Meclisin içler acısı karnesi
Yıllarca bir grup insan seçimlerde “iktidar zaten kazanacak” diyerek iktidara çalıştı. Hem de muhalif görünerek bunu yaptı. Şimdi ise muhalefet vekilleri örgütlü bir şekilde bunu yapıyor, zaten sayımız yetmez gibi bir cevap veriyor. Bunu bu ülkede sandığa gitme oranı yüzde 85 iken yapıyorlar.
Yanı başımızda bir ülke Lübnan. Yöneticiler Whatsapp’tan vergi almaya kalktılar ve ülke sokağa çıktı. Hükümet tepkiler sonrası hem tasarıyı geri çekti, hem de başbakan istifa etmek zorunda kaldı. Böylesi bir dönemde başka kim internet programlarına vergi koyabilir? Kim buna cesaret edebilir? Ya da böyle bir şey olduğunda hangi ülkenin muhalefeti sesini çıkarmaz, karşı bile çıkmaz?
Tabii ki Türkiye.. Lübnan halkı sokakta iken Türkiye’nin başkentinde Plan ve Bütçe Komisyonu'na üye 30 vekil, 3 günde pek çok dijital uygulamaya yönelik ek vergiyi müzakere etti. 3 hafta sonra, 21 Kasım gece 22:08’de ise tasarı muhalefetsiz geçti. Tam adı “Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun." İçeriğini bilmiyoruz. Bu konuda kanal kanal gezen bir parti görmedik. İşin aslını anlatan bir kampanya da yapılmadı. Halka gelecek soygunu anlatan bir politik iş daha çıkmadı. Tek duyduğumuz dijital hizmet sunan işletmelerin birçoğunun vergilendirmeye tabi olacağı ve YouTube, Netflix, Spotify, Facebook, Instagram, Twitter, Linkedin gibi dijital hizmet sağlayıcıların vergilendirilebileceği. Tabii onların vergilendirilmesi demek halkın vergilendirilmesi demek.
Yani Lübnan’da sadece Whatsaap’a vergi gelmesine karşılık bu iktidar büyük bir cesaret ile bütün internet programlarına verginin önünü açtı. Torba kanun olduğu için de içine pek çok şey yerleştirdi. Bir tanesi de yasalara aykırı kömür santrallerine çalışma hakkı veren Madde 50 idi. Bir de tatile ek vergi geldi. Diğer konuları bilmiyorum. Konuyu politika açısından anlatan bir tane politikacı ile karşılaşmadım. Ama Lübnan’ı sokağa çıkartan vergi maddesinin çok daha fazlasını ve bir de zehirli santrallere çalışma hakkı veren bir tasarıda daha fazla rezalet aramaya gerek var mı?
Medya tasarıyı “AKP ve MHP’nin oyları ile geçti” diyerek verdi. Bu büyük bir ezberin yeniden örgütlenmesi idi. Muhalefet arkasına yaslanmış, oy bile kullanmayan vekiller sosyal medyadan en beylik mesajları danışmanlarına attırmaya başlamışlardı. Bir anda gece yarısı Madde 50 ile ilgili izleme tablosu düştü ve bütün kel göründü. Böylesi bir tasarıya sadece 36 vekil oy vermiş, AK Parti – MHP bloku 217 oy ile tasarıyı geçirirken bundan daha fazla muhalefet vekili oy bile kullanmamıştı.
SİYASET NASIL AÇIKLADI?
Bu bilgi sosyal medyayı salladı. Düşünsenize İstanbul’da tekrarlanan seçimde hayatlarında oy bile kullanmayan insanlar bağırlarına taş bastılar ve oy kullandılar. 23 Haziran günü sandığa gitme oranı yüzde 84’ten fazla iken, İmamoğlu oyların yüzde 54’ünü alırken TBMM’de başka bir şey oluyordu. Seçilmiş vekillerin yüzde 43’ü o gün oy bile kullanmaya tenezzül etmiyor, katılanların yüzde 86’sı buna “kabul” oyu veriyordu. Tepkiler sonrası oylamaya bile katılmayan ana muhalefet partisinden bir vekil konuyu AYM’ye götüreceklerini açıkladı. Katılanların yüzde 86’sının kabul oyu verdiği, yüzde 43’ünün konuya dair oy bile kullanmadığı bu tasarıya mahkeme ne kadar karşı çıkar ki?
