YAZARLAR

Salgında artan şiddet ve çözüm önerileri

Acil yardım hatları. En önemli kısımlardan biri. Daha çok duyurulmalı. Gerekirse ana kanallarda ekranın köşesinde durmalı, aralıklarla akmalı. Her reklamın başında ve sonunda gösterilmeli. Çağrı hatları genişletilmeli, ulaşılabilir olmalı.

Korona virüsü salgını sebebiyle tüm dünyanın eve kapandığı bu süreçte, kadınlar ve çocuklar ne yazık ki yine en olumsuz şekilde etkilenenler. Dünya olarak karantinaya kapandığımızdan bu yana, kadına yönelik ev içi şiddetin bazı ülkelerde 9 kata kadar arttı ve dolayısıyla hızlı çözüme yönelik devletleri göreve çağıran kampanyalar düzenliyor kadın örgütleri. Türkiye’de de bir üyesi ve avukatı olduğum Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri bu anlamda önemli çalışmalar yaptı ve yenilerde bir el kitapçığı da çıkardı. Bu kitapçıkta ayrıca kadınlara şiddetten uzaklaşabilmeleri için ufak bilgilendirmeler de yapıldı. Kitapçığa bu link üzerinden ulaşmanız mümkün. Muhakkak okumakta fayda var, zira yalnızca bize uygulanandan değil, başkalarına uygulanan şiddetten de sorumluyuz ve maalesef şiddet sandığımızdan çok daha yakınlarımızda kol gezmekte.

Bu noktada kendimden örnek vermek isterim; birkaç gün önce “abla” diye hitap ettiğim bir yakınım beni aradı. Açtığımda ağlıyordu ve telaşlıydı. Babası kendisine ve annesine bıçak çekmişti. “Ne yapmam lazım akıl ver benim aklım durdu” dedi. Abla dediğim bu yakınım aynı zamanda avukattı ve ne yapılması gerektiğini gayet iyi biliyordu fakat bir nevi şoktaydı ve sağlıklı düşünemediğini düşünerek beni aramıştı. Ayrıca, savunma sporu biliyordu ve bıçağı babasının elinden bu şekilde almıştı. Ya bilmeseydi? diye düşündüm bir an. Hemen yapılması gerekeni söyledim. Elbette polisi arayacak, uzaklaştırma kararı alacak ve suç duyurusunda bulunacaklardı. Öyle de yaptılar fakat tüm bunlar bu süreçte hiç de kolay olmadı. Polis hattı yoğunluktan dolayı (virüs ihbarları) düşmedi bir türlü örneğin. Mağdur anne apar topar evden çıkıp karakola bizzat gidip şikayette bulunmak durumunda kaldı. Babayı zapt etmek zaten şokta olan mağdur kızına kalmış oldu. Sonrasında adamı akrabaları gelip aldı götürdü. Ya evde kalmaya devam etseydi karar çıkana kadar? Gerçekten şans eseri yaralanmaktan ya da ölümden kurtulan iki kadın…

Gelin görün ki, geçtiğimiz 10 günde 10 kadın kurtulamadı bundan. 10’u da evinde öldürüldü. Büyük ihtimalle daha fazla ve biz bilmiyoruz. Kadınlar kendi evlerinde öldürülüyorlar. Kim bilir, Emine Bulut gibi çocuklarının gözü önünde öldürüldüler. Bir kadın Rize’de sokak ortasında öldürüldü örneğin. Sosyal medya hesabı açtı diye. Canavarca…

Bu ölümler kader değil. Hep diyoruz ya; önlenebilir. İlk etapta en önemli kısım; şiddet uygulayanın mağdurlardan en hızlı şekilde uzaklaştırılması. Bu anlamda, 6284 Sayılı Yasa ve yasanın etkin şekilde uygulanması bu süreçte ayrıca hayat kurtarıcı. İstanbul Sözleşmesi zaten önleyici tedbirleri en kapsamlı şekilde içeren bir sözleşme ve normalde uygulanmayan bu sözleşmenin uygulanmasının tam da vakti.

Fakat bu zorlukta nasıl?

Bizim esas dikkati çekmek istediğimiz nokta; devletin bu süreçte şiddeti önlemeye yönelik hızlı politikalar ve önlemler üretmesi ve bu önlemlerin derhal uygulanması gerekliliği. İstanbul Sözleşmesi’nin başlıca 4 ilkesinden bence en önemlisi şiddeti önlemeye yönelik bütüncül yaklaşımdır. Ne yapılabilir?

