Kanal İstanbul, ismi var cismi yok
Evet, Kanal İstanbul’un ismi var cismi yok. İktidar mekan üzerinde mutlak hakimiyetini bu cisimsizlik ile kuruyor. Kamudan en önemli bilgiyi saklıyor. Cisim üzerinden eleştirileri bu yolla engelliyor. Nihai ürünü konuşulmaz kılıyor.
Kanal İstanbul projesi 2011 yılında “çılgın proje” olarak ilan edilirken beraberinde birkaç görsel ve bir video da kamuya servis edildi. Üç boyutlu görseller çok başarısız ve tek kelimeyle acemi ellerden çıkmıştı. O günden bugüne, özelikle de son zamanlarda Kanal İstanbul haberlerinde daha detaylı yeni görseller kullanılmaya başlandı.
İlklerden olan aşağıdaki görselde kutu üstüne kutu konmuş yapılar, arkalarında yükselen gökdelenler, etrafa serpiştirilmiş ağaçlar ve en önde de tek ayaklı bir asma köprü bulunuyor. Bu görseller Kanal İstanbul’un cismi olarak servis edildiler. Dikkatli bir gözle ve oranlayarak bakacak olursak, köprünün yüksekliği gemi geçişlerine izin vermesi için İstanbul Boğaz’ındaki köprüler gibi 64 metre yüksekliğinde olmalı. Hemen arkasındaki yatay yapılar belli ki en fazla üç katlı yani 10 metre yüksekliğinde. Asma köprünün yarısı kara üzerinde. Gerçek ölçülerde düz bir alanda, köprü kara üzerinde önce 64 metre yükselmeli, sonra yüzeyde 150 metre genişliğinde olacak kanalı geçmeli. Her iki kara tarafında 64 metre yükselmek müthiş bir rampa demek. Kıyı çizgisini kullanılmaz hale getiriyor. Ayrıca köprü trafiği sıkıştığında (lütfen sıkışmayacak demeyin) bu rampada araçların sürekli dur-kalk yapması imkânsız. Kısacası 2011 yılında ismi olan cismi olmayan ya da yalan bir fikri bizlere sattılar.
Son zamanlarda daha detaylı kullanılan görsellere gelince; aşağıdaki görsel en çok kullanılanı. Bu görsel muhalif ya da değil, internet gazeteciliği yapan basında, her haberin başlığında kullanılıyor. Dikkatli bakarsanız, hiç sorgulanmadan kullanılan bu görsel ilkinden bile daha yanlış. Yüksek tonajlı gemilerin geçeceği kanal, üstünde yeşilliklerin yüzdüğü bir dere sanki. Üstelik kanalın ağzı, kanal açıklığını düz geçen bir otoyol ile kapalı. Ne gemiler, ne de sağda gösterilen yat limanındaki yatlar denize çıkabiliyorlar. Hadi küçük bir detay daha: Sağ tarafta incelerek yükselen gökdelen, en sonunda bir pencere genişliği ile bitiyor. Yani gökdelenin son on katı planlama olarak kullanılmaz durumda.
Dediğim gibi bu görsel hiç sorgulanmadan her yerde Kanal İstanbul projesi olarak kullanılıyor. Oysa görsel Antalya Boğaçayı Projesi’ne ait. Hiç kimsenin aklına biraz dikkatli bakıp, görselin Kanal İstanbul’a ait olamayacağı gelmiyor. Belli ki cisim yokluğunu bu görsel ile gidermeye çalışıyoruz.
