martini Debreli Hasan dağlar inlesin’ etkisi bu.
Aslında yazının konusu bu değildi. Sadece bir tweet ile giriş yapıp, yeni neoliberal sektör ‘gardiyan ekonomisi’nden bahsetmek istiyordum. ABD, El Salvador, Guatemala ve Honduras ile ‘Güvenli Üçüncü Ülke’ anlaşmaları imzaladı. Bu konuda, 2016 yılında bu anlaşmayı imzalayan örnek bir ülke olduğumuzdan size pek yabancı gelmeyecek bu anlaşma. Bu şekilde ABD, ilticaları kabul etmekten daha kolayca kaçınabiliyor. Ocak ayında da Meksika ile ‘Meksika’da kal’ anlaşması yapmıştı. Ayrıca Avustralya, Avustralya’ya tekneyle ulaşmaya çalışan sığınmacılar için iki Pasifik adası olan Manus ve Nauru ile benzer anlaşma yaptı. Yani siz ne kadar görmezden gelmeye çalışsanız da ülkemiz ‘gardiyan ekonomisi’ ile dünyaya bir örnek şu günlerde…
Ayrıca Türkiye, bu 'gardiyanlık hizmeti' karşısında diğer ülkelerle karşılaştırıldığında iyi bir para da kaptı. Türkiye’nin kağıt üzerine 6.5 milyar dolara varan ‘maaş’ına karşın mesela El Salvador’un bu anlaşmayla ABD’den alacağı miktar sadece 47 milyon dolar. Tabii ki burada ABD ve diğer sözde, göçmen sevmez ülkelerin, bu anlaşmayı imzalatmak için ödeyecekleri miktardan çok, ekonomik ve politik tehditleri karşısında gelin de anlaşmayı imzalamayın bakalım.
Peki ‘gardiyan ekonomisi’nin tek kazancı bu mu? Hayır tabii ki. Göçmenlerin bir ülke iktidarına kazandırdıklarının çok küçük bir kısmı bu sadece.
Bunu başka bir yazıya bırakıyorum. Sete dönmem gerekiyor, bir kurmaca uzun metraj olan, ‘Grev’ filmine. Ve filmin miting sahnesine de beklerim. Yazın bana…