Yediklerimiz güvenli mi?
Lezzeti artırmak amacıyla nerede ne kullanıldığına dair fikrimiz bile yok. MSG’li (Mono Sodyum Glutamat) tuzlar, garip baharat karışımları, et maliyetini düşürmek için yapılanlar... En iyisi evde yapmak.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Taklit ve Tağşiş listesini gördünüz mü? Çok dürüstçe söyleyeyim, ben gördüm ama bir noktadan sonra dehşete düştüm ve okumayı bıraktım.
İçeceklerde bulunan ilaçlar (bunlar genelde ismine bakılırsa cinsel performans artırdığı iddiasında olan içecekler), hileli ballar, et ürünlerine karıştırılan farklı katkılar, sakadatlar, soyalar, et dönerlerde kanatlı etleri... Köfte ve sucuk gibi ürünlerde abuk sabuk katkılar o kadar yoğun ki, içinde at veya domuz eti bulunan bile mevcut. Yani gıda güvenliğimiz yerlerde sürünüyor.
Bu köşede size pek çok yemek tarifi yazıyorum, bunların neredeyse tümü, gerçekten bir iki istisna dışında, hepsi benim evde yaptığım yemekler. Bunun da iki sebebi var. Birincisi ekonomik, dışarıda düzgün bir kafede iyi olduğu iddia edilen, ama çoğu durumda içinde ne olduğuna tam emin olamadığınız bir hamburgere 35 lira ve üzerini ödemeniz gerekirken, aynı hamburgeri evde en fazla 10-15 lira civarına yapabiliyorsunuz. İkincisi ise, işte bu sağlık meselesi. Lezzeti artırmak amacıyla nerede ne kullanıldığına dair fikrimiz bile yok. MSG’li (Mono Sodyum Glutamat) tuzlar, garip baharat karışımları, et maliyetini düşürmek için yapılanlar... En iyisi evde yapmak. Ha, diyeceksiniz ki, içine koyacağımız etin üretiminde antibiyotik kullanılmış olabilir, domatesin soğanın içinde hormon, ilaç vb. olabilir, o da doğru ama en azından içinde ne olduğunu bilmediğiniz katkıları en az miktara düşürüyorsunuz, yetmez mi?
Son dönemde bir de gıdalarda yapılan farklı hileleri ve yanlışları ele alan bir Instagram hesabı var, gidadedektifi. Burayı da takibe almanızı önemle tavsiye edeceğim. Şu anda 1 milyon takipçiye ulaşmış durumda, ve bence müthiş önemli bir iş yapıyor. Aynı zamanda birçok bilgiye www.gidadedektifi.com adresinden de ulaşmanız mümkün.
Genel olarak marketlerde veya zincir mağazalarda bulmanız mümkün olan çeşitli ürünleri, içerik olarak değerlendirerek açık açık yazıyorlar. Olumlu olanları da yazıyorlar, yani sadece olumsuzları görüp biz ne yiyeceğiz diye çok paniğe kapılmanıza da gerek yok.
Ben dört yaşını doldurmak üzere olan bir çocuğun babası olarak, zaten elimden geldiğince oğluma iyi gıdalar yedireyim diye uğraşıyorum. O nedenle bu içerik beni çok ilgilendirdi, tüm paylaşımları tek tek inceledim. Birkaç örneği buradan paylaşmakta yarar görüyorum. Özellikle büyük markaların çifte standartlı ürünleri beni en çok rahatsız eden konu olduğu için, bunun bir örneği ile başlayacağım.
Algida’nın Twister adlı ürününün buradaki içeriği ile İngiltere’de büyük bir market zinciri olan Tesco’nun web sayfasında yer alan içeriği karşılaştırılmış, buna göre İngiltere’de yağsız süt oranı yüzde 13, meyve püresi oranı yüzde 11 olarak verilirken, bizdeki aynı isimli üründe bu oranlar sırasıyla yüzde 1 ve yüzde 0,4 olarak verilmekte. Yani İngiliz çocukları aynı dondurmayı yerken 13 kat fazla süt, 35 kat daha fazla meyve püresi yiyor, bizde bunun yerine glikoz-fruktoz şurupları ve aroma vericiler kullanılıyor.
Bu günlerde yapılan bir paylaşımda, bir market zincirinde son tüketim tarihi geçmiş peynirlerin ambalajındaki tarih bilgisinin silinerek yeni tarih yazıldığı örnekler gösteriliyor.
Yediğimiz, ya da çocuklara yedirdiğimiz çikolataların gofretlerin, içirdiğimiz meyve sularının içerikleri anlatılıyor, örneğin birçok meyve suyu ve limonata benzeri içeceğin bir su bardağı kadarında 10-15 adet kesme şekere denk gelecek kadar çok şeker bulunuyor. Bu yüklü şekeri alan çocukların elbette yerlerinde durmaları imkansız, sonrasında da neden birçok çocuk hiperaktivite sorunundan muzdarip diye düşünüp duruyoruz.
Maalesef burada iş sadece bilinçli tüketicilikle bitmiyor, eğer bu içerikler İngiltere’de burada olduğundan fahiş derecede farklı bir şekilde sunuluyorsa, sebebi oralarda varolan mevzuatların bizdeki gibi ürünlerin satışına engel olmasından da kaynaklanıyor. Bizim mevzuatlarımız daha gevşek olmasa İngiltere’de farklı burada farklı ürün ile karşılaşmamız söz konusu olamazdı. Ne yazık ki bakanlığımız burada üretilen ürünlerin yurt dışındaki halleriyle ne kadar farklı olduğundan bihaber olmalı ki, bu üretimlere izin vermiş olmalı. Yoksa, üreticiyi çok daha kârlı hale getiren, kendi vatandaşına farklı, besin değeri daha düşük ürünün satılmasını onların da tercih etmemiş olacağına elbette ki emin olmak istiyorum.
Bu konuyu takip edeceğim. İleride gelişmeler oldukça da sizlerle paylaşacağım.
Mutlu bir hafta dilerim.