YAZARLAR

Hayat dursun ki hayat aksın

Unutmayalım ki tüm dünya, yayılım hızı konusunda daha önce görülmemiş bir virüsle karşı karşıya. ‘Bize bir şey olmaz’ diyecek ilk yer idareciler olamaz. İdareciler olsa olsa, durumun ciddiyetini ilk kavramakla mükellef olan mecra olurlar. Bu denli hızlı yayılan, bir kişiden diğerine geçmek için ufacık bir temasın bile bazen yettiği bir hastalık için değil bir hafta, 1 saat bile bazen geç oluyor.

Korona virüsünün olmadığı bir yazı yazmak için çok düşündüm. Hani kıyısından dokunmaya bile razıydım. Uğur Ağabey’in (Vardan) alanına girip evde otururken izleyebileceğiniz sinema filmlerinden mi girsem, en unutulmaz ve ilham verici spor şarkılarından mı çıksam en klişeye doğrudan girmiş olurum diye masanın başından kalkamadım. Düşündükçe koronaya battım. Battıkça da zihnim bulandı. Koronadan başka bir şey düşünemez oldum. Çok değil bundan 3 hafta önce ‘hayat dursun ki unutmayalım’ demiştim. Sebebim başkaydı, meramım derindi. Keşke o gün dursaydı her şey. Şimdi ise hayatın durmasını istemek nedir ki, durmasından başka alternatifi tahayyül etmek ile imkansız.

Şu an olduğu gibi hayat durmadığında ne mi oluyor? Hemen örneklerle beyan edeyim. İlk örneğimi futboldan vereyim. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir, 12 Mart günü yaptığı açıklamada “Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında, 5 saatte yakın bir toplantı yapıldı ve sonunda, bütün ligler için karar alındı. İnsan sağlığını öne tutarak, 30 Nisan'a kadar tüm maçlar seyircisiz oynanacak. Bizim görevimiz bu kararı uygulamak. Tüm takımlarımız bu kararı uygulayarak, maçlarını seyircisiz oynayacaktır” dedi. Tüm Avrupa liglerini ertelerken, biz ‘Hakem devam dedi’ dedik. Çünkü sandık ki seyirci olmayınca problem olmuyor. Sandık ki seyirci olmayınca her maç ortalama 150-200 kişi birbirleriyle sosyal mesafesini koruyamadan iletişime geçmiyor. Sandık ki seyirci olmayınca sporcuya ve idareciye bir şey olmaz. Sandık ki onlar insan değil.

Sadece futbol değil basketbol ve hentbol da durmadı bu topraklarda. Onlar da sadece seyirciyi denklemden çıkardı. Halbuki virüs dediğin şey sporcuyu dışarda bırakmıyordu. Yine 12 Mart’ta bu kez Türkiye Basketbol Federasyonu’ndan bir yazılı açıklama yapıldı. Buna göre hiç temas sporu olmayan (!) basketbolda en üst ligimiz için şu kararlar açıklanmıştı:

  • Karşılaşmaların öncesi ve sonrasında seremoniler gerçekleştirilecek ancak el sıkışma olmayacak.
  • Soyunma odalarına oyuncular ve takım yetkililerinin dışında kimsenin girmesine müsaade edilmeyecek.
  • Hakem masaları ve takım bankları dezenfekte edilecek ve bu alanlarda sıvı el temizleyiciler bulundurulacak.
  • Müsabakalarda minimum sayıda personel görevlendirilecek

Böylece tüm sorunlar ortadan kalkacak, virüs futbol sahalarına olduğu gibi basketbol salonlarına da uğramayacaktı. Zira tüm önlemler alınmıştı. Diğer tarafta ne mi oluyordu. Euroleague ve NBA çoktan fikstürünü durdurmuş, sporcularının ve seyircilerinin sağlığı için doğru hamleyi yapmıştı.

Sonra ne mi oldu? Köprünün altından o kadar da su akmamasına karşın, federasyonların açıklamalarının mürekkebinde hala kuruyacak noktalar varken, 19 Mart’ta olması gereken oldu. Futbol, basketbol ve hentbol ligleri için erteleme kararı geldi. Gereksizce uzun, anlamsızca beklenmiş ve ziyadesiyle geç kalınmış bir karardı. Her şeye rağmen zarar ve gidilen yol kıyasında ilk dönülen yer her zaman kâr hanesine yazılır yazılmasına da tablonun zarar hanesinde neler kalıyor, göz onu atlıyor. Halbuki atlamamak lazım.

Bir hafta geç alınan karar sonrasında dün Fenerbahçe, bazı oyuncular ve idarecilerde korona virüs belirtileri saptandığı, oyuncuların hastanede kalmasına gerek olmadığını idarecinin ise kontrol amacıyla hastanede gözetim altında tutulduğunu açıkladı. Henüz resmen ilan edilmediği için iddiaya göre de testleri pozitif çıkan oyuncular Jan Vesely, Kostas Sloukas ve Ahmet Düverioğlu’ydu. Hastanede kontrol altında tutulan isim ise Fenerbahçe Beko İdari Menajeri Cenk Renda’ydı.

Maalesef ki benzer haberlerin futboldan ya da hentboldan gelmemesi için de hiçbir gerekçe yok. Ve bu noktadan sonra vebali de doğru olan kararı vermekte 1 hafta geciken kimse onun üstünde olacak.

Unutmayalım ki tüm dünya, yayılım hızı konusunda daha önce görülmemiş bir virüsle karşı karşıya. ‘Bize bir şey olmaz’ diyecek ilk yer idareciler olamaz. İdareciler olsa olsa, durumun ciddiyetini ilk kavramakla mükellef olan mecra olurlar. Bu denli hızlı yayılan, bir kişiden diğerine geçmek için ufacık bir temasın bile bazen yettiği bir hastalık için değil bir hafta, 1 saat bile bazen geç oluyor. Bunu tecrübe etmeden de bilebilirdik, bilmeliydik. En azından şimdi spordan ders almak lazım. Devlet önce çalışamadığı için mali sıkıntı yaşayacak olan emekçiler başta olmak üzere tüm sıkıntı yaşayacak bireylere yardım paketlerini açıklayıp, onların maksimum sürede sadece hayatlarını idame ettirecek maddi ve manevi yardımı yapacağını belirtip hayatı durdurmalı. Yarın daha geç olmadan.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’