YAZARLAR

Kadın ve çocuğa şiddette açık cezaevi uygulanmasın

Mağduru kadın ve çocuk olan şiddet suçlarında açık cezaevine ayrılma uygulaması son verilmelidir. Bu yönde yeni bir düzenleme yapılması kaçınılmazdır. Kaldı ki; bu özel “koşullu salıverilme tarihlerine üç yıl kala” şartına “cinsel dokunulmazlığa yönelik suçların tamamı” dahi eklenmemiştir. Bu düzenlemeler son derece tehlikeli ve eksiktir.

Son aylarda, özellikle de Ceren Özdemir cinayetinden sonra herkesin sorduğu ortak bir soru var: “Bu katiller nasıl oluyor da açık cezaevine geçebiliyor da kolayca izin alıp dışarı çıkabiliyor?”

Öncelikle açık cezaevine geçiş ve cezaevi izni kullanma şartları Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da ve Açık Cezaevine Ayrılma Yönetmeliği’nde sayılıdır. Biraz sıkıcı ve uzun olduğundan ana hatlarıyla belirtmekte fayda var. Akabinde de bir-iki önerim olacak bu konuda.

Öncelikle Açık Cezaevine Ayrılma Yönetmeliği’nin beşinci maddesinde doğrudan açık cezaevine ayrılma, altıncı maddesinde ise kapalı cezaevinden açık cezaevine geçme şartları sayılmıştır. Beşinci madde en özet haliyle der ki;

-Kasıtlı suçlardan üç yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olan hükümlüler doğrudan açık cezaevine geçiş hakkına sahiptir.

-Cezaları yüksek güvenlikli cezaevlerinde veya kapalı cezaevlerinin yüksek güvenlikli kısımlarında infaz edilen hükümlüler, toplam cezalarının 1/3’ünü bu cezaevlerinde “iyi halli” olarak geçirip koşullu salıverilmelerine üç yıl veya daha az süre kalınca açık cezaevine geçiş hakkını kazanabilirler.

-Taksirli suçlarda ise beş yıl veya altında bir cezaya mahkum olan hükümlüler doğrudan açık cezaevine geçiş hakkına sahiptir.

-Ceza miktarı ne olursa olsun, örgütlü suçlar, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda doğrudan açık cezaevine geçiş hakkı yoktur.

Altıncı maddede ise;

-Cezalarının toplamı 10 yıldan az olan hükümlüler, cezalarının sadece bir ayını kapalı cezaevinde geçirmek, “iyi halli” olmak ve koşullu salıverilme süresine yedi yıl veya daha az kalması kaydıyla açık cezaevine ayrılma hakkına sahiptirler.

-Cezalarının toplamı 10 yıl veya yukarı olan hükümlüler ise, toplam cezalarının 1/10’unu (onda birini) herhangi bir cezaevinde geçirmek, “iyi halli” olmak ve koşullu salıverme süresine yedi yıl veya daha az kalması şartıyla açık cezaevine ayrılma hakkına sahiptir.

Bu sayılan şartlar genel hatlar. Suçlara göre ayrı ayrı özel şartlar da koyulmuş. Örneğin konuyla ilgili olarak; cinsel saldırı suçu (TCK md.102), cinsel istismar (TCK md.103), eşe karşı işlenen kasten öldürme veya kasten yaralama veya eziyet suçlarından (TCK 82/1-d, 86/3-a ve 96/2-b maddeleri) mahkum olanlar, adli suçlu olan yabancı uyruklular koşullu salıverilme tarihlerine üç yıl kala açık ceza infaz kurumuna geçebilirler. Geri kalan cinsel suçlarda ve kadına-çocuğa karşı işlenmiş şiddet suçlarında bu şartlar dahi aranmaz.

“Bu şartlar dahi” diyorum çünkü kanaatim şudur ki mağduru kadın ve çocuk olan şiddet suçlarında açık cezaevine ayrılma uygulaması son verilmelidir. Bu yönde yeni bir düzenleme yapılması kaçınılmazdır. Kaldı ki; bu özel “koşullu salıverilme tarihlerine üç yıl kala” şartına “cinsel dokunulmazlığa yönelik suçların tamamı” dahi eklenmemiştir. Bu düzenlemeler son derece tehlikeli ve eksiktir.

İzinlerden de kısaca bahsedip önerileri toparlamakta fayda var.

İnfaz Yasası’nın 92 vd. maddelerinde izinler düzenlenmiştir. Yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunanlar dışındaki hükümlülere mazeret izni, özel izin veya iş arama izni verilebilir. Mazeret izni, hükümlünün ölüm ve hastalık hallerini kapsar. Özel izin ve iş arama izni ise zaten yine açık cezaevine geçmeye hak kazanmış ve koşullu salıverilmelerine çok az süre kalmış kişiler için uygulanır. İzin kullanmada savcının takdir yetkisi geniştir. Dolayısıyla, uygulamada riskleri en aza indirgemek aslında mümkündür.

