Yeni deliller de haram icadına elverişli değil
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 9 Şubat Dünya Sigara Bırakma Günü vesilesiyle katıldığı bir programda sigaranın haram olduğu yönündeki görüşünü yineledi. Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nce kendisine ödül ve hediye de takdim edilen konferansta dile getirdiği “sigaraya haram diyoruz ama delillerimiz var” sözleri ilginçti.
Gündemin doluluğuna rağmen eski konulara dönmek zorunda kaldığım bir yazı olacak bu. Yine Diyanet ve yine sigaranın haramlığı üzerine yazmak zorunda kalışımın tek sebebi Reisin yanlışında ısrarcı oluşu değil. Eksik olmasınlar Gazete Duvar ekibinin, konuya ilişkin son haberin altına geçmiş yazılarımdan birisini eklemiş olmaları da tek başına zorunlu kılmıyor bu yazıyı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın “sigara kati haram” tezinin delilden yoksun olduğunu, ayetlerle ortaya koyduğumdan içim rahattı. Tekrar bu konuya dönmek zorunda kalışımın asıl sebebi Sayın Başkanın eski tezini yeni delillerle tekrarlaması. Yani bir anlamda itiraf ettiğim o eski delillerin yetersizliğini görüp yeni dayanak aramak zorunda kalışlarının keyfini yaşıyorum bu yazıya otururken. Yeni deliller gerçekten konuyla ilişkili delil olma vasfına sahip mi, bakalım.
'Sigara haram' diyen Diyanet Başkanı, Maide ve Araf sürelerini delil gösterdi
Ancak konuya girmeden önce iki hususu peşinen tekrar tespitte sonsuz fayda var: Birincisi sigaranın sağlığa zararlı oluşu. Evet, kötü bir alışkanlık, mümkünse herkes bıraksın, mümkünse ben de bırakayım. Tartışmasız kabulüm bu yönde. İkincisi, haram icat etmenin Kuran’daki hükmünü hatırdan çıkarmamak gerektiğine dair önceki yazıda yer alan ayeti göz önünde tutma gereği. Nahl Suresinin 116’ncı ayetini hatırlatmıştım o yazıda ve buraya tekrar aynı satırları yerleştirmekte fayda görüyorum: “Ağzınıza geldiği gibi yalan yanlış konuşarak, ‘bu helaldir, bu haramdır’ demeyin; Çünkü Allah hakkında asılsız şey söylemiş olursunuz; Allah hakkında asılsız şey söyleyenler de kesinlikle iflah olmazlar.” Haram ve helal hadlerini belirleyecek olan ancak Allah’tır ve bu ayetle kulun, haram ve helal haddi çizme çabasının Allah’a karşı haddi aşmak olduğu açıkça belirtilir. Bir kişinin din alimi veya dini kurum yöneticisi olması ona haddi aşma salahiyeti vermez. Aynı surenin bir önceki ayeti de (Nahl/115), haramları tadat ediyordu. Tekrar hatırlayalım: “Allah söze sadece murdar eti (mevt, leş), kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olanı haram kıldı…” Ayetin devamıysa bu haramların hangi hallerde ve hangi ölçülerde inananları dinden çıkarmayacağını belirtir: “…Ama biri zorda kalırsa, haksızlığa sapmadıkça, sınırı aşmadıkça; bilsin ki Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.” Anlıyoruz ki Allah, kendi koyduğu kesin kurala da istisnai hüküm uygulayacak. Bu istisna ise tefsirlerde geçen en yaygın örneklerden biriyle söyleyecek olursa açlıktan ölüm tehlikesiyle ilişkili. Ölmemek için ve ölmeyecek kadar yerken, kendisiyle aynı tehlikeye düçar olmuş başkalarının hakkına tecavüz etmeme şartlarına bağlı. Evet sigaranın zararlı oluşu ve kimsenin haram icat etme yetkisinin olmayışına dair kesin kanaatimi başa tutturduktan sonra A. Erbaş’ın yeni delilleri(?) konusuna girebilirim artık.
İleri sürülecek hiçbir ayetin, sayılan haramlar dışında yeni bir haram ihdas etme yetkisini hiçbir kula tanımadığı açık olduğu halde bu yeni delilleri de konuşmak lazım. Konuşalım ve konuyla bağlamını tartışalım ki Diyanet ve başkanı bir kere daha başka deliller aramak zorunda kalsın. İnsanları Allah ile aldatmak o kadar da kolay olmasın. Bir makam, bir unvan, bir sarık, bir cübbe kimseye dini tahrif etme yetkisi vermesin. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 9 Şubat Dünya Sigara Bırakma Günü vesilesiyle katıldığı bir programda sigaranın haram olduğu yönündeki görüşünü yineledi. Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nce kendisine ödül ve hediye de takdim edilen konferansta dile getirdiği “sigaraya haram diyoruz ama delillerimiz var” sözleri ilginçti. İlginçti çünkü daha önceki konuşmalarında sunduğu deliller –delil olmadıklarını ispatlamıştık- yer almıyordu bu defa sözlerinde.
