Beşiktaş'ın bozulan iklimi ve Abdullah Avcı meselesi
Beşiktaş'ın dahili ve harici çok ciddi sorunları vardır. Beşiktaş'ın tek başına teknik direktör sorunu veya futbolcu performans sorunu değil, camianın ve kulübün her bir noktasında ciddi sıkıntılar mevcuttur. Bunu Beşiktaşlıların iyi fark etmesi gerekiyor.
Koskoca Titanik batmaktaydı ve kemancılar çalmaya devam ediyordu. Çok fazla insanın hikayesi o derin suların dibine gömüldü. Daha doğrusu hayalleri. Southampton limanından kalkarken gemi, herkes okyanusun diğer ucundaki Özgürlük Anıtı'nı bir gün göreceğini düşlüyordu. Olmadı.
Abdullah Avcı'nın Beşiktaş hikayesi o kadar enteresan ve biraz da şanssız yol aldı ki hepimiz şunu çok önceden görebiliyorduk; bu hikaye Tarık Akan ve Gülşen Bubikoğlu filmlerinin sonu gibi olmayacaktı. Hayat böyledir elbette. Bazen 'mutlu son'ların yerini 'zorunlu ayrılıklar' alır.
Bandı biraz geriye saralım ve durumu gözden geçirelim. Beşiktaş, şampiyon olamadığı ve Şampiyonlar Ligi'ne katılamadığı için kadro maliyetinde çok ciddi bir küçülmeye gitmeye karar verdi. 4 yıldır takımın başında olan Şenol Güneş, zaten sezon bitmeden Milli Takmı ile çoktan anlaşmıştı. Sosyal medyada ve tribünlerin genelinde Sergen Yalçın sesleri yükselmeye devam ederken o dönemin başkanı Fikret Orman, Abdullah Avcı ile anlaştı. Beşiktaşlılar daha önce bir husumet yaşamış olduğu Abdullah Avcı'nın yardımcısı Orhan Ak'a bir hayli tepki veriyorlar. “Sarı öküzü verme” hikayesi misali Beşiktaş'ta Orhan Ak'ın bileti kesildi. Her şey bence bu noktada başladı. Yani ben Abdullah Avcı'nın bu noktadan itibaren motivasyonunun ve dengesinin bozulduğunu düşünüyorum. Mali olarak küçülmeye giden Beşiktaş, birçok oyuncusunu kaybetmekle kalmadı üzerine isimlerini henüz hiç duymadıkları birçok oyuncu transfer edildi. Her şey kapalı bir kutu görünüyordu. Ta ki lige kötü bir başlangıç yapana kadar. İlk altı haftada sadece bir maç kazanmayı başarabilen Beşiktaş vardı ortada. Tribünlerde iyice yükselen “Fikret Orman paralar nerede?” tezahüratlarının ardından Fikret Orman, 27 Eylül'de canlı yayında görevinden istifa etti. Başa gelen Ahmet Nur Çebi ve yeni yönetimle birlikte maaşlar ödendi ve Beşiktaş 6'da 6 yaparak lige geri döndü. Beşiktaş taraftarı Abdullah Avcı'yı tribüne bile çağırmıştı yani işler o kadar güzel hal almıştı ki. Ama sonra Yeni Malatyaspor yenilgisi ve ardından Fenerbahçe yenilgisi bir demoralizasyon yarattı.
Beşiktaş, devre arasına girerken taraftar “acaba 1-2 transferle yarışa girebilir miyiz?” diye düşünürken kulüp mali sıkıntılar yüzünden transferi erken kapattı. Sezonun ikinci yarısı başlarken ilk maçı kendi evinde lider Sivasspor ile oynayacaktı ve bu maçın çok kilit olduğunu herkes biliyordu. Sadece Beşiktaş ve Abdullah Avcı'nın akıbeti için değil aynı zamanda ligin genel gidişatı için. Tabii ki korkulan oldu ve Beşiktaş, Vodafone Park'ta Sivasspor'a yenildi. Beşiktaş sadece şampiyonluk yarışından psikolojik olarak kopmadı, aynı zamanda kulüpte ve camiada uzun zamandır var olan zeminin altındaki kaos yüzeye çıktı. Beşiktaş'ta adeta deprem yaşandı. Tribünlerdeki "Sergen Yalçın" sesleri iyice yükselirken bir taraftan da yönetim tartışılmaya başlandı. Abdullah Avcı'nın istifası ise her geçen gün gerçekleşecek gibi bir görüntü oluşturmuştu. Bu olmadı.
