YAZARLAR

Bu filmi izlemeden 'yoldayım' dememeli: Whiplash

Andrew’nun bir ideali vardır; gelmiş-geçmiş en iyi bateristlerden olmak. Her ideal gibi, onunki de ulaşılması zor bir idealdir. Bunu gerçekleştirebilmek için yaşadığı ülkenin en seçkin müzik okulunda eğitimine başlar. Bir gün, ders sırasında değil ama kendince pratik yaparken (nafile ibadet) okulun en iyisi olduğu kadar, kendinden en çok ürkülen hocası, bateri çaldığı odaya gelir. Talebine icâbet edilmiştir. Ancak, Andrew yolu onunla yürüyebilecek midir? İşte, kendinin belirlediği bu talep çerçevesinde gelişen olaylar filme konu olur.

İlk sahnede gencin bateri çalışını duyan hoca, sesin geldiği odaya yönelir. Hocayı karşısında gören çocuk heyecanlanır ve çalmayı keser; eğitim derhal başlamıştır:

“Neden durdun?”

Öğrenci şevkle tekrar çalmaya başlar. Hoca araya girer:

“Ben sana çalmayı neden kestiğini sordum, sense kurulmuş bir oyuncak (maymun) gibi hemen tekrar çalmaya başladın.”

Ders 1. Dışardan belirlenemez olmalısın, bunun için tüm taklitleri terk et; sana belletilenlerle değil, farkındalıkla hareket et; önce düşün sonra eyle.

Odadan ayrılmadan önce, öğrenciyi, orkestrasının çalışmasına beklediğini bildirir:

“Yarın sabah 06.00’da gel.”

Talimat kısa ve nettir. Öğrenci ertesi gün söylenilen yere gider ve duvara asılı bir ilândan anladığı üzere, çalışma saat 09:00’da başlayacaktır.

Ders 2. Benimle her temasın bir derstir, eğer görebilirsen; kendi yaşamının kahramanı olabilirsin, burada bir hiçsin; gündelik kurguları buraya taşıma.

Çalışma başlar; öğrencimize verilen görev, baş baterist çalarken partisyon sayfalarını çevirmektir.

Ders 3. Kendini çok önemseme, ancak hedefini önemse; sadece, küçük hedefli insanların tercih hakkı vardır.

Orkestra hazırdır, tam vaktinde hoca muktedir bir tavırla odaya girer. Tüm üyeler hazır oldadır; çömez dışında. Hocanın gözüne bakmaya cesaret eden yoktur, onun bakışı ise hâlis, masum, hayran bir bakıştır.

Çalışma sırasında bir akor bozukluğu sorun yaratır. Çocuk bir sonraki dersini bir başkasının üzerinden alacaktır; kuşkusuz, duyarlı olduğu ölçüde. Aslında akor sorunu olmayan bir tromboncu, sorunun kendinde olduğuna inanır ve kovulur. Ardından hoca şöyle der:

“Sorunun kendinde olmadığını bilmekten bile âcizdi.”

Ders 4. İyi olduğunda kendi hakkını ver; kendi hakkını veremeyen başkasının hakkını veremez.

Övgü ve hemen ardından gelen yergiler arasında gidip-gelen eğitim sırasında hocası bu kez ona teorik bir ders verir:

Ders 5. “Rakamlar ve başkalarının ne düşündüğü seni ilgilendirmemeli; bir nedenden dolayı buradasın, işte buna inan!.”

Öğrencinin vesvesine karşı yapılan net bir olumlamadır bu.

Takip eden günlerde çocuk asosyal bir edâ ile zamanını “bateri evliyâları” ile geçirmektedir; sürekli onları dinlemekte ve onlara öykünmektedir; öykünmek katılmaktır, henüz bilmez.

Çalışmalardan birinde hocanın “asıl önemli olan” hakkındaki ödünsüzlüğü, öğrencinin fiziksel ve ruhsal aşağılanmasına kadar gider. Öğrenciye öğretilecek fazla bir şey yoktur, o hâlihazırda iyi bir bateristtir; önüne koyulanı veya ezberlediğini iyi çalabilen, bağımlı bir baterist. Bütün mesele ritm yakalama meselesidir, evet ama hangi ritmi? Kuşkusuz ayar alınan ritm hocanın ritmidir. Sorun rabıtada olmak, hocanın verdiği tını ile, yayında olduğu frekans ile bir diyapazon misâli beraber tınlamaktır.

Ders 6. Rabıta ile ayar alan ne erkendir ne de geç, uyum budur.

Hayatında hedefi dışında bir şey kalmamıştır. İdealini gerçekleştirmek tek tutkusudur, fenomenlere ayıracak zamanı yoktur: Sevgili, aile, dostluk kavramları bir kenara atılmıştır. Tüm yaşamı, yatağını da taşıdığı, bateri çalışmaları yaptığı bir alanda geçmektedir. Öylesine insanüstü bir çabayla çalışmaktadır ki, onu hedefine taşıyacak hazine olan elleri bile, harap olmuş, kanamaktadır: Bu ikilemi gündelik akıl anlayamaz, zaten akıl da yanacaktır.

Başgitarist üzerinden bir sonraki dersi gelir. Başgitaristin kendine teslim ettiği nota dosyasını kaybeder ama sorumluluk başgitaristin olduğu için, tereddütsüz kovulur.

Ders 7. Sorumluluk aktarılamaz, sorumluluk taşıyamayan barınamaz.