Son konuşmasında Maide ve Araf surelerine yaptığı atıfla belirtti yeni delillerini. Ölümcüllük riskini vurguladı ve sayılar verdi sigaradan ölümlere dair. Dünyada ve Türkiye’de sigaraya bağlı hastalıklardan ölümle ilişkin sunduğu rakamlara dayanarak haram icadındaki ısrarını, yani yanlışta ısrarcılığını pekiştirdi. Yeni delillerinden birisi Maide suresi 32’nci ayet: “Kim ki yeryüzünde, inancı, mezhebi, dini ne olursa olsun bir kimseyi öldürürse haksız yere bütün insanları öldürmüş gibi olur.” Ayette geçen ‘haksız yere’ açıklaması eski meallerde parantez içinde yer alırdı. Bu parantez içine alınma hali bize ayetin lafzında yer almayıp mealcinin yorumu olduğunu gösterirdi. O parantez içindeki ifadenin Allah kelamı olmayıp meali yazan alim(ler)in, Allah kelamından çıkardığı mana olduğunu bilirdik. Katılırız katılmayız o ayrı ama Allah kelamıyla insan idraki arasındaki farkın bir parantezle okuyucuya sunulması, şahane bir dürüstlük örneğiydi. Şimdilerde o parantezler pek görülmez oldu. Bir de "bütün insanları" ifadesi tartışmalı. Bütün insanları yerine ‘insanlığı, insaniyeti, insanlık bilincini’ şeklindeki meal daha uygun görünüyor bana. Neyse asıl konuya dönersem insan öldürmek, insanların ölümüne sebep olmak açısından sigaraya haram denilebilecek bir delil olarak görülemez bu ayet. Zira ayet insan fiilinden söz ediyor. Sigara ise bir nesne… O nesneyi kullanarak insanların ölümüne yol açmak gibi dolaylı izahlara girildiğinde ise yeryüzünde pek çok nesneye haram demek gerekir. Taştan oduna, baltadan bıçağa, her türlü ateşli silaha haram denmesi gerekir. Ve hatta Müslümanlar için handiyse mukaddes sayılan zulkarneyn (Hz. Ali’nin çatal ağızlı kılıcı) bile haram olur bu hesapça. Ama tabii ki o ‘haksız yere’ ifadesi parantezin içindeyken yapılabilirdi bu yorum. Şimdi parantezsiz haliyle o ifadenin göreliliğini tartışmaya girişmek bile cesaret ister.
Maide 32 hiçbir haram için delil olamaz burası açık. Ancak herhangi bir şeyin yasaklanması için kullanılacaksa ilk sırayı militarizme vermek gerekir. Savaş sanayiine, silah üretimine, her türlü savaş ve çatışma karar vericilerine yönelik kullanılması gerekir bu ayetin. İnancı, mezhebi, dini yanı sıra ideolojisi, dili, milliyeti dahil edilerek bu gerekçelerle insana öldürme emri vererek ölmeyi ve öldürmeyi siyaseten meşru kılan savaş ilanları için kullanılmalı ilkin.
Diğer delil ise Araf suresi 157’nci ayet olarak belirtilmiş. Akıllıca bir söyleyişle iddiayı, kendisinin biraz uzağına taşıyıp ‘haram diyenler bu ayeti delil gösteriyor’ ifadesi kullanılarak adeta haram diyenler cephesi kalabalıklaştırılmış. “Onlara temiz şeyleri helal pis şeyleri haram kılar” hükmünü de sigaraya kadar uzandırmak için hayli maharet gerekiyor. Haramlar zaten sayılmış olduğu için ayette geçen “pis şeyler” rahatlıkla zaten teker teker sayılıp, sadece ifadesiyle pekiştirilmiş bulunan haramlar için kullanılmış bir ifade olduğu düşünülebilir. Ki öyledir. Nelerin haram olduğu değil bazı şeylerin neden haram olduğu ifade ediliyor bu ayette.
Günümüz iktidarları sağlık sigortası sektörünün kâr marjını düşüren bazı hastalıkların tedavi giderinden kurtulma çabası doğrultusunda sigara yasakları icat ettiler. Sağlığa zararı çok olan sigaranın yasaklanma sebebi sigorta sektörünün kâr hanesine verdiği zarar. Neoliberalizmin hükümetleri, sektörel faydayı gözetmek zorunda bıraktığı malum. Oturup bunları konuşmak gerekirken, sektörel dayatmaya dinden icazet bulma çabası üzerine bunca zaman harcamak da ayrıca israf oluyor. Ama başta belirttiğim gibi zorunlu bir yazıydı benim açımdan. Hiç değilse Diyanet bu sefer getirdiği delillerin de gerçekten delil olmadığını görüp biraz daha debelensin tevil için.
Berrin Sönmez Kimdir?
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.
İstifa etmek yerine cambaza baktıranlar 15 Kasım 2024
Kadın ve çocuk cinayetlerinde cezasızlık olgusunun payı 08 Kasım 2024
Kent uzlaşısına kayyım atandı 01 Kasım 2024
Meclis etki ajanlığı teklifini reddetmeli çünkü… 29 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI