Mâzinde bir tarih yatar…
Fenerbahçe Spor Kulübü tarafından resmî marş olarak tescillenen “Yaşa Fenerbahçe”, en bilinen, en çok söylenen marş belki de. Hâlâ büyük bir coşkuyla söyleniyor, tribünleri coşturuyor. Fenerbahçe, şarkı/marş bahsinde şanslı zira takım için yapılmış çok şarkı var. Hatta memlekette yayımlanmış bilinen ilk futbol plağı da Fenerbahçe’yle alakalı. Dünyada daha eski bir örnek var mı bilmiyorum ama varsa da bu plak, ilklerden biri: “Galatasaray – Fener Maçı”.
1918 yılının 3 Mayıs günü, bir camia için en önemli ziyaretin gerçekleştiği tarih. Mustafa Kemal Atatürk, o gün, Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyaret etti. 1907 yılında kurulan kulüp, bu ziyaretten yola çıkarak, 3 Mayıs’ı sembolik olarak Fenerbahçe’nin kurulduğu tarih kabul etti. Bugün, kulübün 113. yaşı kutlanıyor. Bu vesileyle, bugünkü yazıda, kulübün marşı olarak kabul gören “Yaşa Fenerbahçe”nin enteresan hikâyesini anlatmak istiyorum.
Marş, 1974 yılında, dönemin önemli plak şirketlerinden Diskotür tarafından piyasaya verilen bir Nesrin Sipahi plağında karşımıza çıkıyor. Çok satan bir 45’lik bu ve onu diğer Diskotür plaklarından ayıran, sarı-lacivert göbeği. “Yaşa Fenerbahçe”, 1971’in popüler ezgilerinden biri olan “Eviva España”dan tornistan. Orijinali Felemenkçe olan şarkı pek çok dile çevrilirken Türkçeye bir takım marşı olarak girdi. Sonraki yıllarda alternatif marşlar bestelense de taraftarın kalbinde ve dilinde bu marş var: “Kalpleri fetheden renkler / Yaşa Fenerbahçe / Türkün kalbi sende atar / Yaşa Fenerbahçe / Mazinde bir tarih yatar / Yaşa Fenerbahçe / Ne mutlu seni sevene / Yaşa Fenerbahçe…”
Marşın sözleri, Fenerbahçeli Fecri Ebcioğlu’na ait. Fenerbahçeli, çünkü bir dönem takımın lisanslı oyuncusu. Anadoluhisarı’nda bir kulüpte müzisyenlik yaptığı dönemde futbola merak salan, bu uğurda İzmir’e giden, Karşıyaka Spor Kulübü’nde oynayan söz yazarı, Fenerbahçe’den teklif alınca İstanbul’a dönmüş çünkü en büyük hayallerinden biri, tuttuğu takımın kalesini korumak. Yazık ki “kedi kaleci” lakabıyla bilinen Ebcioğlu, birinci takıma seçilmesine rağmen dönemin önemli ismi Cihat Arman’ı aşamamış, onun arkasında yedek kulübesinde oturmuş. Kalecilik serüveni kısa sürmüş ama bu vesileyle müzik dünyasına geçiş yapmış. Yazdığı ilk mecra, Öz Fenerbahçe dergisi. Burada Halit Kıvanç’la tanışmış, onun önerisiyle radyoya gecmiş, takdimcilik ve DJ’lik yolu açılmış. Bir anlamda, bulunduğu yeri Fenerbahçe’ye borçlu –ki “Yaşa Fenerbahçe”, yıllar sonra takımına verdiği bir hediye aslında.
Marşın sözleri şöyle devam ediyor: “Cihatlar, Lefterler, Canlar, Fikretler / Hâlâ sevilen birer abidedirler / Hiçbir kulüpte olmayan bu dostluk / Yıllar yılı hep şampiyon olduk // Maç yaparken sahada Sarı Kanaryalar / Rakip takıma krampon toplatırlar / Sıkı dur karşı defans Fener geliyor / Şut ve gol ağları deliyor!” Düzenlemesini Şerif Yüzbaşıoğlu’nun yaptığı plakta, Nesrin Siphi’ye, Yüzbaşıoğlu idaresinde Diskotür Stüdyo Senfonik Bandosu eşlik ediyor. Arka yüzde, bu bando tarafından icra edilen enstrümantal bir versiyon var.
Marşın plağa aktarıldığı 1973-74 sezonu, Fenerbahçe’nin büyük başarılara imza attığı bir dönem: Takım, o sezon Türkiye Ligi şampiyonu olmakla kalmadı, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Türkiye kupalarını da aldı. Marş, bu şahane sezonu taçlandıran bir simge. Bunun yanı sıra, Cihat Arman, Lefter Küçükandonyanis, Can Bartu, Fikret Arıcan gibi takımın efsane futbolcularına selam çakıyor; bu, marşı daha da özel kılıyor.
