YAZARLAR

Düşünür kime denir?

Felsefeden bahseden bir insanın felsefe yaptığını düşünmek bir yanılgıdır. Bir kişi felsefeden sadece bahseden bir tarifçi, düşünce tarihinin galerisinde isimsayar bir fikir katalogcusu olabilir. Filozof veya düşünür, bahsini etmediğinde de felsefe yapar, büyük isimleri zikirle gözlerimizi veya kulaklarımızı kamaştırmadığında bile felsefe denilen o zamana yayılmış konuşmaya dahil olabilir.

Düşünce ile diploma arasında bir ilişki yok. Diplomalar sadece bir alandaki okuma-yazma yeterlilik vesikalarıdır. Cehalet karşısında diplomaya hürmet ne kadar lazım bir şey ise diplomanın fetişleştirilmesi de o kadar yanlış. Akademisyenlerin çoğu, vazifesini yapan memur konumundadır ve onlardan özel olarak düşünce beklenmez. Düşünce bir uzmanlık alanı değildir. Önce kabiliyet sonra bir cesaret meselesidir.

Düşünür, başlangıçta yola girmiş olsun veya olmasın yoldan çıkabilen kişiye denir. Peygamber bile düşünür değildir. Çünkü hakkı söylediğinde sonuçları ile ilgilenmeme lüksüne sahiptir. Doğru veya yanlış, tebliğle mükellef görür kendini. Halbuki düşünür söylediğinin hesabını vermek zorundadır. Muhakemenin mahkemesinde şüpheli konumundadır.

Çok kitap okuma ile düşünce arasında varolduğu sanılan (ve varolmadığı söylenemeyecek) bağ da son derece zayıftır. Çok kitap okumak bilgi için iyidir. Lakin bilginin artması otomatik olarak düşünceyi doğurmaz. Bilgi niceliksel olarak arttığında bile eğer düşüncenin altyapı unsurları mevcut değilse o bilgi niteliksel bir şey olan düşünceyi üretemez. Düşünceden mahrum okuma insanı bilgisayar yahut kitapsayar yapar. 'Hiçbir zaman' yerine 'henüz' kaydı düşmek zorunda kalsak da yapay zeka (AI) için de aynı şeyi söyleyebiliriz: Yapay zeka düşünce üretemez.

Düşünce fikirde iradenin eylemidir. İrade ise idareden yolda durmasıyla değil, yoldan çıkmasıyla ayrılır. İrade, mevcutlar arasında seçim yapmakta devreye girse de henüz orada akıldan ayrışmış değildir. İradenin bir eylemi olarak düşünce, mevcudun ve hatta mümkünün tasvir ve tahlili değil, varolmayanın imkan ve vücudun içine çekilmesidir. Başka bir deyişle, mevcutlar arasında tercih değil, olmayanı mevcudiyete çağırma eylemidir: Bir tür takdir kabiliyetidir, inşa’nın değil icad’ın konusudur.

Bilgi ile düşünce arasındaki farkı tarif için şöyle bir örnek verelim: Bir gün bir grup insan yola çıkar. Yol boyunca bir arkadaş yolda gitmeyi (okuma yazma) öğrenir sonra ayrılır. Bir başkası okumaya (yolda gitmeye) devam eder, akademisyen olur. O artık sadece gittiği yolu değil başka yolları da bilir. Yani yol uzmanıdır. Ama o da düşünüre ancak yol boyunca eşlik edebilir. (Akademisyenlerin çoğu literatürün mahkumudur. Yol bittiğinde biterler). Düşünür, yolda başlayan yolculuğuna yolun bittiği yerde devam edebilen kişidir. Bilme ve öğrenme en fazla düşünmeye hazırlık olarak katkı sağlar ama asla düşünmenin yerini alamaz. Yürünmüş yolların bilgisi (akademik felsefe, mesela) değerlidir ama yürünmemiş yolda yürüme (felsefe yapma) ile aynı şey değildir.

Tam da bu nedenle felsefeden bahseden bir insanın felsefe yaptığını düşünmek bir yanılgıdır. Bir kişi felsefeden sadece bahseden bir tarifçi, düşünce tarihinin galerisinde isimsayar bir fikir katalogcusu olabilir. Filozof veya düşünür, bahsini etmediğinde de felsefe yapar, büyük isimleri zikirle gözlerimizi veya kulaklarımızı kamaştırmadığında bile felsefe denilen o zamana yayılmış konuşmaya dahil olabilir.


Mücahit Bilici Kimdir?

City University of New York, John Jay College’da Sosyoloji bölümü öğretim üyesidir. Üniversiteye kadarki eğitimini doğduğu Silvan, Diyarbekir’de, lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi sosyoloji bölümünde, doktorasını University of Michigan, Ann Arbor’da tamamladı. Daha önce Taraf, Yeni Yüzyıl, OT Dergi gibi süreli yayınlarda bir süre köşe yazarlığı da yapan Bilici’nin İngilizce yayınlanmış kitap ve makalelerinin dışında Türkçe yayınlanmış kitaplarından bazıları şunlardır: İslamda Savaş Bitmiştir (Avesta, 2016) ve Hamal Kürt: Türk İslamı ve Kürt Sorunu (Avesta, 2017).