Cinsel suçlar 'kapsam dışı' aldatmacası
Siyaset için, yargı için az utanç değil. Bu utancı tek başına taşımak istemeyen iktidar ve müttefiki, kendisine suç ortağı arayışına girişti. Yıllardır kriminalize ederek siyaset yapmasını engelledikleri HDP’nin kapısına bile gidişleri bu ağır yükü yalnız taşımak istemeyişlerinden kaynaklanıyor. Yani muhalefetin bu paketi meclise gelmeden durdurma şansı var ama muhalefet partileri popülizmden ne kadar uzak ki, ümidimiz olsun. Evet cinsel suçlar ve kadına yönelik şiddet suçları hakkında infaz indirimi istemiyor kimse ama çocuğun cinsel istismarını evlilik adıyla sunma kurnazlığına direndiklerinden emin olmak zor.
İnfaz paketi adıyla dilimize yerleşen Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin ikinci kısmı olarak yine bir torbaya tıkıştırılmış halde karşımıza gelmesi bekleniyordu. Ancak beklenenin aksine ceza muhakemelerine ait düzenlemeler içerdiğini gördüğümüz bu ikinci paketin kamuoyu önünde tartışılması pek mümkün olmadı. Çünkü kimilerinin umutla, kadın ve çocuk hakları savunucularının endişeyle gözlediği infaz düzenlemesinin de hemen bu ikinci paketin ardından TBMM Başkanlığına sevk edilmeye hazır olduğu duyuruldu.
Ve henüz ortada olmayan taslak metnin içeriğine dair haberler basına pompalandığı için geçen haftayı hayli yoğun yaşadık. Tıpkı korona virüsü ve salgınla mücadele konularında pek çok yalan yanlış bilgi dolaştığı gibi bu paket de her köşeden ayrı söylemin yükselmesiyle kötücül gizemli hale büründürüldü. Kafaların yeterince karıştırılması, yasa teklifinin etraflı tartışılmasını önleyebilir, bu hengamede teklifin yasalaşması kolaylaşabilirdi. Dolayısıyla toplumu geren bir tablo yaratıldı. Yıllardır cezaevlerinin kapasitesini kat kat aşan doluluk oranını nedeniyle af beklentisi vardı.
Kadın ve çocuk hakları savunucularıysa eril şiddet faillerinin ve özellikle cinsel suç faillerinin bu kapsamda tahliyesine engel olmak için yoğun çaba harcıyordu yıllardır. Özellikle çocuk istismarını evlilik kılıfıyla “masumlaştırma” eğiliminin görünür olduğu 2016 yılından bu yana toplum, tepesinde sallanan Demokles'in kılıcıyla tehdit altında yaşıyordu. Aynı yıllarda MHP af söylemini gündeme taşıdığı için kimileri ümit kimileri kaygı yaşar olmuştu. Yıllardır devam eden bir gerilimden söz ediyoruz yani. Derken korona günleri başlayınca, pek çok ülke sosyal izolasyon ihtiyacıyla cezaevlerini boşaltma, mahkumları tahliye etme yoluna giderken Türkiye gündemine infaz indirimi yeniden oturdu.
Nergis Demirkaya’nın infaz paketinin hızlandığı bilgisini içeren "Cezaevlerinde korona" alarmı başlıklı haberinde gördüğümüz gibi af, siyasi gündemin ilk sırasına tekrar yerleşti. "İşte infaz paketi" başlıklı Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya'nın yazısından içeriğe kolaylıkla ulaşılabilecek olan taslak için iktidarın mutabakat arayışına girdiğini de biliyoruz. Önce MHP ile fikir ayrılıklarını giderip taslakta ortaklaşan AKP sonrasında CHP, İyi Parti ve HDP ile de sunduğu taslak üzerinden görüş alışverişine yöneldi.
