Esad üzerine spekülasyonlar
Yanılgılar hep “Esad’ın Rusya olmazsa ayakta kalamayacağı, Suriye’de devletin ortadan kalktığı, Esad’ın ülkeyi bir klikle yönettiği” düşüncelerinden kaynaklanıyor. Oysa öyle değil. Esad hâlâ ülkeye hakim ve “dışarıdan da” desteklendiği düşünülen Mahluf’a yönelik operasyon bunu gösteriyor.
Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad ile ilgili bugüne kadar kaç spekülasyon yapıldı sayısını kestirmek zor.
Sorunun bir tarafı şurada: Birileri bir dedikodu üretiyor ve ardından başkaları bu dedikoduyu alıp yeniden üretiyor, sonra başkaları alıyor yeniden üretiyor ve bu şekilde tartışma/iddia büyüyor.
Son iddiada da böyle oldu. Rusya’nın Esad’a alternatif aradığı, Esad’ın çok zor günler geçirdiği, kuzeni Rami Mahluf ile yaşadığı bir ihtilaf olduğu ve bu meselenin Esad’ın “ne kadar zor durumda olduğunu” gösterdiği öne sürüldü.
Her iktidarın bir sonu var elbette. Bu, diğer devletlerde olduğu gibi Suriye için de, Esad için de geçerli. Ancak Suriye’de iktidar değişikliğinin yakın zamanda olacağına dair bir işaret yok. Daha doğrusu Esad istemediği takdirde olacağına dair bir işaret yok.
Önce Rusya-Esad ilişkisini ele alalım: Rusya Suriye’nin yanında savaşa girerken ülkeyi tümden ele alması gerektiğini hesaplamış mıydı bilinmez ancak süreç Rusya’yı sadece askeri değil birçok alana müdahale etmeye zorladı.
Rusya’nın uzunca bir süredir sadece Esad değil, Suriye yönetiminin bazı politika ve uygulamalarından rahatsız olduğu ya da iki ülke arasında görüş/öncelik ayrılıkları olduğu sır değil. Putin’in bölge ile ilgili politikalarında sadece Esad’ı değil bölgedeki diğer aktörleri de dikkate aldığı ortada. Erdoğan örneği sanırım buna en bariz örneği oluşturuyor. Diğer yandan Rusya’nın İran ile Suriye özelinde yaşadığı görüş ayrılıkları, İsrail ile denge gözetmeye çalışması, Suriye’de siyasal süreç, yolsuzluk gibi başlıklar var.
Rusya açısından ihtilaf bu sorun ya da görüş ayrılıkları ile ilgili (anılan tarafların hiçbirinden vazgeçemediği için) eş zamanlı bir “çoklu çözüm” politikası yürütmesi ile alakalı.
Esad’ı başta Erdoğan olmak üzere Batılı ülkelerin hâlâ istemediği biliniyor. Ancak Rusya Suriye’de (Esad’ı göndermeye gücünün yetip yetmeyeceği bir yana) Esad’ın gitmesi halinde Suriye’nin bölünme riskini gözardı edemiyor. Doğru. Esad giderse Suriye bu kez gerçekten bir iç savaş yaşayabilir. Suriye elbette müesseseler devleti ancak risk çok büyük ve mezhebi ya da ırksal kesimler arasında çatışmalar başlarsa bu kez ülke dağılır. Rusya’nın ise “sadece kendi etki alanı ile ilgilendiği ve Suriye’de üslerini koruması halinde böyle bir duruma sessiz kalacağı tam bir efsane. Kaldı ki böyle bir durumda Rusya’nın da Suriye’de barınabilmesi neredeyse imkansız hale gelir.
Rusya’nın bu nedenlerle Suriye yönetiminden yolsuzlukların önüne geçilmesi, siyasal çözümün sağlanması ve normale dönülmesi ve dolayısıyla daha sağlam bir devlet beklentisi var. Ancak çeşitli nedenlerle Suriye’de bu başlıklarda bir başarı sağlanamadı. Bu durumun Putin’in sabrını zorladığı da doğru.
