Suriye'den Libya'ya cihatçı siyaset
Türk mürettebatlı geminin alıkonulması da gelecekle ilgili kötü senaryolara ilk örneği teşkil ediyor. Ulıusal Ordu’nun gemi ile ilgili istihbarat almadan bu operasyonu yapmış olması çok da mümkün görünmüyor. Bu da “başka ülkelerin de” devrede olduğunu gösteriyor.
Abdülhakim Belhac ve Mehdi El Harati isimlerini hatırlayan var mı? Her ikisi de Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi ile sonuçlanan sürecin önde gelen isimlerindendi. Harati bir dönem “Erdoğan’ı alnından öpen adam” olarak anılıyordu. Daha önceki yazılarımızdan birinde Harati ve Belhac’ı kısaca anlatmaya çalışmıştık (1).
O dönemde Libya en önemli cihatçı merkezlerinden biriydi. ABD 2011’den itibaren Suriye’ye Libya’dan (gemi ile) çok sayıda silah ve cihatçı sevkiyatı yaptı. Silah gemilerinin İskenderun limanına yanaştığı ve silahların buradan karayolu ile Suriye’ye nakledildiği iddia edildi.(2) Cumhuriyet gazetesinin haberini yaptığı, tırlarla silah sevkiyatının da bunlardan biri olduğu belirtildi. İktidar şimdilerde Suriye ve Libya’da karşı karşıya geldiği bazı ülkelerin Suriye’ye Türkiye toprakları üzerinden cihatçı taşınmasına ses çıkarmıyordu. İstanbul’daki bazı hastaneler bir dönem Libyalı cihatçılarla doluydu.
Mehdi El Harati İsrail’in saldırdığı Gazze’ye yardım filosunda yer alan isimlerden biriydi. Erdoğan’ı alnından öpmesi hadisesi de Erdoğan’ın Gazze’de yaralananları hastanede ziyareti sırasında gerçekleşmişti. Harati’nin kendisi de Gazze baskını sırasında yaralanmıştı. 2004 kanlı Madrid saldırılarında rolü olduğu gerekçesi ile İspanya tarafından arananlar listesindeydi. 2011 Ekim ayında Suriye İdlib Cebel El Zavi’de kamp kurmuştu.
Belhac ise 2011-2012 arasında pek çok kez Türkiye’ye giriş yaptı, Suriye’de yaklaşık 1500 kişilik bir birliği örgütlediği iddia edildi. İncirlik’te ofisinin olduğu öne sürüldü. Bu iki sembol isimden başka yüzlerce Libyalı cihatçı Suriye sahnesinde boy gösterdi. Harati ve Belhac isimleri daha sonra Katar ile Suudi Arabistan ve diğer bazı Körfez ülkeleri arasında yaşanan kriz ile gündeme geldi.
Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır 2017’de ortak bildiri yayınlayarak Katarlı üst düzey yöneticilerin de aralarında bulunduğu 52 kişiyi “terör listesine” aldı.(3) Bu isimler arasında Mehdi El Harati ve Abdülhakim Belhac da bulunuyordu. Şimdilerde ne yaparlar, nerededirler bilgi yok, ortadan kayboldular ancak Belhac ve Harati iktidarın nasıl bir dış politika yürüttüğünün çarpıcı örneklerindendir.
Bugünlerde ise cihatçı transferinin 'tersine' yaşandığı iddia ediliyor. Türkiye’nin desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne yardım için İdlib’ten Libya’ya cihatçı transferi yapılıyor mu?
Hafter liderliğindeki Ulusal Ordu’nun bazı gemileri durdurması cihatçı ve silah araması için yapılıyor. Elbette başka boyutları da var meselenin. Doğu Akdeniz’de Batı ile karşı karşıya gelen Türkiye, Libya hamlesi ile birlikte Arap dünyasına karşı da cephe açmış oldu. Türkiye’nin Doğu Akdeniz hamlesi Mısır (ve diğerleri için) belki de sadece Doğu Akdeniz sorunu olarak kalacaktı ancak Libya ile yapılan anlaşma Türkiye ile bölgesel rekabet yaşayan Arap ülkeleri açısından meseleyi bir başka boyuta taşıyor.
Türkiye zaten sorunlar yaşamakta olduğu BAE ve Suudi Arabistan ile şimdi bu cephede de savaşacak. Ama özellikle Mısır’a dikkat etmek lazım.
Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah El Sisi, “Libya’ya daha önce asker göndermedikleri için pişman olduğu” minvalinde konuşuyor, El Ahram Gazetesi'ne verdiği demeçte ise “Libya’da yabancı güçlerin alan kazanmasına izin veremeyiz, bu bizim için ulusal güvenlik sorunudur” diyor.
Sisi’nin sözlerini bu şekilde anlamalı.
Erdoğan’ın ulusal güvenlik gerekçesi ile Suriye’ye düzenlediği operasyon örnekleri ortada dururken Türkiye Libya’ya asker gönderirse sınır komşusu Mısır da bu hakkı kendisinde görür, Suudi Arabistan da. Üstelik bu ülkeler bunu Hafter için değil Türkiye’ye alan tanımamak için yaparlar.
Türk mürettebatlı geminin alıkonulması da gelecekle ilgili kötü senaryolara ilk örneği teşkil ediyor. Ulıusal Ordu’nun gemi ile ilgili istihbarat almadan bu operasyonu yapmış olması çok da mümkün görünmüyor. Bu da “başka ülkelerin de” devrede olduğunu gösteriyor.
Türkiye’nin Libya sahasında attığı somut adım ya da bundan sonra yapacakları ne? Daha önce Suriye’ye olan cihatçı akınını Libya’ya mı yönlendirmek? Ya da Libya’da yeni Haratiler, Belhaclar mı bulmak?
Bu siyasetin sonu cihatçılarla baş başa kalmak ve bu Suriye’de görüldü. Bölgedeki her ülke ile bu gibi cihatçılar ya da Müslüman Kardeşler örgütü yüzünden, yani ideolojik sebeplerle savaş halindeyiz. Oysa dış politikayı “cihatçı seviye” yerine diplomatik seviyede sürdürmek hiç de zor değildi.
Doğu Akdeniz’de pasta paylaşımı ve Libya adımları ve geçmişten bugüne geldiğimiz noktaya bu açıdan da bakılmalı.
(1) https://www.gazeteduvar.com. tr/yazarlar/2017/06/09/kim-bu- mehdi-el-harati/
(3) https://www.birgun.net/haber/ erdogan-i-open-harati-teror- listesinde-163707