Kadınlara toprak dağıtsaydık...
‘Tapu’yu aldıklarında, şöyle bir elinde tuttu kadın, sonra kocasına sarıldı. Halbuki daha toprak işgal etmek gerekiyordu. Büyük toprak sahibinin, silahlı adamlarının vurmaması lazımdı ve polise yolda yakalanmamalıydılar, işgalden sonra direnmeliydiler, bir sürü şey vardı ama sarıldı işte...
Toprak dağıtırken konuştuk. Tapu yani. Brezilya’nın çok toprağı vardı ama yoksulların yoktu. Biz de dağıtıyorduk bir yerden. Anamızın toprağı, toprak ananın, Pachamama’nın yani. Burada öyle demiyorlardı gerçi ama ne fark eder. Siz de demiyor olabilirsiniz ama ne fark eder toprak herkesin. MST-Topraksızlar’ın yeni örgütlendiği bir yerdi. Herkes önce ‘Tapu’sunu alıyordu, sonra toprak işgal ediyorduk. Yasaldı tabii ki. Anayasa’da yazıyordu. Bizde de yasal, Anayasa’da yazıyor. Faşist 12 Eylül Anayasası'nda bile var. 'Devlet toprak reformu yapar' diyor. Hangi tarafından bakarsan ona göre görünür yasalar. 'Çaydanlık gibi'dir -Russell göndermesi bu- eğer yoksullar tarafından bakıyorsan, ‘Madem bu kutsal(!) vatan için ölünüyorsa, neden bir evlek gecekondu yeri, çok görünür yoksullar için’ bakışıdır bu.
Diğer taraftan bakıyorsan, kutsal mülkiyet ve devletleri, başkanları ve gazoz ağacı…
Uzun süredir geliyorlardı MST’ye ama kimse toprak işgal etmeden katılamaz Topraksızlara ve ‘İşgal et, Diren ve Üret’ sloganları. ‘Tapu’yu aldıklarında, şöyle bir elinde tuttu kadın, sonra kocasına sarıldı. Halbuki daha toprak işgal etmek gerekiyordu. Büyük toprak sahibinin, silahlı adamlarının vurmaması lazımdı ve polise yolda yakalanmamalıydılar, işgalden sonra direnmeliydiler, bir sürü şey vardı ama sarıldı işte, beki de hayatındaki ilk şeydi bilmiyorum, eğer kocaman gözleri onları seyreden bacaklarının dibinde iki çocuğunu saymazsak ve onlar da bizim sayılırdı herhalde, aynı anadandık, topraktan.
-Bir zamanlar, biraz daha demokrasi varken bu ülkede, halkın belediyelerine 'kent topraklarını evsizlere, yoksullara dağıtın' diyorduk. Aynı ‘Toprak Reformu’ gibi ‘Kent Reformu’ yapsanız, evsizlere toprak dağıtsanız, onlar da bir araya gelip, birlikte, muhtemelen türkü söyleyerek ev yapsa diyorduk. Bizi çok radikal ve ütopyacı bulanlara, aynı anayasadan parça gösteriyorduk, şu faşist olandan, bir de evsizler kim diye sorulduğunda kadınlar diyorduk, kent topraklarını kadınlara dağıtın ama o zaman dava açarlar diyorlardı ve sanki davadan korkarlarmış gibi. Sonra yine görevden aldılar, toprakları dağıtmamakla kaldılar, kadınlara…-
-Ve eğer dağıtsalardı kimse pek görevden alamazdı gibi geliyor bana, ütopyacıyız ya-
Kocası biraz daha gerçekçiydi. Gözlerinin içine gömmüştü mutluluğunu. İki elini açıp bize, ne yapıyım der gibi baktı, gülümsedi, kırık ama gerçek bir tebessüm, bol hüzünlü ama onsuz botoksludur hayat. Şöyle bir sarıldı havada boş kalan elleriyle ama daha çok gözyaşlarını tutmaya havada yakalamaya çalışıyordu galiba. Çocuklar başlarını kaldırmış onları seyrediyordu. Sıradakiler vardı, topraklarını bekleyen, kadınlar, erkekler, çocuklar…
Sonra bana da sarıldı kadın. Saçma halbuki, kendileri alıyor haklarını. Sonra bir sonrakinin tapusunu doldurduk, kağıdın biraz ıslanmış kenarı…