Sergen Yalçın ise Yeni Malatyaspor'daki görevinden ayrılmıştı ve bu da onun Beşiktaş'a gelebileceğine dair bir görüntü yaratıyordu. Parçaları bir araya getirme dürtüsü vardır ya hepimizde, bu da böyle bir şey. Sergen Yalçın konusu ile ilgili ise Beşiktaş taraftarını ve genel kamuoyunu anlayamıyorum esasında.
Benim için ve ülkedeki büyük bir çoğunluk için Sergen Yalçın, Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş uzak ara en iyi oyuncusudur. Ona en yakın düzeyde olabilecek oyuncu muhtemelen birkaç tur gerisinde yer alıyordur. O yüzden Sergen Yalçın'ı tartışacak halimiz yok. Daha doğrusu futbolculuğunu tartışacak halimiz yok. Benim anlam veremediğim nokta şurası: Sergen Yalçın, Abdullah Avcı'dan daha mı iyi bir teknik direktördür? Sergen Yalçın'ın teknik direktör olarak kontratını tamamladığı veya hikayesini tamamladığı bir kulüp var mıdır? Yani Malatya hikayesi bile yarım kalmıştır, yine. Sivas'ta da böyle olmuştu. Gaziantepspor'da da. Bunu iyi etüt etmek gerek, doğru anlamak gerek.
Diyelim ki Abdullah Avcı istifa etti ve Sergen Yalçın Beşiktaş'ta göreve getirildi. Beklenen nedir? Diaby bir anda Aboubakar'a, Ljajic ise bir anda Talisca'ya mı dönüşecek? Böyle bir beklenti içinde Sergen Yalçın'ı göreve getirilmesini istemek de Sergen Yalçın'a yapılabilecek bir haksızlık olabilir. Çünkü muhtemelen Beşiktaş bundan daha iyi olamayacaktır. Bu sefer de Sergen Yalçın, bir hayal kırıklığı mı olarak kalacaktır Beşiktaşlıların aklında? Beşiktaş'ın kadro maliyeti, maaş toplamı geçtiğimiz yıla göre neredeyse yarı yarıya inmiş vaziyettedir. Beşiktaş'ın hücum hattında çok kaliteli oyuncuları zaten yok. Takımının en iyi oyuncusu 37 yaşındaki Atiba Hutchinson ise oturup düşünmek gerek. Burak Yılmaz, kimilerine göre ligin en iyi forveti. Ama Burak Yılmaz da 35 yaşında ve sakatlıktan doğru düzgün iyileşip dönemedi. Çok gerçekçi bakmak gerekir Beşiktaş bu duruma.
Ben çok açık konuşuyorum; ben de Sergen Yalçın'ı bir gün Beşiktaş'ın başında görmek istiyorum. Her futbolsever zaten bunu yakıştırır, biraz futbol kültürünün kendisini seviyorsa. Yani benim karşı olduğum, muhalif olduğum konu Sergen Yalçın değildir. Benim tahammül edemediğim şey hayal aleminde bile artık fazla prim yapmayan bu tür 'gazlama' bakış açılarıdır. Fikret Orman yönetiminin Orhan Ak konusundaki hatayı Ahmet Nur Çebi Abdullah Avcı konusunda yapmamalıdır. Hani şu, tabiri caizse “sarı öküzü verme” hikayesi. Futbol bu, rüzgar ve iklim bir anda değişebiliyor.
Kaç yıldır Ersun Yanal'ın gelmesi için çırpınan Fenerbahçe taraftarı bugün Ersun Yanal'ı tartışıyor. Fenerbahçe, Beşiktaş maçını kaybetseydi bugün başka türlü bir tablo izliyor olacaktık. Ersun Yanal görevi bırakmış, Abdullah Avcı ise ligin zirvesinde yer alacaktı belki de. O yüzden beklemek gerek. Beşiktaş'ın asıl probleminin mali olduğunu iyi kavramak gerek.
Beşiktaş'ın dahili ve harici çok ciddi sorunları vardır. Beşiktaş'ın tek başına teknik direktör sorunu veya futbolcu performans sorunu değil, camianın ve kulübün her bir noktasında ciddi sıkıntılar mevcuttur. Bunu Beşiktaşlıların iyi fark etmesi gerekiyor. Hatta belki işe önce onların el koymaları gerekiyor. Bir özeleştiri yaparak mesela. Maçın başlamasıyla oyuncularını yuhalamak nedir arkadaş? İdari ve mali sıkıntılar zaten ortada. Beşiktaş'ın kısa vadede toplarlanabilmesi için teknik direktörün değişmesi değil, camiadaki iklimin değişmesi gerekir.