YAZARLAR

Paranın fendi 'insan sağlığı'nı yendi

Bilim Kurulu üyesi bir profesör, 'maydanoz' benzetmesi yapıyorsa bunun içinde bir kinaye olduğunu, bir sitem olduğunu anlamak lazım. Burada haberi okumak kolay. Asıl mesele alt metni okuyabilmek.

Hiç uzatmadan konuya girelim bu kez. Öyle süslü püslü bir giriş bölümü de yazmayacağım. Türkiye'de ligler neden durdurulmuştu? Bir hatırlayalım. Covid-19 yani korona virüsü pandemisi toplumda kitlesel bir tehlike arz ettiği için. Güzel. Yani kötü de, bunun gerekçesini anlayabiliyor olmamız güzel. Hatta bunun 'fark edilmiş' olduğu hafta sonu Galatasaray-Beşiktaş derbisi ve Trabzonspor'un Başakşehir maçı vardı. Bu iki maç henüz oynanmamıştı.

Yöneticiler topa girdi, bir kısmı 'oynayalım' dedi, diğer kısmı ise 'ertelensin' dedi. Ardından seyircisiz oynanma konusu gündeme gelince o yöneticiler 24 saat içinde 180 derece tersine bir tutum ortaya koyup neredeyse daha önce yaptıkları açıklamaların tam tersini yaptılar. Nihayetinde TFF Başkanı Nihat Özdemir ve kurul, yani orada meşru veya gayrı meşru kimler varsa, organizmanın tamamı o hafta maçları seyircisiz oynatma kararı aldı.

Bu arada aman konuya yanlış yerden odaklanmayalım. Bu tür büyük sosyal olaylarda çok keskin radikal kararlar almak o kadar kolay değil. Sonuçta bu bir ilçedeki ortaokullar arası basketbol turnuvası değil. Futbol gibi çok anormal bir etkileşimi olan şeyleri aniden durdurduğunuzda, 'sokağa çıkma yasağı'nı bir anda uyguladığınızda anlık sosyal paniğe, bir kaosa sürükleyebiliyor toplumlar. Burada tartışacak fazla bir şey yok. Çünkü nihayetinde maçlar oynandıktan 3 gün sonra ligler ertelendi.

Asıl “cadı avı” burada başladı. Tamam ligler ertelendi ertelenmesine. Peki ne zaman başlayacaktı? En başlarda ne güzel söylemlerde bulunuluyordu. “Her şeyden önce insan sağlığı” falan gibi hayatımızda ilk kez duyduğumuz sözler! Buraya bir ayraç koyalım, birazdan buradan devam edeceğiz.

Üç adet tartışma oluştu, hatta bunları soru halinde yazalım;

Ligler oynatılacak mı?

Ligler tescil edilir mi?

Ligler iptal edilmeli mi?

Ben “Yüzde 65 lig oynatılır, yüzde 30 tescil edilir, yüzde 5 iptal edilir” şeklinde oranlamıştım. Açıklayalım. Yukarıda belirttik, bu semt kıraathanesinde düzenlenen bir tavla turnuvası gibi bir şey değil. Bunu söylerken şunu demeye getiriyorum: Kahvenin sahibi ağabeyimiz bu turnuvayı iptal edebilir. Yarışacak semt sakinleri en kötü ihtimalle kozlarını bir sonraki buluşmada paylaşırlar. Ama lig organizasyonu böyle bir şey değil. Çok yönlü bir organizma.

Ligi iptal ederken devletin en üst makamındaki kişinin kararı yeterli olabiliyor. Ama bunun devamında gidişat ile ilgili kararları tek bir kişi veya makamın verebilmesi imkansız. 'Futbol endüstrisi' diye süslü kelimeleri herkes kullanmayı çok sever, özellikle bazı gazeteci meslektaşlarım. Ama bu kavramın içeriği konusunda herkes bihaber diyebilirim. O yüzden Eskrim Federasyonu'nun şampiyonayı durdurma kararı verebilmesi ile Türkiye Futbol Federasyonu'nun böyle bir karar alması aynı şey değildir. Hatta benzer şey bile değildir.

