YAZARLAR

Sahada Wagner, salonlarda Putin

Putin’in geçtiğimiz hafta Almanya Şansölyesi Merkel ile görüşmesi, ardından Mısır lideri El Sisi ile Merkel’in bir görüşme gerçekleştirmesi, Rusya’nın Berlin görüşmeleri öncesinde masada yapıcı bir tutum ve diplomasiyle gittiğini ve kendisine dönük imajı güçlendirmeye çalıştığını gösteriyor. Aynı Rusya sahadaki güçlerle bağlantısı olmadığı takdirde masada etkisinin sınırlı olduğunu bildiği için de alanda gücünü Wagner üzerinden kontrol altında tutuyor.

Rusya Devlet Başkanı Putin 8 Ocak’ta Türk Akım Hattı’nın açılışı için Türkiye’ye geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile baş başa da görüşen Putin, Libya, İran ve Suriye konularını masaya yatırdı. İki lider görüşme sonrası yayınladıkları bildiride Libya’da ateşkes kararı alınması için taraflara seslendi. Nihayetinde Libya’da çatışan Halife Hafter grubu ile Fayez Sarraj Hükümeti ateşkes görüşmeleri için 13 Ocak’ta Moskova’ya geldi.

Rusyalı kaynakların aktardığına göre Sarraj ile Hafter doğrudan bir araya gelmedi. Rusya ve Türkiye’nin diplomatları iki taraf arasında kolaylaştırıcı olarak rol oynadı. Taraflar arasındaki son görüşme askeri çatışmalar hız kazanmadan önce Şubat 2019’da Abu Dabi’de gerçekleşti. Moskova görüşmesinde Hafter, kendi taleplerinin metinde yer almadığını ifade ederek ateşkes metnini imzalamadan Rusya’dan ayrıldı.

Hafter’in tutumu karşında Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov daha yumuşak bir dille durumu ele alırken Türkiyeli yetkiler, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hafter’e dönük sert sözler kullandı. Tıpkı Rusya gibi AB ile Almanya da gidilecek uzun bir yol olduğunu ifade ederek tarafları sakin olmaya davet etti. Libya’daki durumun masada çözülebilmesi için 19 Ocak Pazar günü Berlin’de yapılacak olan Libya görüşmeleri bu açıdan dikkatle izlenmeli.

Libya’ya dönük gündem baskın hale gelirken Putin’in Almaya Başbakan’ı Angela Merkel ile yaptığı basın toplantısında Rusya’ya ait olduğu iddia edilen Wagner’e ilişkin bir açıklama yapması dikkat çekiciydi. 21'inci yüzyılda Wagner gibi örgütler neyi temsil ediyor? En son nerelerde görüldü? Rusya dış politikasında Wagner’in yeri var mı? Bu yazıda bu soruların yanıtlarına odaklanacağız.

DEĞİŞEN SAVAŞLAR DEĞİŞEN STRATEJİLER

1945’ten günümüze kadar geçerli olan Birleşmiş Milletler (BM) sisteminde uluslararası barış ve güvenliğin korunması yetkisi, BM Antlaşması’nın VII'nci bölümündeki düzenlemeyle Güvenlik Konseyi’ne verilmiştir. Meşru müdafaa hakkı dışında devletlerin şiddet kullanması yasak. Yani uluslararası şiddet tekeli BM Güvenlik Konseyi’nde. Nitekim gerekli görülen haller uyarınca Güvenlik Konseyi devletlerin iç işlerine karışmama ilkesini askıya alarak BM adına silahlı kuvvet kullanmayı da içeren zorlama tedbirleri alma yetkisine sahip.

Egemen eşitliğine dayandığı iddia edilen BM Antlaşması’nın sorunlu noktaları şimdilik bir kenara bırakılırsa, bir devlet başka bir egemen devletin iç işlerine karışıp, iç savaşına taraf olmaktan men edilmiştir. Ancak özellikle 21'inci yüzyılda yaşanan savaşlarda bu durumun değiştiği, anlaşmanın etrafından dolaşıldığı görülüyor.