Tartışmaya vekiller kendilerince açıklama getirdi. Bir taktik olduğunu ve yeter sayıyı aşmamak ve böylece toplantının yapılmamasını sağlamak için az kişi ile katılındığını söyleyen çıktı.. Bir açıklama ise o gün komisyon toplantısı olması idi. Çok garip değil mi, muhalefet olarak konuya eğilmek bir iş olarak görülmüyor. Yerine yeter sayı konusunda iktidarın boşluğunu yakalamak akla geliyor. Ama iktidar o saate komisyon toplantısı koyunca akla yasama görevi gelip itiraz etmek gelmiyor. Yine de bu açıklamalar bizleri utandırıyor. Çünkü bu tasarı görüşmeleri esnasında Plan ve Bütçe Komisyonu toplantı yapıyor ve o vekiller tasarının müzakerelerinin önemli bir kısmına katılmadı. Bu ayıp yetmezmiş gibi komisyon toplantısı bittikten 3 saat sonra yapılan oylamaya muhalefet katılmaya gerek görmedi. İktidarın 5 komisyon üyesi tasarıya evet oyu verirken CHP’den 5, HDP’den 2 vekil oylamaya bile katılmıyor, İyi Parti'den bir kişi bile oy kullanmadı. Yasama görevine sahip çıkmayan bir muhalefet ve buna getirilen açıklamalar çok üzücü.
POPÜLİZM İKTİDARA YARAR
Bu ülkede muhalefet iktidar gibi popülist. Ama altın kuraldır; popülizm iktidara yarar. Ülkenin en can alıcı konularında halka bakan, halktan ses çıkmayınca sesini çıkarmayan bir iktidar, muhalefet var. Hatta işi büyütelim, böylesi bir meseleyi bile bir PR, yani halkla ilişkiler işi olarak gören, ucunda fayda vs.. yoksa ilgilenmeyen o kadar sivil kuruluşlar var ki.. Onlar da o gün meclis koridorlarında idi ve siyasetin hallerine dair ağızlarını açmadılar.
Günün sorunda Lübnan’ı ayaklandıran tasarının kat be kat fazlası ve üstüne eşantiyon olarak yasadışı çalışan kömür santrallerine suç işleme hakkı geçti.
Çok açık ki ortada büyük bir demokrasi ayıbı var. Ama kimse bu durumdan kendini sıyıramaz. Ancak burada derdimiz tek tek vekilleri dövmek değil. Hatta partilere de laf etmek değil. Ama o partileri bu kadar iktidarın uşağı haline getirenlere de laf etmeyecek değiliz. Bu anlamı ile “meclisin bir uzlaşama ve politika yapma yeri” olduğunu da belirtmek gerekiyor. Sayılar o anlamı ile bunun miktarına dair bir göstergedir. Böylesi bir eleştirinin çok basit bir yolu var, bilimsel ve de eleştirel akıl. Tek başına bilimsel, tek başına da eleştirel değil.
MECLİSİN KARNESİNİ AÇIKLIYORUM!
Gelin bütün meclisin siyasi karnesini açıklayalım. Hem de bu yasama dönemi, yani 1 Ekim 2019’da açılan ve geçen haftaya kadar 21 genel kurulu görüşmesinde sadece dört kez tasarılara oy kullanan TBMM’nin karnesini açıklayalım.