Biliyorsunuz, yargısal işlemlerin önemli bir kısmı durdu bu süreçte, durmayan kısım da iyice yavaşladı, aksıyor. Fakat, koruma kararı verme ve cezai şikayet işlemleri devam ediyor. Bu kısım hızlandırılabilir, hatta mümkünse koruma kararlarıyla ilgilenen ayrı bir kalem oluşturulabilir. En son 6284’e ilişkin gönderilen genelgelerde kolluk kuvvetleri bakımından da ayrıca yasanın etkin uygulanması ve ayrı bir birim oluşturulması belirtilmişti. Acaba bu şu anda işler durumda mı? Öyleyse telefonlar niçin meşgul? Bu birime özel ve direkt olarak ulaşmanın bir yolu yok mu? Mevcut durum olmadığını gösteriyor, o halde derhal oluşturulmalı. Bunun için bir dijital yazılım, hatta bir aplikasyon üretilebilir örneğin.

Acil yardım hatları. En önemli kısımlardan biri. Daha çok duyurulmalı. Gerekirse ana kanallarda ekranın köşesinde durmalı, aralıklarla akmalı. Her reklamın başında ve sonunda gösterilmeli. Çağrı hatları genişletilmeli, ulaşılabilir olmalı.

Kamu spotları. Nasıl ki korona virüsüne ilişkin “evde kal” spotları dönüyor, aynısı şiddeti önlemek üzere de yapılmalı. Kısa ve anlaşılabilir videolar. Şiddete karşı uyarıcı, yasal yaptırımların belirtildiği, eğitici videolar. Her biriyle ilgili pek çok video televizyonda sürekli dönmeli, her reklam aralığında verilmeli. Bugünlerde birine telefon açtığımızda bir ünlü çıkıyor ve evde kal çağrısı yapıyor, bunun benzeri şiddet için de yapılmalı.

Ekranda sürekli dönen, telefonda sıkça duyduğumuz bu acil yardım hatları bilgisi ve kamu spotları hem kadınlara ve çocuklara güven verecek, hem de şiddet uygulayanları şiddetten bir miktar da olsa geri tutacaktır.

Sığınma evleri. Sayıları hızlıca arttırılmalı. Muhakkak kocaman binalara gerek yok. Hoş, Çin bu süreçte hastane dahi inşa etti. Ama en azından her ilçede olacak şekilde, hatta kalabalık şehirlerde her mahallede olacak şekilde sığınma evleri açılmalı. Ayrıca, hijyen koşullarına da en üst düzeyde özen gösterilmeli.

Yine güven veren davranışlardan bir diğeri, yönetenlerin şiddet konusunda taviz verilmeyeceğini sık sık dile getirmeleri. Örneğin, Fransa’da Macron acil yardım hatlarına dikkat çekmek için kendi bizzat bu hatlarda konuştu. Bir benzeri burada da yapılabilir. Fakat, insan düşünmeden edemiyor; cinsel dokunulmazlığa yönelik suçları indirime tabi tutmaya heveslenen eril zihniyet, acil yardım hatlarıyla konuşmayı kendine nasıl görev bilsin?

Ekonomik krizler, savaşlar ve diğer zor koşullar ilk olarak hep kadınları ve çocukları etkiliyor. Borcunu ödeyemeyen erkek, hıncını eşinden çocuğundan çıkarıyor. Dolayısıyla, insanların işlerinden çıkarıldığı, zorla ücretsiz izne çıkarıldı bu süreçte ekonomik sıkıntılar yine su yüzünde. Bu bağlamda, bu süreç için yoksul ailelerde kadınlara ayrıca bir ekonomik destek sunulabilir. Kulağa çok şey istiyormuşuz gibi geliyor aslında ama değil. Son derece yapılabilir, gerçekleşebilir bir öneri.

Ve yine bu süreçte de işten ilk uzaklaştırılanlar hep kadınlar. 13 Mart tarihli bir genelge çıktı örneğin; küçük çocuğu olan kadınların yıllık izin haklarının derhal kullandırılacağına ilişkin. Niçin yalnızca kadınlar? Bu tür izinler hem anneye hem babaya kullandırılmalı, hep diyoruz, ebeveyn izni olmalı.

Tüm bunların dışında, şiddete maruz bırakılan ya da şiddet tehlikesiyle karşı karşıya olan kadınların alabileceği bireysel önlemler de var. Kendilerine, acil durumlarda sığınabilecekleri bir aile, akraba ya da yakın arkadaş yanı belirlemek, hazırda bir çanta tutmak, belki ayrıca bir telefon ya da hat edinmek gibi. Elbette bunlar bireysel önlemler, esas görev devlete düşmekte.

Alınabilecek, söylenecek çok daha fazla önlem var yalnız belli başlıcalarını sıralamış olduk. Bu konuya ilişkin ayrıca detayları Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim’le ‘Bayan Değil Kadın’ programımızda konuştuk. Programa Gazete Duvar’ın Youtube kanalından ulaşmak mümkün.


Tuba Torun Kimdir?

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri avukatı ve Kadın Adayları Destekleme Derneği yönetim kurulu üyesidir. ‘Bayan Değil Kadın’ programını hazırlayıp sunmaktadır. Aktif olarak siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.