2011’de başlayan Suriye savaşında paramiliter gruplar kullanıldı. Devletler ordularıyla burada varlık göstermeyip aralarında bağ olmadığını iddia ettikleri güçleri el atından silahlandırarak ya da maddi ve lojistik destek sağlayarak sahaya sürdü. Benzer bir durum Rusya’nın Kırım’ı ilhak etme sürecinde ve devam eden iç savaşta da kendini gösterdi. Bu noktada devletler yöntem açısından ayrışıyor. Bir grup, yerleşik terör örgütlerine (El Kaide, Haşdi Şabi, IŞİD) destek olurken ikinci grup, kendine bağlı ancak hiçbir zaman doğrudan ilişkisi kanıtlanamayacak yapılar ya da özel güvenlik birimi kuruyor. Bazen ikisine de aynı anda başvuran devletler de oluyor.

Kendi özel güçleriyle sahaya girenler denildiğinde ABD’nin 2003’te Irak’ı işgali sürecinde adı hafızalara kazınan Blackwater bu anlamda akla gelen taşeron bir yapı. 2013’ten bu yana benzer bir iddia Rusya için de ortaya atılıyor. Wagner isimli bir özel güvenlik gücüyle Rusya arasında bir ilişki olduğu ve Rusya’nın resmen girmediği ya da henüz girmediği yerlerde bu yapıyı kullandığı söyleniyor. Tam da bu nedenle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bu konuda bir açıklama yaptı. Putin’in sözlerine ve Wagner’e yakından bakalım.

RUSYA’NIN WAGNER BİLMECESİ VE PUTİN'İN AÇIKLAMASI

Libya ateşkes süreci Moskova’da başlamadan önce Putin yaptığı açıklamada, “Libya’da savaşan Wagner grubu Rusya devletini temsil etmemekte ve ücretleri devlet tarafından ödenmemektedir” ifadelerini kullandı. Putin’in bu açıklaması doğru, doğrudan Wagner ile Rusya arasında bir ilişki yok. Ancak böylesi bir grubun Ukrayna’da, Suriye’de, ardından Libya’da nedense Rusya’nın ulusal çıkarlarıyla örtüşen politikalar izlemesi tesadüf olmaktan uzak.

2013’ün sonunda henüz Rusya Kırım’ı topraklarına katmamışken bu tür silahlı bir grup Sivastopol başta olmak üzere Kırım’da önemli kontrol noktalarını ele geçirmişti. Rusya söz konusu dönemde de, bugün de bu grubun kendisiyle ilişkisi olmadığını savunuyor. Benzer bir durum 2015’te Rusya Suriye’ye henüz resmen müdahale etmediğinde de yaşanmıştı. O zaman da Kremlin Wagner iddialarını reddetmişti.

SURİYE PETROLLERİNİ WAGNER Mİ KORUYOR?

Wagner’in Suriye’deki varlığı, ABD’nin Suriye’de bir operasyonda bazı Rusları öldürdüğünü söylemesiyle gündeme geldi. 2015-2016’da Ukrayna’dan Suriye’ye geçen 2 bin 500 Wagner üyesi 2018’de petrol bölgesini IŞİD’den korumak için Esad hükümetine bağlı Genaral Petroleum Corporation ile yüzde 25’lik petrol karşılığında anlaşma yaptı. Dahası bu olayı ortaya çıkarmaya çalışan bir Rus gazeteci Nisan 2018’de balkondan düşerek öldü(!) Suriye’de etkin olan enerji şirketleri Rusya’nın devlet şirketleri. Devletle bağı olmayan bir grubun en azından Kremlin’den onay almadan Şam ile böylesi bir petrol anlaşması yapması neredeyse imkânsız.