1- Demokrasi İttifakı boykotçu! Doğru duydunuz, TBMM’nin 1 Ekim’de açıldığı bu yasama döneminde AKP ve MHP’nin oluşturduğu ve BBP’nin de dahil olduğu Cumhur ittifakı dışında kalan CHP, HDP, İyi Parti, Saadet, TİP, DP ve de bağımsızlardan oluşan ve bir anlamda "demokrasi ittifakı" diyebileceğimiz bu gruptan tam 158 vekil bu dönemde hiç oy kullanmamış, tam bir boykotçu gibi vekillik yapmış. Doğru duydunuz bu ülke yüzde 85’le sandığa gidiyor, ama bizim vekillerimizin, Demokrasi İttifakı’nın yüzde 64’ü bu dönem sandığa gitmemiş. Bu dönem 73 CHP’li, 58 HDP’li, 20 İyi Partili, 2 Saadet Partili, 2 Türkiye İşçi Partili , bir Demokrat Partili ve 4 bağımsız olmak üzere 4 oylamada 158 vekil hiç oy kullanmamış.
2- Millet İttifakı Evetçi: Yine doğru duydunuz. Muhalefetin 63 vekili iktidarın bu 4 tasarısına evet oyu vermiş. CHP vekilleri iktidara 45 defa “kabul” oyu verirken İyi Parti 18 kez “kabul” oyu vermiş.
3- İktidara karşı ret veremeyen vekiller var! 16 CHP vekili ve 7 İyi Parti vekili hiç AKP’ye karşı oy kullanmamış, “ret” oyu vermemiş ve sadece “kabul” oyu vermiş. Kabul oyu verdikleri tasarıya dair itirazları olmayabilir. Ama mesele o tasarıya kabul verirken son tasarıya ret oyu vermemeleri bir çelişki.
Parti başkanları AKP’ye karşı oy kullanmamış! Demirtaş’ın içeri alan tasarıya evet veren, AKP’nin ihtiyaç duyduğu operasyon kararına evet diyen Kılıçdaroğlu bu dönem AKP’ye karşı bir tane bile RET oyu vermemiş ve hiçbir oylamaya katılmamış. Peki HDP eş genel başkanları kaç tasarıya RET oyu verdi? Sıfır. İyi Parti’nin Genel Başkanı Merak Akşener mecliste vekil değil. Peki İyi Parti’nin vekil olan yardımcıları? Parti sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu, Teşkilat Başkanı Koray Aydın ve Milli Güvenlikten Sorumlu Aytuğ Çıray bir tane bile ret oyu vermemiş, bir tane oylamaya katılmamış.
Partiler muhalefet etmiyor! Partiler aslında iktidara ikna olmaya o kadar hazır ki, bizler olmasak iktidara dahil olacaklar. Mesela bu 4 oylamada 139 vekili olan CHP sadece 55 ret oyu vermiş ama 45 tane de evet oyu vermiş. İyi Parti ise 18 defa AKP iktidarına evet derken sadece 14 defa hayır oyu vermiş. HDP ise başka bir kötü. Sadece dört, yani dört defa hayır diyebilmiş.
KOMİSYONLAR BİLE OY KULLANMIYOR!
Partilerin hali böyle iken komisyonlara da bakalım mı? Mesela bu tasarının görüşüldüğü komisyon ne oy kullanmış? Tabii kendi müzakere ettiği tasarının genel kurulda da takip etmesini, devamını getirmesini beklersiniz. Ama öyle olmamış. AK Partili 16 vekilin 5’i oy kullanırken CHP’nin 7 vekilinden 2’si, HDP’nin 3 vekilinden 1’i son tasarıya oy vermiş. MHP ve İyi Parti vekilleri oy vermeye zahmet etmemişler.
En kötüsü ise komisyonda termik santrallere karşı konuşan iki vekil de genel kurulda oy vermemiş. Yani söylemlerine sahip çıkmamışlar.
Çevre Komisyonu’nda bu tasarı görüşülmedi. O komisyon üyesi olsan isyan eder, kavga çıkartırdım. Ama bir ret oyu vermemezlik de etmezdim. Ama öyle olmamış. Çevre komisyonu üyesi 11 AK Partilinin 9’u kabul oyu vermek gibi bir trajediye imza atarken, CHP’nin 6, İyi Parti'nin 2 ve MHP’nin 2 vekilinden hiçbiri oy kullanmamış. HDP’nin Çevre Komisyonu üyesi 3 vekilinden sadece biri katılmış ve ret oyu vermiş. Yani çevre komisyonu üyelerinde 9 kabul bir “ret” çıkmış.
