COVID-19 ve Trump'sız bir ABD ihtimali
ABD’deki 2016 başkanlık seçimi salt kamuoyu araştırmaları üzerinden siyasi sonuç analizi yapmanın kifayetsizliğini keskin biçimde ortaya koymuştu. Dahası ABD bu kez koronalı yeni döneme özgü bir öngörülmezliğin gölgesinde gidiyor seçime. Yine de Ankara’nın yedi ay sonra Donald Trump’ın başkan koltuğunda oturmadığı bir ABD olasılığını bugünden ciddiyetle değerlendirmesi gerekiyor.
Koronavirüsten sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı söyleminin hiç aşina olmadığımız bir tehdit türünün paniğiyle fazlasıyla abartıldığını düşünsem de bazı olaylar hakikaten de olası seyrinin dışında gelişebilir gibi gözüküyor. 3 Kasım 2020 tarihinde yapılması planlanan ABD’deki başkanlık seçimi mesela… COVID-19 salgınının ortada olmadığı bir dünyada Donald Trump’ın başkanlık süresini 4 sene uzatmasının önüne anlamlı bir neden yoktu. Demokratlar Trump’ın karşısına rakip olarak 78 yaşında söylemleri ehvenişer eski bir yüz olan Joe Biden’ı çıkartmıştı, ekonomi tıkırındaydı. Hisse senedi piyasalarında 2019 genelinde ortalama yüzde 21'lik artış yaşanmış, işsizlik yüzde 3.6’ya gerilemişti. Girdiği küresel ticaret savaşlardan sonuç aldığını düşünen Trump, kendi gündemiyle tam gaz yola devam edebilmek için kilit gördüğü beyaz-orta-alt gelir grupların desteğini güvence altına almış olmanın ferahlığı içindeydi.
Hal böyleyken 15-20 Mart haftasında virüs ülkede hızla yayılmaya başladı ve sadece birkaç hafta içinde ABD salgınının dünyadaki merkez üssü haline geldi. Bugün dünyada rapor edilen tüm koronavirüs kaynaklı ölümlerin dörtte biri (yaklaşık 57 bin) ve rapor edilen tüm pozitif vakaların üçte biri (1 milyon) ABD’de.
Hepimiz gibi Trump da hiç beklemediği yerden sınava çekiliyor. Mücadele etmesi gereken gözüyle dahi göremediği, çemkirip hakaret edemediği, yandaşlarına yuhalatamadığı bir rakip olduğu için de ne yapacağını şaşırmış durumda. Hata üzerine hata yapıyor. Önce kendisine kapalı kapılar ardında rapor edilen olası ölüm sayılarını kameralar önünde fütursuzca paylaştı, sonra “daha hızlı hareket edebilirdik” eleştirisi getiren Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Enstitüsü Başkanı Anthony Fauci'yi kovmakla tehdit etti. Sıtma ilacı hidroksiklorokinin COVID tedavisinde sistematik kullanımının onaylanması için ilgili kurum ve kişilere baskı yapmayı sürdürüyor. Oysa Amerikalı bağışıklık uzmanları sıtma ilacı kullanımının ölümlere yol açabileceğinden kaygılı. Nitekim birkaç hafta önce Brezilya’da aynı ilacın testi, teste gönüllü olan hastaların kalbinde ritim bozukluğu ortaya çıktığı için apar topar durdurulmuştu. (Bu arada söz konusu ilacın Türkiye’deki muadilinin Sağlık Bakanlığı tarafından stoklandığını ve tanı konan tüm hastalarda uygulanan tedavinin ana unsuru olduğunu hatırlatalım.)
Trump’ın COVID-19 hezeyanlarının en beteri geçen hafta –elbette yine kameralar önünde– vuku buldu. Koronavirüs hastalarına dezenfektan enjekte etmeyi öneren bir Amerikan Başkanı olarak – bir kez daha– tarihe geçti. Beyaz Saray dezenfektan krizi üzerine Trump’ın salgını bahane edip her gün düzenlediği saatler süren basın toplantılarına son verdi. Beyaz Saray’ın paniklemesinin asıl nedeni ise kamuoyu araştırmaları. Son bir hafta içinde yapılan beş ayrı araştırma, Mart ortasında yüzde 49 olan Trump’a kamuoyu desteğinin 6 ila 7 puan düştüğünü ortaya koydu. Başkanlık koltuğuna oturduğu Ocak 2017’den bu yana azil süreci de dahil pek çok badire atlatan Trump, kamuoyu desteği açısından ilk kez bu kadar keskin bir düşüş yaşadı. Trump’ı ve politikalarını onaylamayan Amerikalıların oranı yüzde 55’ten aşağı düşmüyor.
Trump’ın pandemi krizinin yönetimindeki beceriksizliği karantina nedeniyle ABD ekonomisinin aldığı ve almaya devam edeceği darbeyle çarpılınca Demokrat Parti’nin başkan adayı Biden’ın Kasım seçiminden miting bile yapmadan galip çıkması mümkün gözüküyor. Nitekim Biden bugün itibarıyla ABD’deki kayıtlı seçmenler arasında Trump’tan 6 puan kadar önde görünüyor. Ancak sosyal izolasyon kuralları ve karantinalar nedeniyle aktif bir kampanya yürütemeyecek olan Biden’ı bekleyen süreç kolay değil. Her şeyden önce koronavirüsle mücadele için etkin vurucu politika önerileri sunması şart. Latin kökenliler ve gençler arasında Biden hiçbir zaman popüler bir isim olmadı. Ancak bu iki kesimin desteğiyle Demokrat Parti adaylığı için son güne kadar yarışan Bernie Sanders’ın Biden’a destek açıklaması önemli. Öte yandan ironik biçimde 65 yaş üzeri kadınların Biden’a desteği aynı grubun Hillary Clinton’a verdiği desteğin çok daha üzerinde.
Bugün karşı karşıya olduğu tabloyla “ikinci dört sene”nin zora girdiğini gören Trump’ın önümüzdeki süreçte türlü tuhaflıklara başvurması hayli olası. Biden’a göre kaybedeceğini anlayan Trump 3 Kasım’daki seçimi ertelemeye çalışacak. Tam da bu nedenle Demokratlar posta ile oy kullanımının teşviki için şimdiden kampanya başlattı.
ABD’deki 2016 başkanlık seçimi salt kamuoyu araştırmaları üzerinden siyasi sonuç analizi yapmanın kifayetsizliğini keskin biçimde ortaya koymuştu. Dahası ABD bu kez koronalı yeni döneme özgü bir öngörülmezliğin gölgesinde gidiyor seçime. Yine de Ankara’nın yedi ay sonra Donald Trump’ın başkan koltuğunda oturmadığı bir ABD olasılığını bugünden ciddiyetle değerlendirmesi gerekiyor.
Joe Biden Türkiye’yi de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da yakından tanıyan bir siyasetçi. En son 2016’da 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Başkan Yardımcısı sıfatıyla Türkiye’ye gelmişti. Eski Başkan Obama’nın Erdoğan’a tavır koymaya başladığı 2013-2016 arasındaki dönemde iki ülke arasındaki diplomasi daha çok Biden üzerinden yürümüştü. Dolayısıyla Biden ismi Ankara’yı Hillary Clinton kadar ürkütmeyebilir. Ancak Erdoğan hükümeti açısından sorun Biden isminin kendisinden ziyade Demokrat bir yönetimin iş başına gelmesi ihtimalinde. Zira Donald Trump’ın Erdoğan’a çok fazla taviz verdiğine inanan Demokratların iktidara gelmesi durumunda ABD’nin Ankara’ya yönelik tavrı dramatik biçimde değişecektir.
Biden’ın dış politika takımında Türkiye’nin Suriye politikası ve Moskova ile yakınlaşması nedeniyle Ankara-Washington arasındaki ilişkinin tamir edilemeyecek boyutta derin kırılma yaşadığını savunan isimler var. Bunların biri Obama döneminin Dışişleri Bakan Yardımcısı Phil Gordon. Bir diğeri eski IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’un ekibinden Elizabeth Dent. Washington’daki siyasi kulislerden kulağıma gelen ABD’nin bilinen Türkiye uzmanlarından Steven Cook ile Aaron Stein’ın da Biden’ın dış politika ekibiyle yakın temas içinde olduğu. Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) kıdemli araştırmacılarından olan Steven Cook’un 16 Nisan 2017 referandumundan sonra Foreign Policy’de yazdığı “1921-2017: Huzur içinde yat Türkiye” başlıklı makale hafızalardadır. Cook, tüm aksayan taraflarına rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nin başkanlık referandumuna kadar demokrasi olma iddiasından vazgeçmediğini ancak Erdoğan’ın Türk tipi başkanlık sistemini getirmesiyle artık bu dönemin kapandığını savunmuştu.
Kulislerde adı geçen bu isimlerin politika öneren/yapan kritik pozisyonlarda olacağı olası bir Biden yönetimi, Ankara ile krizlerin ve yaptırımların ötelenmesi için Trumpvari bir al-verin içinde olmayacaktır. Karantinadan nasıl bir dünyaya çıkabileceğimizi merak edenler için spoiler* vermiş olayım.
*Bir sinema filmi izlenmeden önce öğrenilmesi durumunda izleyicinin eserle ilgili düşüncelerini ve alacağı hazzı etkileyebilecek detaylar ya da ipuçları.