Plağın arka kapağındaki fotoğrafta, teknik direktör Didi önderliğindeki Fenerbahçe kadrosu, Nesrin Sipahi’yle görüntülenmiş. Plak üzerinde şu bilgi var: “1973-74 FB futbol takımı eşliği ile…” Oysa duyulan sesler, futbolcuların değil. Nesrin Sipahi, 2016 yılında kendisiyle yaptığım bir söyleşide, sorduğum soru üzerine gülerek şunu söylemişti: “ [Futbolcular stüdyoya] Girdiler, evet ama fotoğraf çektirmek için!” Fotoğraf seansı sırasında şarkıyı sahiden söylemişler, bu kaydedilmiş ama o kayıtlar kullanılmamış ve nakarat kısmı (Şerif Yüzbaşıoğlu’nun önerisiyle) operacılardan oluşan bir koroya söyletilmiş. Sipahi, futbolcuların bir türlü buna ikna olmadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürmüştü: “Futbolcular, öyle havaya girdi ki, operacıların söylemesine rağmen, plağı dinlerken, ‘bak bu benim sesim, şu şunun sesi’ diye konuşurlardı.”
“Türkiye’nin müzik kültürü dergisi” Andante’nin Kasım 2016 tarihli 121. sayısında yayımlanan bu söyleşide, Nesrin Sipahi, plağın hikâyesini şöyle anlatıyor: “O zamanki Fenerbahçe Başkanı Emin Cankurtaran’ın fikriydi. Dönemin meşhur şarkılarından birini almış, Şerif Yüzbaşıoğlu’na götürmüş ve ‘bunu marş yap’ demiş. Türkçe sözlerini de Fecri Ebcioğlu’na yazdırmış.” Ebcioğlu, bunun üzerine, eski arkadaşlarından Nesrin Sipahi’ye gitmiş. Sipahi Fenerbahçeli ama eşi Aldemir Bey, koyu Beşiktaşlı. Şerif Yüzbaşıoğlu da öyle. Ebcioğlu, bunları bildiği için, ikiliyi ikna ederken küçük bir cinlik bulmuş. Nesrin Sipahi anlatsın: “Fecri geldi ve şunları söyledi: ‘Fenerbahçe öyle şanslı ki bu şarkı takıma cuk oturdu. İnşallah ben bir gün Beşiktaş için bir şarkı yapacağım, o zaman onu da Nesrin’e söylettiririz…’ Aldemir ikna oldu, ‘Nasılsa arkadan Beşiktaş Marşı da gelecek’ diye ben bu şarkıyı söyledim ama Beşiktaş şarkısı hiç yapılmadı.”
Nesrin Sipahi’nin marş hakkında anlattığı bir hikâye daha var. Sanatçı, plağın yayımlanmasını takiben TRT’de Halit Kıvanç’ın sunduğu bir programa katılmış ve programda “Yaşa Fenerbahçe” çalınmış. Bunun üzerine beklenmedik bir yerden tepki gelmiş; Altan Erbulak, bir yazısında şu soruyu sormuş: “Bir kulübün marşı nasıl devlet televizyonunda yayımlanır?”
Yazıyı bitirirken, 1973-74 sezonunda efsaneleşen (plak kapağında fotoğrafı olan) Fenerbahçe kadrosunu da sayayım: Ilie Datcu, Yavuz Şimşek, Adil Eriç, Timuçin Çuğ, Alpaslan Eratlı, Ercan Aktuna, Yılmaz Şen, Şükrü Birant, Serkan Acar, Niyazi Gülseven, Kâmil Güvenal, İhsan Kavak, Cevher Örer, Ziya Şengül, Fuat Saner, Ersoy Sandalcı, Selâhattin Karasu, Önder Mustafaoğlu, İbrahim Ejder, İsmet Saral, Osman Arpacıoğlu, Ender Konca, Cemil Turan, Mustafa Kaplakaslan… Fotoğraftaki iki ismi ayırayım: Cemil, o yıl İstanbulspor’dan transfer edilmiş ve Fenerbahçe formasıyla yaptığı ilk “iş” bu plak olmuş. Nesrin Sipahi, Cemil’in transferin akabinde stüdyoya girdiğini, sahalara çıkmadan plak için poz verdiğini söylüyor. Aynı fotoğraf karesinde gördüğümüz Şükrü ise bir dönem sahneye çıkarak şarkıcılık yapan isimlerden ama ikinci kariyerinde sahalardaki başarıyı sürdürememiş.