[embed]https://www.gazeteduvar.com.tr/video/2019/12/26/duvar-ozel-onder-algedik-kanal-istanbula-uc-yolla-itiraz-edebilisiniz/[/embed]
Hoş, Antalya Boğaçayı’na ait görsel de gerçeği yansıtmıyor. Proje 2015 yılında Antalya’nın çılgın projesi olarak sunuldu. İfadeler Kanal İstanbul ile çok benzer idi. Bir çekim merkezi olacak, 10 bin kişiye iş imkânı sağlanacaktı. Daha önce doğal sulak bir alan olan bölgenin, tüm karşı raporlara rağmen ilk etabı Ocak 2019’da tamamlandı ve bölge kısa bir süre sonra bataklığa dönüştü. AKP’li belediyenin öngörülerinin hiçbiri gerçekleşmedi. Sadece birini söyleyeceğim. Boğaçayı Projesi'nde her yıl 34 santimetre malzeme birikmesi olacağı belirtilirken, beş aylık süre içerisinde yer yer 1.70 santimetre yığınlar oluştu. Bugün Boğaçayı yosunlaşma, koku, sinek, dibe çöken çamur, taşkın ve kıyı erozyonu sorunları ile uğraşıyor.
İsmi var cismi yok durumu, sadece Kanal İstanbul için geçerli değil. Aynısını Atatürk Kültür Merkezi ve İstanbul Havalimanı’nda da yaşadık. AKM yıkılmadan önce yeni AKM’ye ait birkaç üç boyutlu görsel kamuya servis edildi. Ama projenin tümü ortada değil. Muhalefet bir rant projesi olduğunu söylüyor. Ancak cisimsizlik, eleştirileri havada bırakıyor. Ne olduğunu bitince görebileceğiz.
İstanbul Havalimanı da planlama ve inşaat sürecinde bilim insanlarının sunduğu ayrıntılı raporlarla çok eleştirildi. Ancak son ana kadar, yine servis edilen birkaç görsel dışında ortaya ne çıkacağını bilmiyorduk. İstanbul Havalimanı’nın ayrıntılı mimari projelerine halen ulaşmak mümkün değil. Projenin mimarı Nordiarch’ın internet sayfasında, tasarladıkları diğer havalimanlarının ayrıntılı plan ve kesitleri bulunurken, İstanbul Havalimanı sadece ölçeksiz, basit bir el eskizi perspektif ve kesit ile geçiştirilmiş.
Aslında aynı siyasi tavır isim üstünden de kullanılıyor. Uzun süre AKM’nin yeni isminin ne olacağını bilemedik. İsim üstünden tartışmalar asıl eleştirilerin üstünü örtmek için kullanıldı. En sonunda yeni AKM’nin isminin değişmeyeceğinin ve tasarımını ilkinin mimarı Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu Murat Tabanlıoğlu’nun yapacağının duyurulması ile yeni AKM’nin meşruluğu sağlandı.
Aynı şekilde yeni havalimanının ismi de, cismi gibi açılış gününe kadar saklandı. Abdülmecit’in hatta Erdoğan’ın adının verileceği bile söylendi, bir anlığına asıl eleştiriler unutuldu, üstleri isim tartışması ile örtüldü. En sonunda adının İstanbul Havaalanı olduğu söylenerek yine meşruluğu sağlandı.
Evet, Kanal İstanbul’un ismi var cismi yok. İktidar mekan üzerinde mutlak hakimiyetini bu cisimsizlik ile kuruyor. Kamudan en önemli bilgiyi saklıyor. Cisim üzerinden eleştirileri bu yolla engelliyor. Nihai ürünü konuşulmaz kılıyor.
Tekrar isim meselesine dönelim. Bir şeye isim vermek ona bir anlam, aynı zamanda niyet yüklemektir. Kanal İstanbul ismi bir marka adıdır. Nasıl Akasya Acıbadem, Skyland İstanbul, Sea Pearl Ataköy gibi konut projeleri önce marka adı sonra yerleşim yeri belirtilerek isimlendiriliyorsa, Kanal İstanbul’da da vurgu önce kanala sonra yerinedir. Kanal İstanbul bir satış adıdır. Rant projesidir. Niyeti isminde saklıdır.
Öyleyse isim ve cisim meselesi üzerinden şunu söylemekte sakınca yok: Goerge Orwell’ın 1984 kitabında en önemli sloganlarından biri “Cehalet güçtür.” İktidar bilinçli bir şekilde bu formülü uyguluyor. Bu nedenle isim-cisim ikiliği üstünden geliştirilecek eleştirileri değerli buluyorum.