İktidar, devlete karşı işlendiğini iddia ettiği suçları infaz paketinin kapsamı dışında bırakıyordu. Terör suçları hariç ifadesi, düşünce ifade hürriyetini alabildiğine daraltıp terör kavramı içine atan siyasi akılla hazırlandığı için pakete göre gazeteciler, hak savunucuları muhalifler yararlanamayacak. Ama uyuşturucuyla ilişkili suçlar ve cinsel suçlar af kapsamında olacak. Yıllardır beklenti yaratılan bu af ya da indirim konusunda her zaman söylediğimi yine tekrarlayarak Çakıcı, torbacı, tecavüzcü, tacizci yararlanacak şeklinde özetleyebilirim bu teklifi.
Siyaset için, yargı için az utanç değil. Bu utancı tek başına taşımak istemeyen iktidar ve müttefiki, kendisine suç ortağı arayışına girişti. Yıllardır kriminalize ederek siyaset yapmasını engelledikleri HDP’nin kapısına bile gidişleri bu ağır yükü yalnız taşımak istemeyişlerinden kaynaklanıyor. Yani muhalefetin bu paketi meclise gelmeden durdurma şansı var ama muhalefet partileri popülizmden ne kadar uzak ki, ümidimiz olsun. Evet cinsel suçlar ve kadına yönelik şiddet suçları hakkında infaz indirimi istemiyor kimse ama çocuğun cinsel istismarını evlilik adıyla sunma kurnazlığına direndiklerinden emin olmak zor.
Geniş bir özetle genel gidişi hatırlattıktan sonra şimdi medyada yaratılan kafa karışıklığını izah etmeye çalışayım. Bilindiği gibi 24 Mart'ta kadın hareketi sosyal medya eylemiyle pakete tepkisini ortaya koymuş ve yıllardır istenen düzenlemeyi bir kere daha durdurmayı başarmıştı. Kadınlar bu defa da cinsel suçlara infaz indirimi teşebbüsünü erteletmeyi başardı çünkü kadın talepleri o kadar haklı ki, kimsenin aksini söylemesi mümkün değil. Salı günü meclise getirilmesi beklenen teklif gelemedi. Ancak malum siyasi kurnazlıklar da bitip tükenmek bilmiyor.
Kadın hareketinin erteletme başarısını yok sayıp yaşanan gelişmeden Erdoğan’a puan aktarma yoluna gidildi medya kalemşörleriyle. #CinselSuçlaraİndirimOlamaz başlıklı sosyal medya eylemini takiben Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen bir toplantının haberleri sardı ortalığı. Yazılanlar, muhalefet partilerine sunulan taslağın içeriğinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın haberi olmadığı izlenimi verecek şekilde kurgulanmıştı adeta. Uyuşturucu ve cinsel suçlar için “Erdoğan’ın kırmızı çizgisi” deniyordu, toplantıdan aktarılan bilgilerde. Ve Erdoğan’ın kendi sözleriyle tepkisini yazısına taşımıştı Abdülkadir Selvi: “Ortada fol yok yumurta yokken, henüz muhalefet partilerinin görüşleri alınıyorken, bazı muhalefet milletvekilleri ve sosyal medyada birileri ‘AK Parti cinsel istismar suçlarını affediyor’ diye haksız suçlamalarda bulunuyorlar. Yok böyle bir şey."
O “birileri” kadın hareketi bilindiği gibi ve aktarılan cümleler başlı başına anılan toplantının ve paketin ertelenme sebebinin sosyal medya eylemi olduğunu gösteriyor. Adeta itiraf. Ancak Selvi farklı taşıyor tabi durumu yazısına ve talimattan söz ediyor: “Terör, kadına ve çocuğa cinsel istismar ve kadına şiddet, adam öldürme ile uyuşturucu kesinlikle kapsam dışında tutulacak.” Erdoğan’ın toplantıda verdiği talimat böyleymiş.