Bu futbolcular nasıl bu kadar maaşlar alıyor? Bu endüstri neden milyarlarca dolar para üretiyor ve tüketiyor? Çünkü o spor branşının yani futbolun, federasyonunun dışında bir çok direkt ve endirekt 'elementler'i var. Federasyon başkanı ve federasyondaki yöneticiler, devletin siyasi güçleri ve bürokratları, yayıncı kuruluş ve sponsorlar. Federasyondaki yöneticiler kim peki? Yine bir çok sponsor ve şirketle ilişikleri olan iş insanları. Kulüp başkanları ve camialar var, taraftarlarıyla birlikte. O kulüp başkanları kimler? O kahvedeki tavla turnuvasını düzenleyen ağabeylerimiz değil herhalde. Onlar da bir çok kurum ve şirketle ilişiği olan iş insanları.

O yüzden bir karar alırken ne kadar doğru olup olmadığı mühim değil bu sistem çarkında. Bir başkan çıkıp tek başına, “Doğrusu böyle” deyip karar veremez. Hollywood'un suç filmlerinde cinayet bazen şüphelilerin aslında ortak kararı olabiliyor ya? Bu da böyle bir şey. Oran ve orantı önemli. Bir karar alınacak diyelim.

“Ligi oynatalım, hatta şu tarihte” diye karar alınacak diyelim. Bu karar oran olarak ne kadar fazla 'element'in yararına olacak? “Hayır, ligleri oynatmıyoruz. Ülke olarak sağlık açısından hazır durumda değiliz” dediğiniz an ve böyle bir kararı vermeye çalıştığınız an bu karar kaç 'element'in zararına olacaktır? Daha ciddi soru ise, “ne kadar fazla zararına olacaktır?”

Şimdi ayracı koyduğumuz yerden alalım ve olayları o sayfadan itibaren okumaya devam edelim. Sürekli bir tarih veriliyordu liglerin başlaması ile ilgili. Tabii ki bunlar ciddi tarihler değildi. Futbolla ilgilenenler çok iyi bilir. Bazen gelen topu göğsümüzde yumuşatırız, kontrolümüze geçebilmesi için. Federasyonun da aslında yaptığı buydu. Ama şu bir gerçek, meseleye tamamen Nihat Özdemir üzerinden odaklanmamamız gerekiyor. Tamamen ona yüklenmek de son derece haksızlık olur.

Belki de liglerin tescil edilmesi düşünülüyordu. Bakın, herkes liglerin oynanıp tamamlanmasını tercih eder. Her takımın taraftarı, her sporsever. Ama mecbur kalınırsa lig tescil de edilebilirdi. Bu düşünceyi çürüten olay, yani ihtimaller arasından kaldıran neydi peki? Türkiye'de futbolun, kulüplerin ana gelir kaynağı nedir? Yayın gelirleri ve artı sponsorluklar. Yayıncı kuruluş, ödemeleri liglerin yani maçların oynanması durumunda yapacağını belirtince; “Ya bu ortamda maç mı oynanır?” diyen kulüp başkanları ve teknik direktörler bir anda ağız değiştirdi. “Maskeyle oynarız” diyenler oldu, “Ne var ki oynansın işte” tarzında tutum gösterenler oldu. Bunlardan bazıları kısa bir süre önce Covid-19 testi pozitif çıkmış ve tedavi görüp iyileşmiş insanlar. Dünya gerçekten garip bir yer. Ama gerçek böyle.

Yıllar önce bir kulüp yöneticisiyle sohbetimde bana şunu demişti, daha dün gibi hatırlıyorum, "Ara bir futbolcuya cezalandırmak istiyorsan direkt para cezası ver ve para cezası ile korkut" demişti. Futbol alemi böyle aslında. Kuruşlar mevzu bahis oldu mu, “bu çocukların sağlığı önemli” söylemleri bir anda dolabın üstündeki kışlıkların yer aldığı valize atılır. Tozlanır.

Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir sonunda bir basın toplantısı düzenledi ve liglerin 12 Haziran'da başlatılıp en geç 26 Temmuz'da bitirileceğini açıkladı. Tabi başına 'şimdilik' kelimesini eklemeyi unutmadı. Biliyorsunuz aslında hafta içi ve hafta sonu oynatılarak 8 haftalık maçların 4 haftada tamamlanması planlanıyordu. Şampiyonluk sınavına 'Hızlandırılmış lig' formatında. Yayıncı kuruluşun da buna karşı olduğu haberi çıkmıştı. Genel tutumu şuydu yayıncı kuruluşun: “Zaten zarar edeceğim kadar ettim, bir de hızlandırılmış olursa daha da zarar edeceğim. Normal haftalık oynansın lig.” Daha doğrusu bu yönde haberler çıkmıştı, hatırlarsanız. Buraları geçelim şimdi.

Peki iki aydır liglerin oynatılıp oynatılmaması konusunda genel açıklamalar ne üzerineydi? Federasyon, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu denklemi üzerinden dönüyordu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'yı konunun dışında bırakıyorum. Bakanın zaten işi başından aşkın. Nihat Özdemir, açıklamalarında en çok nereye odaklanıyordu peki? Bilim Kurulu ile ortak hareket etmekten ve istişare etmekten söz ediyordu. Yani onların raporu ve kanaati doğrultusunda bir karar vereceklerini söylüyorlardı. Peki liglerin tarihi açıklanınca hemen bir gün sonra Bilim Kurulu'ndan nasıl bir açıklama geldi dersiniz? Tabii bir çok üyesi benzer açıklamalar yaptı ama bir tanesi gerçekten ilgimi çekmedi değil. Hemen bırakalım şuraya...

'Kontrollü Sosyal Hayat' dönemine ilişkin açıklamalar yapan Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, maçların hemen başlama kararını anlamadığını belirterek, "Bilim Kurulu olarak her çorbaya maydanoz olacak bir kurul değiliz. Ligler başlasın diye bir beyanatımız yok. Kararı federasyon aldı" dedi.

Bu açıklamadan ne anlamalıyız peki? TFF, Bilim Kurulu'nun kanaatine göre hareket etmeyecek miydi? O zaman neden toplum sürekli oyalandı? Belki de TFF, Bilim Kurulu'ndan 'kanaat' aldı. Bilim Kurulu belki de ligin oynatılmaması yönünde bir tasarrufta bulundu. Ama bir tarafta para ve gelirler hususu vardı Türk futbolunda. O yüzden Bilim kurulu, belki de organizma ve sistem tarafından taça çıkarıldı bu konuda. Çünkü bir Bilim Kurulu üyesi profesör, 'maydanoz' benzetmesi yapıyorsa bunun içinde bir kinaye olduğunu, bir sitem olduğunu anlamak lazım. Burada haberi okumak kolay. Asıl mesele alt metni okuyabilmek.

Yani ligler 12 Haziran'da başlayacak, yani 'şimdilik' başladı diyelim ve bir hafta geçtikten sonra vaka sayıları farklı şekil aldı ve bazı oyuncular da pozitif çıktı. O zaman ne olacak? Nasıl çözeceksiniz durumu? Bunu da ilerleyen yazılarımızda tartışacağız belki de.


Ara Gözbek Kimdir?

Yayın hayatına 2005'te üniversite radyosu CIU FM'de başlayan Ara Gözbek aralıksız üç sene İngilizce ve Türkçe yayınlarla canlı radyo programı hazırladı ve sundu. 2005'te CNN Türk'te Frekans programında yapım asistanı ve muhabir olarak görev aldı. Gazeteciliğe ilk olarak 2006'da BirGün gazetesinde adım attı. BirGün'de Pazar eki ve spor bölümlerinde 400'den fazla makale yayınladı, ardından Türkiye'nin en çok takip edilen spor haber sitesi sporx.com yazarlığa devam etti. 2007 yazında staj yaptığı TRT'de “NBA Europe Live” adı altında NBA'in uluslararası projesinde TRT'yi NBA muhabiri olarak temsil etti. SporX TV'de “NBA ARA'SI” programını yaptı. Bunların dışında Taraf gazetesi, tempo24.com.tr ve birçok sitede makaleleri ve haberleri yayınlandı. Döneminde çok popüler bir radyo olan Metro FM'de pek çok programa konuk ve yorumcu olarak katıldı. sokaksesi.com sitesinin ve Android ile Apple'larda uygulaması da olan Sokak Sesi Radyosu'nu kurup burada uzun bir süre “underground” radyo yayınları yaptı. Halen Gazete Duvar'da yazmaktadır.