Sanki binlerce yıllık Hermetik öğretinin çok zorlu lâbirentlerine geri dönülmüştür. Eğitim koşulları çok çetindir. Rekâbet temalı, kışkırtıcı irşad yöntemleri devrededir. Öğrenci, sorunsuz çalışmaya yoğunlaşmaktadır. Her şeyi öylesine bateri çalmak olmuştur ki, bu aşamada, rüyalarında da sadece bateri çaldığı konusunda oy birliği ile anlaşmaya varılabilir; tam bir kopuş, terk ediş aynı zamanda ilerleme görülmektedir. Ona dışsal bir şey vaat edilmemiştir, tek kazancı özgürlüğü olacaktır.

Kafa travması alıp kanlar içinde kaldığı bir kaza bile onu durduramaz. Durduramaz, çünkü, az önce hocasına ilk itirazını yapmış, emeği ile elde ettiği yeri savunmuştur; sözünü tutma erdemi konu olduğunda, ölüm nedir ki!

Olaylar, hocanın öğrenciyi orkestradan kovmasına kadar varır. Çocuk çaresiz intihar eder: Hocasının üzerine atlar ve onu döver. Dışsal ifadede fizikselleşmek olarak verilen bu bilinç durumu: “Senin olmadığın yerde ben yaşamaya devam edemem” aşamasıdır. Samimi bir şekilde, katışıksız bir sevgiyle her şeyi olan hocasından ve hocası sayesinde Vâr olabildiği hayattan kovulmuştur. Onun olmadığı yerde nefes almak, artık olanaklı değildir. Vahiy kesilince, intihara teşebbüs eden bir güzel...

Bu karşı çıkış, itiraz ve intiharla, artık ne hoca ne de öğrenci aynı olabilir. Yepyeni bir sahne açılmıştır, pozisyonlar değişmiştir. Hoca bütünlüğün kendi olduğu için, tüm zıtlıkları da barındırır: Kışkırtır, şeytan rolü oynar, kızdırır. Bunu yapma nedeni, asıl ustası olduğu sanat, insanları, kapasitelerini aşabilmeleri için sınırlarına itmektir. Kendinin de ifâde ettiği gibi, asıl görevi, orkestranın önünde kollarını aşağı yukarı hareket ettirmek değildir. “Bunu bir moron da yapabilir.” Öğrenci haklı olarak sorar:

“Ama bu şekilde zorlayarak bir sonraki Charlie Parker’ı yıldırabilirsin.”

“Hayır, aksine, bir sonraki Charlie Parker asla yılmaz.”

Ders 8. Özgürlük zorunluluktur.

Filmin kapanış sahnesi, öğrencinin kapasitesinin son sınırına zorlandığı ve bunun için hocanın aldatan şeytan rolünü oynadığı bir sahnedir. Ezbere bildiği eserin çalınmayacağını anlayan öğrenci, önce sahneyi terk eder, sonra büyük bir cesaret ve onunla gelen kararlılık içinde geri döner.

Ders 9. Ezbere bilgilerle caz yapılmaz, içsel bilgi cesaretsiz ruhlarda suskundur. Bu şekilde sadece sıradan olabilirsin, hedefin neydi?

Ders 10. Özgürleşme ânı, beklediğin hayâl ettiğin şekilde olmaz. Her insan gibi, insanın yolu da biriciktir: Özgürlük hep yenidir.

Sahneye geri gelen öğrenci idareyi ele alır, doğaçlama solo başlamıştır; bateri dışındaki her şey sessizdir artık. Dışsal bir değerlendirme ile, hocanın kötülüğü karşısında yılmayan öğrencinin, zafere ulaşması gibi algılanabilecek olan final, gerçekte kimliklerin kalktığı ve hoca ile öğrencinin mükemmel uyumları sayesinde her ikisinin de İdea’linin doğaçlama müzik olarak ölümsüzlüğe geçtiği ve bizi de buna şahit eden bir sahnedir. Az önce, kendine acımasız bir oyun oynayan hocasından yönerge almaktadır; güven, güvensizlik gibi dünyevi duygular çok aşağılarda kalmıştır; kazanan, kaybeden olmadığı gibi, hoca ile öğrenci de orada yokturlar; beraberlikleri letâfete taşınmıştır; caz olmaktadır. Öğrenci hocasının gözüne ilk kez bir eşiti olarak bakmaktadır, onlar artık dostturlar; güneş tam tepededir, gölge varlık yoktur. Hoca, bir zamanlar kendi dünyasına davet ettiği öğrencisinin yeni özgür dünyasına, diğer orkestra elemanlarını dâvet eder, her enstrümanın uyum içinde olduğu dorukta film biter.

“Güzelliğin seyri özgürleştirici bir seyirdir; o, nesneleri özünde özgür ve sonsuz oldukları şekliyle bırakır; burada onlara sahip olma veya sonlu ihtiyaçların ve niyetlerin gerçekleştirilmesi için onlardan yararlanma isteği hiç yoktur. Bu nedenle güzel olarak nesne, ne bizim tarafımızdan zorlanıp telkin edilen bir şey olarak, ne de nesneye dışsal başka şeylerin savaşıp altettiği bir şey olarak ortaya çıkar.” Hegel


Gülgün Türkoğlu Pagy Kimdir?

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Hidrobiyoloji mezunudur. University of London King’s College’da yüksek lisansını tamamladıktan sonra National Rivers Authority ve Anglian Waters’da biyolog olarak görev yapmıştır. Türkiye’ye döndükten sonra özel kuruluşlarda Ar-Ge alanında uzman olarak çalışmış, yöneticilik yapmıştır. Ege Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü, Tıp Fakültesi ve CNRS Paris ortaklığında yürüttüğü doktorası insan genetiği üzerinedir. Avrupa birinciliğini kazanan Bio-Ace Centre of Excellence başvurusunu yürüten iki kişilik ekiptendir. Bir süre bu projenin müdürü olarak görev yapmıştır. Düşünüyorum Dergisi yazarlarındandır. Felsefe ve Kadın Sorunları üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir.