YAZARLAR

Lübnan’da 'kardeş kavgası'

El Müstakbel Partisi’nin içinde yaşanan çatışmalar Âdem’in çocukları Habil’le Kabil arasındaki kavgaya benzetiliyor. Gelecek Partisi yetkilisi Velid el-Ba’arin bu konuda şunları söylüyor: “Biz bu olaylar yaşanana kadar Kabil ve Habil'in hikâyesinin tarihte kaldığını zannediyorduk. Meğerse her ülkenin kendi Kabil’i varmış.”

Geçim sıkıntısı, korona virüsü önlemleri, hükümet krizi derken siyasi ve ekonomik açıdan iyice mefluç hale gelmiş Lübnan’da sular durulmuş değil. Son dönemde korona virüsüne rağmen Beyrut ve Trablus’ta gösterilerin bu kez çok daha şiddetli bir şekilde patlak vermesi, salgın sonrası dönemin hareketli geçeceğinin de göstergesi.

Irak’tan Suriye’ye, Filistin’den Kuzey Afrika’ya kadar son 20 yıldır Arap dünyası sürekli bir çalkantı içerisinde eyvallah ama Lübnan’ın hali pür melali bambaşka. Garibim Lübnanlılar, iç savaşa son veren Taif Anlaşması'ndan sonra ucundan kıyıcığından biraz istikrarın tadına varmışlardı, ancak o günden sonra bir daha rahat yüzü görmediler. Lübnanlılığın mihenk taşı diyebileceğimiz Sünni toplum da haliyle bu durumdan nasibini aldı. Dolayısıyla Sünni toplum içerisinde yaşananlar, Hristiyanıyla Şiisiyle bütün diğer mezhebi yapı ve grupları etkileyecek kapasiteye sahip.

İşte ülkedeki dengeleri etkileyecek gelişmelerden biri de, Sünni toplumun temsilcisi kabul edilen Müstakbel Partisi içerisinde bir yarılma ihtimalinin ortaya çıkması. Yıllardır liderliği sorgulanmayan Sad Hariri’nin başında olduğu parti içerisinde, Baha ağabeyi Sad’e karşı bayrak açtı. İki kardeş arasında toplumun kabul sınırlarını zorlayan bel altı bir rekabet yaşandığı gelen haberler arasında. Gerçi Baha Hariri, daha önce de böyle bir çıkış yapmıştı ama herkes o dosyaya kapatıldı gözüyle bakıyordu. Şimdilerde Sad Hariri’nin politik yanlışları, rakibi Baha’nın önünü açmış görünüyor. Sad, meseleyi bu kez rahat atlatabilecek mi kimse emin değil.

Parti tabanında ve kamuoyunda şoka neden olan açıklamasında Baha Hariri neler demiş bir bakalım: “2005 yılında babamın suikastla katledilmesinden bu yana, Lübnan'daki politikacıların ve partilerin çoğu, ülke ve vatandaşların çıkarları pahasına güç ve para biriktirme yoluna gitti. Kamu parasını heder ettiler. Bu yüzden son derece haklı temellere sahip devrimin taleplerine destek istiyoruz. Vatandaşların onurlu bir şekilde yaşamını sürdürmesi ve rızkını temin edebilmesi için ülke yönetiminde köklü reformlara gidilmelidir.”

Baha’nın Sad’ın sahip olduğu bağlantılara, politik güce, uluslararası ilişkileri temellük etmediğini, her ne kadar Körfez’in desteğini arkasına alsa da bu işin altından kalkacak kapasiteye sahip olmadığını düşünenler de var.

Ancak öte yandan siyasete adım atacağını beyan ettiği son derece iyi bir dille kurgulanmış metnin aslında Baha Hariri’ye ait olmadığını, onu sahaya süren ve ağabeyi Sad’ın yetersizliğine kanaat getiren bölgesel aktörlerin eseri olduğunu düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Aslında ona ve babasına en büyük desteği veren Riyad yönetimi, iki sene önce Sad el Hariri’yi başkente çağırıp son derece aşağılayıcı bir şekilde hakaret, sövgü ve dayağa maruz bıraktığında Sad el Hariri durumu anlamalı, tüm bunlardan bir ders çıkarabilmeliydi. Ama paranın gözü kor olsun! Bağımlılıktan kurtulmak o kadar kolay değil…

Şayet Körfez, gerçekten Baha’nın arkasındaysa ve Sad’ı gözden çıkarılacaklar listesine eklediyse el Müstakbel Partisi’nin bu çatışmanın neden olduğu yarılma ve çatlaklara çok fazla tahammül edemeyeceğini öngörebiliriz. Baha Hariri, paranın gücünü arkasına alarak başladığı bu siyasi yolculukta iktidara emin adımlarla ilerleyeceğini düşünse de bu işin zannettiği kadar kolay olmayacağını, mücadelenin çetin geçeceğini de az çok tahmin ediyor olsa gerek.

El Müstakbel Partisi’nin içinde yaşanan çatışmalar Âdem’in çocukları Habil’le Kabil arasındaki kavgaya benzetiliyor. Gelecek Partisi yetkilisi Velid el-Ba’arin bu konuda şunları söylüyor: “Biz bu olaylar yaşanana kadar Kabil ve Habil'in hikâyesinin tarihte kaldığını zannediyorduk. Meğerse her ülkenin kendi Kabil’i varmış.” Bunun üzerine bir gazete ise şu yorumu yapıyor: “Ancak Hariri kardeşler, iktidar için kardeş, baba ya da evlat katliyle dolu kanlı Arap tarihini, bu coğrafyada kardeşlerin birbirlerini tasfiye etmek için düşmanlarından yardım istediği pek çok örnekle dolu bu tarihi pek anlamış görünmüyorlar.”

Lübnan’da şu ana kadar oynadığı bütün atlarda kaybeden Suudiler, bu kez farklı kozları sahaya sürüyor. Bakalım Suudilerin bu son kozu işe yarayacak mı? Şayet bu kez işe yaramazsa, Suudiler Lübnan’dan sonsuza kadar çekilmek zorunda kalabilirler.


İslam Özkan Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe Selam gazetesinde başladı. Bir dönem kitap yayıncılığı alanında faaliyet gösterdi. Ardından Filistinhaber, Time Türk, Dünya Bülteni, Birleşik Basın gibi internet sitelerinde editörlük, TRT Arapça, Kanal On4, Kudüs TV gibi televizyonlarda haber müdürlüğü ve TV 5'te program moderatörlüğü, bazı Arap televizyon kanallarının Türkiye temsilciliğini yaptı. Halen Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu Sosyoloji ve Antropolojisi'nde doktora eğitimini sürdürmektedir.