Fenerbahçe Spor Kulübü tarafından resmî marş olarak tescillenen “Yaşa Fenerbahçe”, en bilinen, en çok söylenen marş belki de. Hâlâ büyük bir coşkuyla söyleniyor, tribünleri coşturuyor. Fenerbahçe, şarkı/marş bahsinde şanslı zira takım için yapılmış çok şarkı var. Hatta memlekette yayımlanmış bilinen ilk futbol plağı da Fenerbahçe’yle alakalı. Dünyada daha eski bir örnek var mı bilmiyorum ama varsa da bu plak, ilklerden biri: “Galatasaray – Fener Maçı”. Adından da anlaşılacağı üzere, “kıtalararası” derbi, bildiğimiz bu plağın konusu. İki takımın ilk kez karşı karşıya geldiği gün, 17 Ocak 1909. Plak, bir süre sonra yayımlanmış. Cemal Ünlü, bu plağı, Columbia’nın 1930-32 yılları arasında bastığını, o güne dek firma zarflarında satışa sunulan plakların aksine, Ömer Nuri imzasıyla tasarlanmış bir zarfın içinde satışa sunulduğunu söylüyor. Zarf, Fenerbahçe Stadı’nın ve iki takımın fotoğraflarıyla süslenmiş ve üzerine “Galatasaray-Fener Maçı (Netice: Galatasaray 1-Fenerbahçe 1)” ibaresi iliştirilmiş. Bir mizansen hazırlanmış ve goller, plağın iki yüzüne paylaştırılmış. Birinci yüzdeki etikete, “Galatasaray-Fener Maçı, birinci haftaym / Galatasaray / re re re ra ra ra Galatasaray Galatasaray Cim bom bom bom / Galatasaray: 0-Fenerbahçe 1”, diğer yüze ise “Galatasaray-Fener Maçı, ikinci haftaym / Fenerbahçe / ya ya ya şa şa şa Fenerbahçe çok yaşa / Galatasaray 1-Fenerbahçe 1” cümleleri yazılmış.
İlk golü Galatasaray’ın attığına bakmayın, söylediğim gibi, müzik bahsinde en şanslı takım Fenerbahçe. 1929-30 sezonundaki altıncı şampiyonluğu ve o yıl aldığı (Cumhuriyet Halk Fırkası’nca verilen) İstanbul Şildi, Muallim Kâzım Bey’in ilgisini çekmiş ve bestekâr, 1931 yılında, “Fenerbahçe Şampiyonluk Hatırası” adlı şarkıyı bestelemiş. Sonrası daha da bereketli: 30 Mayıs 1968’de AEK’i yenerek aldığı Balkan Kupası ve aynı yılın 2 Ekim günü Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nın ilk turunda Manchester City’yi Mithatpaşa Stadı’nda 2-1 yenerek elemesi, “şanlı Fenerbahçe plakları” tarihini başlatan hamleler. Kaset ve CD döneminde de durum farklı değil: Hakkında en çok şarkı yayımlanmış takım, Fenerbahçe. Bahsi kapatmadan, ‘90’lı yıllardan enteresan bi örnek vereyim. O yıllar, özel televizyonların sahaya girdiği yıllar. TRT’nin tekelinin yıkıldığı, maç yayını için kapışmaların başladığı bu dönemde, şarkılı/türkülü hamle çok. Kliplerle süslenen bu çalışmalar arasında Kibariye tarafından seslendirilen Fenerbahçe şarkısının yeri ayrı: “Asırlık Çınarsın”. 1996-97 sezonunda Şampiyonlar Ligi’ne katılan Fenerbahçe maçları öncesinde o dönem yayın hakkını elinde bulunduran Star TV tarafından yayımlanan şarkı bugüne ulaşmadı belki ama taraftarın hafızasında kaldı: “Golleri sırala devleri parala / Şampiyonlar liginde finali arala / Dayanamam ölürüm beni aldatma / Vur artık kanarya…”
Yazıyı dallandırıp budaklandırmayayım, asıl mevzuya döneyim ve “Yaşa Fenerbahçe”nin yayıncısı, Diskotür Plak’ın sahibi Antuan Şöriz’i de anarak Fenerbahçe’nin 113. yaşını kutlayayım. Sağlıklı günlerde, sahalara yeniden dönüldüğünde bu marş tribünleri yeniden coşturacak ama Fenerbahçe taraftarları, bugün, “Yaşa Fenerbahçe”yi evlerde söyleyecek. Şimdilik en doğrusu bu. Acısı, yan yana gelinecek günlerde çıkar nasılsa.