AKP'nin insanlığa yaptığı katkılar
Bazen AKP’nin hiç mi iyi bir tarafı yok diye itirazlar oluyor. Haklı bir itiraz. Gerçekten de AKP’nin insanlığa yaptığı bazı iyilikler var. Aklıma gelen üç tanesini yazayım: Başörtüsü, dış politikada bağımsızlık, TRT Kurdi.
AKP’nin insana, liyakate, adalete, hukuk devletine karşı yaptığı tahribatın haddi hesabı yok. Eğer parti mezarlığı diye bir şeyin olabildiği bir dünyada parti cehennemi diye bir şey de olsaydı, bugün sadece KHK ile mağdur ettiği insanlardan dolayı veya sadece Gülencilere çoluk çocuk demeden yaptığı zulümden dolayı bile AKP’yi daha bu tarafta zebaniler bekliyor olacaktı. Yani AKP’nin taammüden yaptığı haksızlıklar saymak ile bitmez.
Bazen AKP’nin hiç mi iyi bir tarafı yok diye itirazlar oluyor. Haklı bir itiraz. Gerçekten de AKP’nin insanlığa yaptığı bazı iyilikler var. Aklıma gelen üç tanesini yazayım.
BAŞÖRTÜSÜ
Eski Türkiye’de Kemalist ideolojinin ürettiği laik dogmatizm fikren haklı olduğunda bile üsluben zalimane idi. Hem elitist hem de insafsız idi. Dindarlara eşit yurttaş muamelesi yapmıyor, başörtülü kadınlara ve dindar kimliğe kanırta kanırta zulmediyordu. Sorunun başörtüsü değil insan haysiyeti olduğu açıktı. Bu firavunane kibir ve zulüm ancak AKP’nin “madem öyle, işte böyle” diyen balyozuyla yıkıldı. Bugün başörtülülerin de geleneksel laik parti ve çevrelerde insan ve eşit yurttaş muamelesi görmeye başlaması tamamen AKP barbarlığının yol açtığı dehşet ve kibirkırımının neticesidir. AKP’nin üstünlük imtiyazını terk etmemekte ısrar eden laik kesimlere tahakküm ve üstünlüğü tattırmış olması, Türkiye’de yurttaşlık bilincinin oluşmasına katkıda bulunmuş ve olması gereken ancak çok uzun sürebilecek bir değişim sürecini çok kısa bir zaman dilimine sığdırmıştır. (Aynı şekilde AKP’den daha çok Kürt düşmanlığı yapan Gülencileri bugün mecburiyetten Kürt sempatizanı yapan sır da AKP’nin onlara karşı süren gaddarlığıdır). Sonuçta, Türkiye’de yaşam biçimleri noktasındaki karşı-tahakkümü ile AKP, toplumsal muhayyilede bir tesviyeye sebep olmuş ve insanların birbirlerinden (yani birbirlerine yaşam biçimi dayatma tehlikesinden) korkarak, birbirlerine saygıyı öğrenmelerine ve dolayısıyla hukuka muhtaç yurttaş olarak eşitlenmelerine katkı yapmıştır.
DIŞ POLİTİKADA BAĞIMSIZLIK
Dış politikadan fazla anlamam. Ama bir gözlemimde ısrarlıyım: Bugün Suriye’de derin krizlere saplanmış, her taraftan döküldüğü düşünülen bir dış politika yürüten Türkiye’nin AKP ile birlikte daha önce hiç yaşamadığı bir şeyi, dış politikada bağımsızlığı tecrübe ettiğini düşünüyorum. Eski, az çok işleyen statükoyu yıkarak, devrimci tarzını dış politikaya da yansıtan AKP, Türk dış politikasını belki de ilk kez öngörülemez hale getirdi. Öngörülemezlik, bağımsızlığın bir özelliğidir. Hariciye birikiminin yok edilmesi, kifayetsizlikler, artan riskler, yaşanan başarısızlıklar ve süren kaotiklik (mesela, bir ABD’ye bir Rusya’ya yalpalamalar) “bağımsızlık” tezinin aleyhine olan veriler değil, aksine onu yansıtan şeylerdir. Özgürlük baş dönmesi yapar. Serbest kalan yalpalar. Bağımsızlığın iyi bir şey olmadığı söylenebilir. Ona bir itirazım olmaz. Ama eğer arzu edilir bir şey ise bağımsızlık, bunu AKP’nin dış politikada şu veya bu maliyetle olsa da elde ettiğini söylemek mümkün.
TRT KURDÎ
Geçtiğimiz günlerde eski bir konuşmasında Kürtçeyle dalgasını geçip Kürtlere hakaret ettiği bir kez daha dikkat çeken insan kökenli Türk şair İsmet Özel eski ismi TRT-6 olan TRT Kurdî’ye buğz ediyor, Kürtçe diye bir dilin olmadığını sayıklıyordu. Faşizan kaprisleri dahil kendine ait tek bir orijinal düşüncesi olmayan ancak Alman sağ düşüncesinin ürettiği kavramlar ve “racon”u ustalıkla Türkçeleştiren ve bu nedenle en fazla bir ithal-ikame şairi olarak “tercümanlık” payesini hak eden bu şairin söyledikleri bugün çoğumuza gülünç geliyorsa bunda TRT Kurdî’nin rolü büyük.
AKP’nin insanlığa ve onun bir cüzü olarak Kürtlere yaptığı en önemli iyiliklerden biri şüphesiz TRT-Kurdî’dir. Denebilir ki mecbur olduğu için yapmıştır. Hatta müzik ve kültür dışındaki içerikler baştan aşağı propaganda ile doludur. Olabilir. Olsun. Bunların hiçbiri şu gerçeği değiştirmez: TRT Kurdî, Kürt dilinin Türkiye toplumu nezdinde normalleşmesine ve gelişmesine hayati önemde katkı yaptı, ona meşruiyet kazandırdı. Sanıldığının aksine bu sadece Türkler nezdinde değil Kürtler nezdinde de yaşandı ve yaşanması gereken bir ameliyattı. Kürtlerin ancak Türkiye’de devlete ortaklıkla sağlanabilecek eşitliğine ulaşmak için Kürtçenin bir dil olarak tanınması ve kabul edilmesi gerekiyor. Bu açıdan TRT Kurdî bir kazanımdır. Kürtçe bir eğitim dili ve resmi devlet dili oluncaya kadar Kürtlerin mücadeleye devam etmesi gerekiyor.
Yukarıda AKP’nin sevap veya başarılarından bazılarına değindim. Her iktidar şüpheyle bakılmaya, teyakkuzla sürekli adam edilmeye muhtaçtır. En mağdur/mazlum insanların bile iktidarında yolun sonunda çürüme ve tahakküm vardır. İktidara güvenmemek iyi yurttaş olmanın gereğidir. Bugün adaleti tutturmak için insanların sevgi ve düşmanlığı şahıslara ve kimliklere değil, sıfatlara ve davranışlara yöneltmeleri gerekiyor. Ta ki aynı şahsın veya kimliğin doğruları ve yanlışları farklı muamele görebilsin. Ta ki kibir ve intikam yerini saygı ve adalete bıraksın.