Bir siyasi sembolizm olarak yaz/kış saati uygulaması ve saat dilimleri
Türkiye’de yaz/kış saati uygulamasının durdurulmasını desteklemek için sabah namazının çok erkene kayacak olması gösterilmişti. Benzer bir dini sebep İsrail’de ortodoks Yahudi cemaati tarafından da kullanılıyor. Ne var ki, dindar Uygurların saat dilimiyle derdi bunun tam tersi.
Türkiye’de yaz-kış saati uygulaması 28 Ekim 2016 günü saatler yaz saatine kalıcı olarak sabitlenerek bitti. Zamanın Enerji Bakanı Berat Albayrak, yeni uygulamanın elektrik tüketimini azaltarak enerji tasarrufu sağlamayı hedeflediğini açıkladı. Bu açıklama, daha önceki bir yazımda bahsettiğim 'karbonsuzlaşma' hedefleriyle uyumluydu. Ancak, kararın olağanüstü halin ilk aylarında alınmış olmasının da etkisiyle, bu açıklama kamuoyunu tatmin etmedi. Bu uygulamanın olası nedenleri arasında siyasi ve toplumsal birçok gerekçe gösterildi.
Öncelikle, enerji tasarrufu iddiası makul bulunmadı. Ülkenin kentleşme ve sanayileşme oranı yüksek tarafı aynı zamanda coğrafi olarak günışığından daha çok yararlanan taraf olmadığından aslında elektrik kullanımını azaltmadığı itirazları var. Türkiye’de yaz saati uygulaması 1940’larda denenmeye başlamış ve 1985’ten itibaren süreklilik kazanmış. Başka ülkelerde olduğu gibi ilk çıkış noktasının tarımsal üretimde verimliliği artırmak olduğu söyleniyor ama günümüzde daha sanayileşmiş ve nüfusun yoğun olduğu Batı tarafını etkiliyor. Aynı argümanlar AB ve ABD’de yaz saati uygulamasına son vermek için de kullanılıyor. Yaz saati uygulamasının artık geçmişte kalmış bir iktisadi devrin pratiği olduğu, vazgeçilmesi gerektiği söyleniyor. Ancak Türkiye’nin ekonomik coğrafyası bu argümanları tersine çeviriyor. Yaz saati uygulamasının sabitlenmesi ülkeler için ortak saat dilimi belirleme ve bu ortak saat diliminin hangisi olacağı sorularının bir siyasi kimlik meselesi haline nasıl dönüşebileceğini de akıllara getiriyor. Örneğin, Franco sırf Hitler’le daha yakın ilişki içinde kalabilmek için ülkeyi coğrafi olarak yakın olduğu Portekiz ve İngiltere saat diliminden çıkarıp Almanya saat dilimine sokmuştu.
Türkiye için iktisadi açıdan bir başka yorum, uygulamanın Doğu Asya’yla ticaret ilişkilerini geliştirmek için pratik olmasa da sembolik bir hareket olması. Davutoğlu’nun eksen kayması tezinden, Erdoğan zamanında Şangay İşbirliği Örgütü’ne tam üyelik, ASEAN’a gözlemcilik başvurusuna, oradan da -yine bir başka yazımda bahsettiğim- Çin’in Kuşak ve Yol projesine enerji yatırımları ve doğrudan borçlanmayla dahil olma adımlarıyla Türkiye’nin artık uluslararası ticareti (aradaki zaman farkını azaltarak) kolaylaştırmak isteyeceği bölgenin Avrupa değil Asya olduğu iddia edildi. Hindistan küresel ekonomiye eklemlenme kaygılarıyla tek bir saat dilimi uygulayan yüzölçümü geniş ülkelere bir örnek. İstihdamının önemli bir kısmı uluslarararası şirketlere çevrimiçi ya da telefonla müşteri hizmetleri sunmak olan ülkede iki saat dilimi kullanılabilecekken, saatleri batıdaki boylama sabitlenmiş durumda. Bunun nedenlerinden biri olarak müşteri hizmetleri sektörünün Avrupa’yla saat farkından etkilenmemesi ihtiyacı gösteriliyor. Bunun dışında, istihdamın yüzde yetmişbeşi enformel olan Hindistan’da saat dilimi uyumsuzluğu kırsal üretimi de kentli prekaryayı da çok fazla etkilemiyor.