Suriye’de etkinliği devam eden Wagner’e karşı Trump’ın “Petrolü koruyoruz” çıkışı akılda tutulmalı. Trump Ekim 2019’da petrolü korumak için Suriye’den tüm kuvvetlerimizi çekmeyeceğiz, dedi. Dahası YPG ile bu konuda ortak çalışacaklarını ifade etti. Ancak söz konusu petrolün bir kısmı Wagner tarafından korunuyor.

WAGNER LİBYA’DA KİMİNLE GÖRÜŞTÜ?

Suriye’de varlığı sır olmayan Wagner üyelerinin bir kısmının 2018’de Libya’ya geçtiği tahmin ediliyor. Wagner grubunun 2018’den bu yana Libya’da olduğu, Libya hükümetinin iki kişiyi gözaltına alması, ardından Rusya’nın söz konusu iki kişinin ajanları olduğunu söylemesi ve salıverilmelerini istemesiyle açıklık kazandı.

Wagner’in Libya’da Hafter’e destek kuvvetlerinin yanında yer almasının yanı sıra Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan Muammer Kaddafi’nin oğlu Saif Kadaffi’yle görüştükleri iddia ediliyor. İddiaya göre Wagner, Saif Kaddafi’nin Libya’da iktidara taşınmasını amaçlıyordu. Wagner bu amacını koruyor mu bilinmiyor. Ancak sanılanın aksine Rusya’nın Libya’da tek hattan ilerlemediğini, alternatif iktidar projelerine kafa yorduğunu gösteriyor. Nasıl ki bugüne kadar Rusya, Ukrayna iç savaşında hükümetle çatışan güçlere destek verdiğini resmi olarak kabul etmiyorsa, Libya konusunda Putin’in farklı bir açıklama yapmasını beklemek Rusya dış politikası ve manevralarına yabancı olmayı gerektiriyor. BM Antlaşması Ukrayna’da Rusya’nın hukuku ihlal etmesine engel olurken, 2011’den bu yana 1970 no'lu BM Güvenlik Konseyi Libya ambargo kararı da herhangi bir ülkeyi Libya’da taraflara silah, silah yapımında kullanılacak araç, savaşçı gönderme gibi stratejilerden men ediyor. Uluslararası arenada ABD başta olmak üzere aktörlere uluslararası hukuku hatırlatan Rusya’nın bununla çelişen eylem ve grupları sahiplenmesi kendi dış politika stratejisiyle çelişmesi anlamına gelir. İşte bu noktada artık varlığı sır olmaktan çıkan, eski askerler ve istihbarat görevlilerinin etkin pozisyonlarda olduğu Wagner ile bağım var demesi, kendi kendine çelme takması demek.

Özetle Rusya bir yandan sahada el altından yanında saf tuttuğu güçleri mobilize ederken bir yandan da resmi kanallarla ara buluculuk için çaba harcıyor. Putin’in geçtiğimiz hafta Almanya Şansölyesi Merkel ile görüşmesi, ardından Mısır lideri El Sisi ile Merkel’in bir görüşme gerçekleştirmesi, Rusya’nın Berlin görüşmeleri öncesinde masada yapıcı bir tutum ve diplomasiyle gittiğini ve kendisine dönük imajı güçlendirmeye çalıştığını gösteriyor. Aynı Rusya sahadaki güçlerle bağlantısı olmadığı takdirde masada etkisinin sınırlı olduğunu bildiği için de alanda gücünü Wagner üzerinden kontrol altında tutuyor.


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir. 8 Kasım 2023'te Ankara İdare Mahkemesi kararıyla Mardin Artuklu Üniversitesi'ndeki görevine iade edilmiş, ancak 27 Şubat 2024'te İstinaf Mahkemesi kararıyla yeniden ihraç edilmiştir. 2017-2023 yılları arasında aralarında Gazete Duvar, Almonitor, Kısa Dalga ve Artı Gerçek'in de bulunduğu medya kuruluşlarında çalışmıştır.