Diğer yandan İran’ın Suriye’de sınırlandırılmasını İsrail ya da Suudi Arabistan’ın yanı sıra (bu devletlerle gözettiği denge dolayısıyla) Rusya da istiyor. Ancak Suriye zaten kendisine yönelik uluslararası hamlenin sebeplerinden olan İran ile ilişkisinden vazgeçmeye niyetli görünmüyor. Belki bunun bir orta yolunu -İran ile birlikte- bulabilir ancak Esad’ın İran’dan vazgeçmesi demek Tahran- Beyrut hattının çökmesi demektir ki bu ittifakın taraflarının tek tek avlanması demek. Sonunda sıranın bu kez geri dönülmez biçimde Şam’a geleceği gerçeği nedeniyle Esad’ın İran ile ilişkiyi bitirmesi mümkün değil.
Bu durumda Rusya Suriye’deki İran hedeflerine yönelik saldırılarına sessiz kalmayı sürdürecek.
Suriye’nin ekonomik durumu ve yolsuzluklar ise Rusya’yı en çok zorlayan başlıklardan. Ekonomik durum bölge ülkeleri başta olmak üzere ilişkilerin normalleşmesi ile belki düzelme yoluna girer ancak yolsuzluklar Suriye’yi içten içe kemirmeye devam ediyor. Savaş sürecinde bir yandan kısmen kaybolan devlet otoritesi diğer yandan savaşın özel bazı ilişkiler ile yürütülme ihtiyacı ortaya bir “oligark düzeni” çıkardı. Bazı büyük iş sahipleri ülkeden sermaye çıkarmıştı, bazılarının varlıklarına el konuldu, bazılarının ise yıldızı parladı. Bunlardan biri de aslında geçmişten sermaye sahibi olan Rami Mahluf. Mahluf sanıldığı gibi ülke ekonomisinin yüzde 60’ını kontrol etmiyor, Mahluf’u 10’a katlayacak büyüklükte başka sermaye sahipleri de var ama konu bu değil. Mahluf olayların en başında saldırıların hedefi olan Syritel’in (yarı) sahibi ve ülkede rejimin sembol isimlerinden birisi. Esad’ın ise stratejik telekomunikasyon sektörünü kendisine yakın birisine teslim etmesi anlaşılabilir. Ancak Mahluf bir süre sonra kendisini “ülkenin sahiplerinden biri ya da devletin kendisi olarak” görmeye başladı. Mahluf’a yönelik operasyonun ana sebebi budur. Mahluf meselesinin Esad’ın koltuğunu salladığı ise tam bir efsane. Eskiden de bazı generaller ayrıldığında “Esad’ın sonu geldi” iddiaları dillendirilirdi. Bu yanılgılar hep “Esad’ın Rusya olmazsa ayakta kalamayacağı, Suriye’de devletin ortadan kalktığı, Esad’ın ülkeyi bir klikle yönettiği” düşüncelerinden kaynaklanıyor. Oysa öyle değil. Esad hâlâ ülkeye hakim ve “dışarıdan da” desteklendiği düşünülen Mahluf’a yönelik operasyon bunu gösteriyor.
Mahluf örneği Rusya-Esad ihtilafı başlığı ile alakasız görünebilir ancak yolsuzluk ve harici ilişkiler ele alındığında hiç de öyle değil. Ayrıca Esad’ın yerini bir şekilde koruduğunu gösteren bir örnek.
Hülasa Esad ile ilgili spekülasyonlar arada bir nükseden “aha işte bu kez gidecek” beklenti ve düşüncelerinden öte değil. Esad zor günler geçiriyor bu doğru ancak kapsamlı ve Esad’ın bizatihi onay vereceği bir çözümün dışında şu anda Esad’ı koltuğundan edebilecek bir güç de yok.
Tekraren: İki ülke arasında çok taraflı sorunlar var, belki zaman zaman daha da sertleşecekler ancak ilişki sürüyor ve “duruma göre hamleler” görmeye devam edeceğiz.
Rusya’nın Esad’ın biletini kestiği söylentilerinden sonra Mig-29’ların Suriye’ye teslim edildiğinin açıklanması Rusya’nın bir cevabı mıdır acaba?