Aynı gün aynı gazetede yayınlanan haberde ise “yok öyle bir şey" sözüyle inkar edilen çocuğun cinsel istismarına af düzenlemesinin, başka bir pakete aktarılacağı ve infaz paketinden önce meclise sunulacağını öğreniyoruz. Cuma deniyordu haberde şimdiyse salıya kaldığı söyleniyor. Tabi sadece zamanlama değil kafa karışıklığının sebebi. Cinsel suçlar af kapsamında mı af kapsamı dışında mı, sorusunun cevabı muğlaklaştırılıyor.
Çocuğun cinsel istismarı suçunu erken evlilik kılıfıyla meşrulaştırmak isteği doğrultusunda planlanan kurnazlık var ortada. Kurnazlık, suçun af kapsamı dışına alınması değil sadece infaz paketi kapsamı dışına alınması. Erken evlilik adı altında ayrı bir düzenleme yapılarak infaz paketinden önce yasalaştırma teşebbüsü, tecavüzcülerin affedildiği gerçeğini perdeleme kurnazlığı. Katmer katmer perdeden söz ediyoruz tabi. Önce çocuğun cinsel istismarını evlilik kılıfına sarıp perdeliyorlar. Ardından af paketinden çıkarma kurnazlığıyla yeniden bir perdeye daha sarılıyor. Pür tesettür siyasi kurnazlıkla çocuğun cinsel istismarı af kapsamından değil af paketinin kapsamından çıkarılmış oluyor.
Kapsam dışı sözünün karşılığı bu ve affedilmeyecekleri söylemi de böylece aldatmacadan ibaret. Gözbağcılığı kararının alındığı, Erdoğan’ın başkanlığında gerçekleştirilen bu toplantıya kimler katılmış onu da haberden aktaralım ki bu muhteşem taktikte katkısı bulunanlardan hiç kimse kendisini dışlanmış hissetmesin: “Tarabya’daki Huber Köşkü’nde telekonferans yöntemiyle düzenlenen toplantıda İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da yer aldı. Görüşmeye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, AK Parti TBMM Grup Başkanı Naci Bostancı, AK Parti Grup Başkanvekilleri Mehmet Muş, Mehmet Emin Akbaşoğlu, Cahit Özkan, Özlem Zengin, Bülent Turan da Ankara’dan katıldı.”
"Virüs gölgesinde yargı adımları: Erken evliliğe düzenleme" başlıklı köşe yazısıyla konuya dahil olan Hande Fırat da “içerden” görüşler aktarmayı seçmiş: “…üst düzey bir isim, 'Evlenmişler bitmiş. Zaten getirdiğimiz cezalarla artık erken evlilik olmaz. Ancak ortada bir mağduriyet var, özellikle çocuklar açısından' dedi." Çocuğun cinsel istismarı suçu, bu istismarın neticesi olan çocukların mağduriyeti araç kılınarak affedilmek isteniyor. Benzer şekilde Romanlar da cinsel suçları af utancına kılıf olarak kullanılıyor: “Düzenleme yasalaşırsa yaklaşık 300 kişinin yararlanacağı belirtiliyor. Yüzde 80’inin Roman olduğu bilgisi var. Romanların hem AK Parti hem CHP milletvekillerinden düzenli olarak bu konuyla alakalı talepte bulundukları ifade ediliyor.”
Peki üst düzey yetkilinin iddiası doğru mu ya da ne kadarı doğru, sorusuna cevabı Roman derneklerinde aradım. Görüştüğüm Roman Hakları Derneği temsilcileri ise erken evlilik, çocuk evliliği gibi isimleri kullanmaktan kaçınarak çocuğun cinsel istismarı suçunun Romanlarla anılmasından rahatsızlıklarını belirttiler. Sadece kendi derneklerinin değil bütün Romanların çocuk istismarına gerekçe gösterilmekten rahatsızlık duyduğunu, açık dille ifade ettiler. Romanlara yaşatılan toplumsal ayrımcılığın devlet politikasına dönüşmüş hali olarak değerlendirdiler “yüzde sekseni Roman” iddiasını. Gelecek yazımda Roman hak savunucularının ve çocuk hakları savunucularının sözleriyle af ve çocuk istismarı konusuna devam edeceğim.