Sol, İngiltere’de kaybedince biz de mi mağlup sayıldık?
Madem sol sahiden kötü, yapılması yanlış, ütopik, gerçekçi değil ve hatta ve hatta melun bir şey, neden hepiniz, ‘biz de bir zamanlar solcuyduk’ diyorsunuz? Neden eşitlikten, özgürlükten, adaletten söz ederken hep o büyük, küçük, hadım ya da yalan ‘sol’unuza dönüyorsunuz?
Yazılarımı takip edenler, ‘genel seçim’leri demokrasi değil, oy verip ardından beş yıl televizyon seyrettiğimiz, ’kağıt katlama sanatı-origami’ olarak tanımladığımı iyi bilir. Basitçe, hayatımda neden karar verme hakkımı, 4-5 yıl için ya da kafalarına estikleri bir zamana kadar, başkasına devrediyorum hiç anlamıyorum.
Ancak her şeyde olduğu gibi, 'genel seçim origamisi'nin de ortaya çıkardığının bize gerçek demokrasiyi kesinlikle sunmasa bile, olan biteni işaretlediği de reddedilemez. Belki yamru yumru, hegemon hegemon -Süper hegemonya manasına geliyor şimdi uydurdum- ve kağıt katlamanın kurallarını koyanların sanatı ama en azından kağıdı katlayanın da bir soluk da olsa halini yansıtıyor, kıvrımlarında…
Seçim maçı (!) sonrası yorumcularında ortaya çıkan yaygın eğilim, telaşlı bir sevinç içinde ‘sol'un yenilgisinin ferahlığına kapılmak. Ah işte sol yenilmişti. Zaten haklıydılar ve bu ‘…. halktan’ zaten bir şey çıkmazdı. -Bu nokta noktalar yerine istediğiniz halkı koyabilir ve işaretli yerlerden kesebilirsiniz - Garip olan bu yorumculardan çoğunun nedense hayatlarının bir döneminde, açık ya da gizli bir övünçle, bir şekilde sola ‘bulaştığını’ iddia etmesi ve hatta bütün savunduklarının sağcı ve sol düşünce ile kel alaka hatta faşistçe olmasına rağmen, kendisini solcu takdim etmesidir.
-Bunlardan biri televizyona çıkmış, adamın kamyon fabrikası var, hatta tank onarım ihalesini de kapmış ve çeliğe su verildi yani ve hâlâ "Ben Mahir’le Deniz’le politika yaptım" diyebiliyor. Breh breh, Aşk-ı Memnu’ya bak sen.
Anlamadığım şey, madem sol sahiden kötü, yapılması yanlış, ütopik, gerçekçi değil ve hatta ve hatta melun bir şey, neden hepiniz, ‘biz de bir zamanlar solcuyduk’ diyorsunuz? Neden eşitlikten, özgürlükten, adaletten söz ederken hep o büyük, küçük, hadım ya da yalan ‘sol’unuza dönüyorsunuz? Üniversite maceraları anlatmak yasaklanmalı canım. Orta kantinde yaşanan orta kantinde kalır. -
-İngiltere seçimlerinden nereye geldik bilinç aka aka, bilinç işte bu, akar da akar, akar da akar…-
İngiltere origamisinin bize gösterdiği şey ise post neoliberal dönemin birinci bölüm işaretleri. Sınır çizgilerini esas olarak sermaye için açan ve daha da fazlası, sermayenin altına ucuz emek dolaşımı seren AB’de olanlar şunu gösteriyor ki bundan sonra yola katırlarla devam edilecek. Ortadaki Brexit kararsızlığını, katladığı göçmen karşıtlığı ile Boris Johnson kendi cebine koydu. Gerçi kullanılan oylara bakarsanız, toplamda yüzde 65’e varan çoğunluk bunu istemese de kağıt katlama sanatı origaminin özelliği bu, herkes elinizdekinin boynuna bakıp kuğu diyor.
‘Göçmenler geliyor işimizi elimizden alıyor, işte ekonomik krizin nedeni bu’ basit kahve-pub konuşmasının üstüne, AB sınırlarından sözde çıkıyormuş hamlesi, uzun ince bir boyun edasıyla salındı ortada. Neoliberal travmanın yarattığı hafıza kaybı, Birinci Dünya Savaşı gibi işliyor yani ya sosyalizm ya da petrolünü çalıp ev yapalım, pardon barbarlık…
Bir İngiliz işçi bize anlatıyordu. Biz bir Ekvatorlu, bir Ukraynalı anne, Gineli babadan melez bir siyah ve iki Türkiyeli’ydik. "Başka bir ülkeden gelip daha ucuz çalışıyorlar. Peki biz o zaman nasıl iş bulucağız ? Tamam ben ırkçı değilim ama onlar çalışıp kazandıklarıyla keyif çatacaklar diye bize iş kalmıyor bu sefer", diyordu. 10 saat biz bize çalıştıktan sonra ot ve bira içiyorduk, o bunu söylerken… Ve işin garip tarafı Fransa’daydık. Yani o da dahil hepimiz göçmen işçiydik…
Bizim İngiliz arkadaş, muhtemel muhafazakarlara verdi oyunu ve İngiltere’de ‘sol’ kaybedince biz de mi mağlup sayıldık?