SORUN NE: İDEOLOJİK UYUMLULUK
Bu beş tespit bize ek bir şeyi gösteriyor. O da bu halk olmasa, bizlerin tartışması olmasa partilerin iktidardan pek da farklı düşünmediği gerçeği. Mesela kendi alanımda olan enerjiden söyleyelim. CHP ve İyi Parti aslında kömürcü. Bu tasarıdaki itirazların seviyesi, parti programları bunun açık ispatı. HDP ise ekolojist olduğunu iddia eden ama AKP’den de çok da farklı bir politikalar üretemeyen bir parti. CHP’nin bu kadar asfalt ve beton belediyeciliği yapması, HDP’nin kayyım gibi gayri meşru bir şeye bu kadar zayıf karşı çıkması ve de İyi Parti’nin bir rejime, bir demokrasiye göz kırpması bunun göstergesi.
POPÜLİST MUHALEFETİN İFLASI
Popülerliğin cazibesi güzeldir, alımlıdır, kör edicidir, herkes konuşurken konuşmak güzeldir. Ama bir dosta yanlışını söylemek, bir arkadaşa ayıbını tanımlamak, gülü kolladığını zanneden bir ele onu kırdığını bilmesini sağlamak zordur. Ama yaşamsaldır.
Bir konuyu gündem edene kadar kıllarını kıpırdamayan, haksızlığı karşı hakkı örgütlemeyen siyasetçiler ordusu bu ülke için fazla lüks. Hele o siyasetçileri uyarmaya ve destek almaya gittiğinizde kendi popülerliği derdine düşüp “kamuoyu baskısı yaratın” kılıfını kullanması ya da ona destek olduğunuzda sizinle değil maden şirketleri ile görüşmesi gibi durumla karşılaşmak çok can sıkıcı. Ama daha kötüsü meclis böyle iken sokağın işi bu meclise ihale etmesi, bir kurtarıcı beklemesi sorunu bir trajediye dönüştürüyor.
FİNAL!
Yeni rejimi sadece iktidar değil, muhalefet de inşa ediyor. Halka bilgi vermeyerek, halktan bilgiyi saklayarak iktidara çalışıyorlar. 2 ayda gerçekleşen 4 oylamaya bir kez bile katılmayan 210 vekil, iktidara 63 defa kabul oyu veren bir muhalefet, “ret” oyu bile vermeyen ve sadece kabul veren 23 muhalif vekil ile aslında ideolojik olarak muhalefetin sokaktan kopuk, ama iktidara eklemlenmeye ne kadar hazır olduğunu gösteriyor.
Bu dört oylamada AKP’nin önergelerini kabul eden toplam 925 oya karşı “ret” veren 73 vekili muhalefet olarak anlatmasın. Çünkü oylamaya katılmayanların oyların sayısı yaklaşık 1325!
Yıllarca bir grup insan seçimlerde “iktidar zaten kazanacak” diyerek iktidara çalıştı. Hem de muhalif görünerek bunu yaptı. Şimdi ise muhalefet vekilleri örgütlü bir şekilde bunu yapıyor , zaten sayımız yetmez gibi bir cevap veriyor. Bunu bu ülkede sandığa gitme oranı yüzde 85 iken yapıyorlar.
Whatsapp vergisinin âlâsının geliyor olması, yaşadığı santrallere izin verilmesi korkunç bir felaket. Ama asıl felaket yanında bir hiç gibi kalıyor. Ortada bir demokrasi krizi, ekonomik kriz ve iklim krizi varken bunu dert eden partilerimiz yok. Sorgulamayan, dert edinmeyen, sadece görünür olmayı tercih eden bir siyaset ile oy kullanma bile bir zahmet.
Ama bu ayıp hepimizin ayıbı.