Koronanın turnusol etkisi
Korona sadece kötü şeyler göstermedi. Mesela yalnızca otomobil fabrikaları çalışmadığında bile hava kirliliğinin ne kadar az olduğunu gösterdi. Biraz şu kapitalizme mola versek, dünyanın kendine gelebileceğini gösterdi. Hâlâ asfaltın altı kumsaldı, hâlâ ve her şeye rağmen..
Korona virüsünün her şey bir yana bir de turnusol kağıdı özelliği var. Şöyle sokaklarda bir salınınca iktidarı, muhalefeti, sağı, solu, bizi açığa çıkartıyor. Asitten ayrılıp ne olduğumuzu görüyoruz. İşte koronanın turnusol etkisi…
İktidar için, cuma namazının ne olduğunu gösterdi bize; ayrı ayrı, seçilmiş, elit Müslümanlar, birbirinden yeterince uzak, kendi tanımlarıyla 'simgesel' bir namaz eylediler. Seyreltilmiş sevaplar halinde, düzen ve intizam içinde, protokol camiisine serpilmişlerdi. Namazı kıldırana da çok uygundu bu. Başkan tarafından seçilmiş, laik devletin din memuru başkan, dolgun bütçesiyle, kendisine tam yakışır, bir simgesel cemaate namaz kıldırdı. Herhalde oradaki şanslı müminler, bütün Müslümanlara farz olanı yapabilmenin farkını hissetmişlerdir. Banka reklamlarının ‘ayrıcalıklı olduğunuzu hissedin’ pelesenki gibi…
-Bu gösterge bilimi küçümsemeyin. Cumaya gidip gitmeyen, kimin hangi camiiye gittiği, hangi hocayla ve hangi cemaatle namazını eda ettiği, vaazda neler dendiği, neler denmediği ve hatta kapının üstüne asılmış, ince bir çiviye ve sallanan, ‘Cumaya gittim dönücem levhası’ hepsi, her zaman, bir toplumsal durumun doğrudan simgesi oldu bu topraklarda. Hatta barış sürecinde, bence kitlesel olarak barış için tek yapılan şey 'sivil cuma' namazları bu yüzden iktidarı çok rahatsız etmiş, ilk görüşmelerde hemen ilk olarak bunun yapılmamasını talep etmişlerdi. -
Bu dünyada da ‘Hepimiz aynı gemideyiz’ halini ortaya çıkardı; ilk defa prensler, devlet başkanları, başbakanlar ve eşleri, ünlü artistler, özellikle zenginlerle filan aynı hastalığa yakalandık. Hepsiyle ölümün dışında bir ortak paydamız var artık. Zenginler sadece romanlarda aşktan, yoksullarsa açlıktan tüberküloz olmuyor artık. Herkes korona bu gemide. Fakat şunu da gösterdi ki aynı gemideydik ama aynı yerde değildik. Kimimiz birinci mevki, kimimiz güverte yolcusu! -Rahmetli Fidel’den alıntı bu. Neoliberalizme ilişkin diyordu bunu. Bak rahmet istedi.-
Yani kimimizin sadece test olmak için bile saatlerce beklediği, kimilerinin 125 test ile, puzzle yaptığı bir dünya olduğunu gösterdi. İktidarla dans etmenin dayanılmaz kiti bu.
-Red-kit bu. Tank yapanın elması kızarır çünkü-
Sadece kötü şeyler göstermedi. Mesela yalnızca otomobil fabrikaları çalışmadığında bile hava kirliliğinin ne kadar az olduğunu gösterdi. Biraz şu kapitalizme mola versek, dünyanın kendine gelebileceğini gösterdi. Hâlâ asfaltın altı kumsaldı, hâlâ ve her şeye rağmen..
-Brezilya’da Amazon’un denizden büyük bir kolunda yüzmek için, yolun karşı tarafına geçiyorduk. Asfaltın karnını delmiş oluyordu ağaç kökleri. Devlet bu yüzden ana yolun kıyılarını sürekli yakıyordu. Biraz geç kalsa, kökler ve yeşil, asfaltı parçalayıp, petrol medeniyetinin huzurunu bozuyordu. Bazen köklerin üstünü temizliyorduk. İyi ki var hâlâ doğa diyorduk. Asfaltın bağırsaklarını seyrediyorduk.-
Ha bir de, hiç yıkılmaz denilen kapitalizmin, ölü bir virüs karşısında bile ne kadar aciz olduğunu gösterdi.
Yani sakın ölmeyin daha işimiz var devrim yapacağız ve mutlu olmak, bağışıklığı artırır, unutmayın…