Özgür Zaman Kooperatifleri
Bir şehirde çalışmak için o şehrin çok pahalı kirasını ödeyip, ulaşımına katlanıp, o iş için elbiseler satın alıp, eh çoktan o iş için okullar bitirip ve hafta sonu çamaşırlarınızı yıkamakla geçiriyorsunuz ve elinizde hiçbir şey kalmıyor. Geriye kalan sadece tükettiğiniz ömrünüz.
Koronadan sonra alternatif bir ekonomi mümkün mü sorusunu tartışmak istersek bunu ancak başka kavramlar üzerinden yapabiliriz. Bu, ilk başta zihinlerimizi sarmış iktisadi hegemonyayı kırmayı gerektirir. Mesela sadece ‘üretim’ demek bile, bu iktisadi düşüncenin sonucudur. Üretim onu ‘tüketenden ayrı bir kategoriymiş gibi algılandığı andan itibaren ölçütü ancak ‘verim’ ve ‘kâr’ dır. Onu tüketenin başka bir unsur olarak ele alınması, ikisi arasındaki doğrudan bağı yok saymak –kelimenin tam anlamıyla sınıflandırmak– tüketenin çocuk, genç, güçlü ya da hızlı olup olmadığına bakmadan, herkese aynı şekilde ‘satmayı’ ortaya çıkarır. Yani garip bir şekilde, önceden kalma bir nezaketin uzantısı olarak otobüslerde çocuk, yaşlı ve hamile kadınlara yer verme inceliğinin tabelaları vardır ama ekmek herkese aynı fiyata satılır ve kimse de bunun neden olduğunu düşünmez. Çünkü üretim ve tüketim sanki iki ayrı kategoridir ve daha doğrusu bu sistemde daha çok iki ayrı sınıfın ‘sahip’ olduğudur.
Yani ancak bu iktisadi bakışı -can havliyle- çöpe atarsak, nasıl bir ‘üretim’ örgütleyeceğimiz üzerine tartışabilir hale geliriz.
Öncelikle bir yerde çalışmaya başlarken ilk soru “Ne kadar PARA kazanacağımız” değil “Ne kadar ZAMAN harcayacağımız” olmalıdır. Çok basit ve temel bir sorudur bu. Çünkü dünyada hiçbir zaman yeniden üretemeyeceğimiz en önemli şey zamandır. Eğer 80 yaşınıza kadar yaşayacaksanız, bunun ne kadarını fabrika cehennemine, okul tutsaklığına, bunlara ulaşmak(!) için ulaşıma, bir dükkanda birileri gelsin diye beklemeye, başkasının tarlasında ya da kendi mezarımızı kazmaya ayırıyoruz? Esas soru budur. Bu yüzden her şeyi bir yana bırakın, muhtemelen sağınızda solunuzda rastlayacağınız çok parası olan ve tek zevkinin bu paraları hesaplamak ve saymak olan salak insanlara sorun, ne yaşadılar bu hayatta diye...
Ya da mesela neden erkekler birbirlerine hep askerlik anısı anlatırlar? Askerliği çok sevdikleri için mi yoksa hayatta başka hiçbir şey yapmadıkları için, hadım edilmiş bir hayatın neticesi midir bu?
Bu yüzden alternatif bir ekonomide üretime, ortaya çıkan verim ve kârlılık üzerinden değil, yaşantımızdan ne kadarının çalışmaya süpürüldüğü üzerinden bakılır. Dolayısıyla üretim ve tabii ki tüketim ne kadar çok özgür zamanımız olacağı üzerinden örgütlenir. İşte bu, Özgür Zaman Kooperatifleri’nin ana çıkış noktasıdır. Özgür Zaman Kooperatifleri’nde olanlar, kendi çalışma zamanlarını örgütleyerek, çalışma zamanlarını birlikte planlayarak, dolayısıyla özgür zamanlarının sahibi olurlar. Mesela Özgür Zaman Kooperatifi’nden bir grup yılda sadece iki ay taş baskı zeytin değirmeninde çalışarak, geri kalanını dünyada gezerek yaşayabilir. Çok mu ütopik geliyor? Hayır, siz distopyada yaşıyorsunuz. Bir şehirde çalışmak için o şehrin çok pahalı kirasını ödeyip, ulaşımına katlanıp, o iş için elbiseler satın alıp, eh çoktan o iş için okullar bitirip ve hafta sonu çamaşırlarınızı yıkamakla geçiriyorsunuz ve elinizde hiçbir şey kalmıyor. Geriye kalan sadece tükettiğiniz ömrünüz. Bu da eğer 80 yaşına kadar yaşarsanız. Belki de sadece iki haftalık ömrünüz kaldı ve siz hâlâ patronun konuşurken gözlerinizi ayıramadığınız iltihaplı diş etlerini seyredeceksiniz.
Bu mu hayat?