Hindistan’ın tek bir saat dilimi uygulamasının bir diğer nedeni de kuzeydoğusunda geçtiğimiz yaz özerkliğini yitirmiş olan Cammu ve Keşmir eyaletlerinin ulus-devletin kontrolü altına alınması ihtiyacı. İngiliz sömürgeciliğinin son yıllarında, İkinci Dünya Savaşı sırasında, iki saat dilimi uygulanmış ama 1947’de bağımsız devlet kurulur kurulmaz bu uygulama durdurulmuş. Dolayısıyla, Hindistan devletinin bu bölgeler üzerindeki hakimiyetini hissettirdiği alanlardan biri, ortak saat dilimi uygulaması. Hindistan gibi Çin de, 1949 devriminden sonra tüm ülkeyi tek bir saat diliminde birleştirmiş ve bundan en çok etkilenenler Tibet ve Xinjiang gibi özerk azınlık bölgeleri. Nitekim, dünyada bu konuda bir uzlaşma yokken Türkiye’nin yaz/kış saati uygulamasını olağanüstü hal döneminde durdurmaya karar vermesini o zamandan beri süregelen güvenlikçi uygulamaları kolaylaştırma niyetine yoranlar da oldu. Ülkenin doğusuyla batısı arasındaki saat farkı seçim zamanları zaten pratikte kabul ediliyor.
Yaz/kış saati uygulamasının siyasi bir araç olmasının örnekleri tarihte de var. ABD 19. yüzyılda tarımsal üretimi kolaylaştırmak için ülkeyi dört saat dilimine bölmüş ve yaz/kış saatini halen kullanıyor. Uygulamanın Batı dünyasında esas yaygınlaşması Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı sırasında cephelerdeki kontrolü sağlamak için yaz/kış saati kullanmaya başlamasıyla olmuş.
Bu örnekler yaz/kış saati uygulamasının iktisadi faydayı mı öncelediği, yoksa devlet gücünü mü gösterdiği sorusunu sorduruyor. Çin’in özerk Xinjiang Uygur eyaletinde saat diliminin sembolizmi üzerinden yaşanan siyasi zıtlaşma bu konuda ilginç bir örnek oluşturuyor.
***
Çin’de yaz/kış saati uygulaması 1911 Devrimi’nden sonraki cumhuriyet döneminde konmuş, 1949 Devrimi sonrasındaki halk cumhuriyeti döneminde kaldırılmış. O zamandan beri tek bir ortak saat dilimi var. Başkent Pekin’in adı verilen ama aslında ülkenin tarım havzası Shaanxi’den geçen boylamı baz alan ulusal saat diliminde ortaklaşılmış. Bu uygulamayla, tarımsal üretimin mağdur olmaması sağlanırken uluslaşma sürecinde dil, kültür, ideoloji gibi unsurların yanına ortak saat dilimi de eklenmiş.
Pekin saat dilimini kullanınca Xinjiang’da yaşayanlar bizim okul çocukları gibi karanlıkta kalkıp işe gidiyor, eğer Hortum’un üzüm bağlarının üzerinden batan güneşi izlemek isterlerse saat çoktan gece yarısını göstermiş oluyor. Çoğunluğu Müslüman olan bölgede namaz saatleri için de güneşin hareketleri ve mesai saatleri uyumsuzluk gösteriyor. Türkiye’de yaz/kış saati uygulamasının durdurulmasını desteklemek için sabah namazının çok erkene kayacak olması gösterilmişti. Benzer bir dini sebep İsrail’de ortodoks Yahudi cemaati tarafından da kullanılıyor. Ne var ki, dindar Uygurların saat dilimiyle derdi bunun tam tersi. Sanayisinin neredeyse tamamı tarıma bağlı olan bölgede çiftçiler zaten hiçbir zaman duvardaki saati temel almamış.
Sonuç olarak, Uygurlar tek saat dilimi uygulamasını hiç benimsememiş, yetmiş yıldır kendi saat dilimlerinde yaşamaktalar. Bir mağdun stratejisi olarak Xinjiang’da hâlâ iki zaman dilimi kullanılıyor. Devlet kurumlarında, okullarda ve diğer kamu kurumlarında Pekin saati kullanılırken, özel işletmelerde, çarşıda pazarda, küçük esnafın dükkanlarında, tarlada, bağda, aile ve arkadaşlık ilişkilerinde, özel günlerde hep Uygurların kendi saati temel alınmakta. Eyaletin başkenti Urumqi’de resmi saatin yine de bir geçerliliği varken, batıya gittikçe belediyelerin de bu fiili uygulamaya teslim olduğunu görüyoruz. Örneğin, Kaşgar’ın batısında belediye otobüslerinin saatleri bile yerel saate göre yazılıyor.
Coğrafi olarak Xinjiang kadar tek saat dilimi uygulamasından muzdarip olan Tibet’te ise bu durum sivil itaatsızlık ateşini körüklememiş. Xinjiang eyaletinde halkın tek başına yürüttüğü bu uygulama merkezi devletin ve yerelin saat dilimleri gibi semboller üzerinden siyasi mücadelesine bir örnek.