YAZARLAR

Kürtlerden cezaevine boru hattı

İlginç bir seçim sistemimiz var. Bazı bölgelerden önce milletvekili sonra mapus seçiliyorsunuz. Bazen peş peşe ve ardışık olarak da işleyebiliyor bu sistem, bir meclis, bir mapus, bir meclis, iki mapus.

Leyla Güven cezaevine girince dikkatimi çekti. Hakkari milletvekili. Son dönemlerin kaç Hakkari milletvekili cezaevinde? Önce Selahattin Demirtaş geldi aklıma tabii ki Edirne Cezaevi'nde. Abdullah Zeydan koğuş arkadaşı. Selma Irmak Kandıra cezaevi, Nihat Akdoğan cezaevinden çıkmıştı zaten ve Esat Canan adli kontrolde, Adil Zozani önceden girmiş…

İlginç bir seçim sistemimiz var. Bazı bölgelerden önce milletvekili sonra mapus seçiliyorsunuz. Bazen peş peşe ve ardışık olarak da işleyebiliyor bu sistem, bir meclis, bir mapus, bir meclis, iki mapus. Haroşa deniyor galiba örgüde buna. Demokrasi denilen şeyde ne deniyor bilemiyorum. Belki bizim demokrasimizde mukadderat deniliyordur, belki de hiçbir şey denilemiyordur. Büyüklerimiz nasıl kanaate varırlarsa artık…

Garip bir his olmalı, insanın böyle bir seçimde kazanması! Yani Hakkari milletvekili seçilince içine düştüğü, buruk bir sevinçtir herhalde. Acı buruk.

Filipinler’deki ‘KMU- 1 Mayıs hareketi’ işçi konfederasyonu başkanıyla konuştuğumda da benzer bir duyguya kendimi kaptırmıştım. Daha önceki başkanları hep öldürmüşlerdi, patronların adamları, devletin paramiliter grupları, faşistler, kiralık tetikler ya da satılık ellerce. Buna o kadar takmıştım ki Başkan bana işçi mücadelesini anlatıyordu Filipinler’de, ben başkan seçildiğinde, acaba sevinçle arkadaşlarına sarıldı mı diye düşünüyordum. Eşi ve çocukları aklıma geliyordu, hiç yoksa, bir öldürülme ihtimali ailenize katılıyordu. Her zaman onunla birlikte, mesela sofraya oturuyor, haberleri seyrediyor, pencereden bakıyor, otomobil çalıştığında sadece marşa bastığına değil, bir bombanın da patlamadığına seviniyordunuz.

‘Kürtlerden cezaevine boru hattı’ da benim buluşum değil bir uyarlama. ‘To-prison-pipeline’ı okur okumaz aklıma nedense Kürtler geldi. Sadece Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın hızla mapusluğa akışından ibaret değil tabii ki bu, yakından bildiğiniz gibi. Belediye eş başkanlarından, muhtelif parti görevlilerine, yeni-eski, çok eski partililere, teyze kızlarına, arkadaşlarına, partili olmayanlara, onlardan olmayanlara, x ve w nidasına ve çatısında uydu anteni olanlara kadar, herkesi kapsayacak genişlikte döşenmiş bir boru hattı Kürtlerden cezaevine mapus taşıyor.

Sonra Filipin İşçi Konfederasyonu Başkanı ile birlikte yemek yiyorduk. O zaman sordum; "Daha önceki başkanlar öldürüldü, hiç çekinmiyor musun?" diye. Güldü. Önündeki bardağı havaya kaldırdı. Ölen arkadaşlarının şerefine ve sonra dedi ki;

-tam böyle söylemedi ama böyle kaldı aklımda ve tam da manası buydu emin olun-

"Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerle…"


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...