Hepimizin bildiği üzere; failler, cezalarının infazı sırasında cezaevi dışına çıktıklarında suç işlemeye devam ediyorlar. Bu şekilde işlenen suçların önüne geçmek ve bunu en aza indirgemek aslında mümkün. Kadın mücadelesinde bizler sıkça konuşuruz; failler cezaevinde kurgulamak için çokça zamana sahiptir ve cezaevi koşullarında bir yandan deyim yerindeyse “bilenirler”. Dolayısıyla, ceza gerçek anlamda infaz edilmesi ve amacın yerine gelmesi önemlidir.

Şu kötü artan şiddet tablosunda, mağdurunun kadın ve çocuk olduğu şiddet suçlarında açık cezaevine geçme ve izin kullanma olanaklarının tamamen kaldırılması gerektiği kanaatimizi açıkça belirtmemiz gerekir. Nasıl ki kadına ve çocuğa yönelik suçlarda indirim uygulanmasın diyoruz, bu konu da aynı minvalde değerlendirilebilir. Zira, bu failleri cezalarının bitmesinden çok çok önce açık cezaevine ayrılma ve izin kullanma hakkı tanıyor kanun ve bu da bir nevi indirim uygulamak demek aslında. Diğer bir deyişle, “cezanın infazı” anlamını yitiriyor, cezasızlık algısı burada da ortaya çıkıyor. Kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önüne geçmede cezaların en üst sınırdan caydırıcı olacak şekilde uygulanması elzemdir. Bizler her ne kadar bu konuda, ceza yıl sayısını artırmaktan ziyade insan hakları zihniyetinin yerleşmesini önemsesek de, var olan yasaların da tam olarak ve en üst sınırdan infazını talep etmekteyiz.

Bununla birlikte; örneğin Ceren Özdemir vakasında katil daha evvel 12 suç işlemişti ve yine de açık cezaevine geçebildi. Burada bir sorun var. Sizin en son işlediğiniz suç katalog olarak, ne kadar açık cezaevine geçişi zorlaştırırsa zorlaştırsın, yukarıda belirttiğimiz üzere bir şekilde muhakkak açık cezaevine geçme ve izin kullanma hakkınız var. Bu cinsel istismar dahi olsa böyle. İlk önerimiz zaten kadına ve çocuğa yönelik şiddet suçlarında açık cezaevine ayrılma ve izin kullanma yolunun tamamen kapatılması. Fakat bu gerçekleşene kadar “iyi hal raporu”nun verilmesinde dikkatli olunabilir. Failler açık cezaevine geçerken, haklarında rapor düzenleniyor. Ne yazık ki, bu raporlar son derece rutin bir şekilde, inceleme yapılmaksızın, yapılması gereken bir bürokratik işlemmiş gibi verilip geçiliyor. Bu katiyen doğru bir uygulama değildir. Bu raporların son derece titiz hazırlanması elzemdir. Ceren Özdemir’in katili gibi sicilinde 12 korkunç suç olan birine nasıl iyi hal raporu verip açık cezaevine gönderebilirsiniz yoksa?

Bu konuda İçişleri Bakanı Soylu’ya “İhmal var mı?” diye soruyorlar.  Hani başkasının adına utanırsınız ya, cevabı okurken ben utandım doğrusu, bakın ne diyor, anlayan beri gelsin:

"Her uygulamayı eleştirebilme durumunda değiliz. Her kurumun kendine ait uygulamaları söz konusudur. Bu uygulamalar da bugün oluşmuş kurallar değildir. Uygulamalar yapılıyor. Açık ve kapalı cezaevlerinde bir takım uygulamalar yapılıyor. Bu uygulamalarla ilgili sürekli olarak bir olay başımıza geldiğinde tüm sistemi değiştirecek bir adım atıyorsak orada da başka bir problem oluşuyor demektir. Bizim bir sistemimiz var. Ve bu sistem devam ediyor.

Bu tip firari olaylar söz konusu olabilir. Bizim görevimiz yakalamaktır. Bulduğumuz oluyor. Bulamadığımız oluyor. Nasıl bulacaksınız bunu? Teknik takip yapmak zorundayız. Teknik takibe imkân sağlayan bir araç söz konusu değildiyse de bunu bulamıyorsunuz. 3-4 gündür Bursa'da kayıp dağcıları arıyoruz. Bir bölgede biz onları bulamıyoruz. Bütün ekiplerimiz bu işin içerisinde. Onlar kaçmak da istemiyorlar. Neticede kaçmak isteyen, firari olduğunu bilip yakalanmak istemeyenlerle ilgili de çaba sarf ediyoruz. Yakaladıklarımız oluyor, yakalayamadıklarımız oluyor. Bu bütün Türkiye'nin bir güvenlik endişesiyle karşı karşıya kaldığını göstermez. Bir katilden bahsediyoruz. Bir dakika sonra nasıl bir muameleyle kaşı karşıya kalacağınızı bilemeyeceğiniz bir sapkından bahsediyoruz."

Sanırım Soylu’nun bu cevabı, suç ve ceza tablosu bakımından ülke olarak niçin bu halde olduğumuzun açık resmidir.

Umarız, bizleri duyar, önerilerimizi dikkate alırlar.


Tuba Torun Kimdir?

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri avukatı ve Kadın Adayları Destekleme Derneği yönetim kurulu üyesidir. ‘Bayan Değil Kadın’ programını hazırlayıp sunmaktadır. Aktif olarak siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.