Tek kişilik şovları sevmem
Bazen insanlar bana neden her zaman güldüğümü soruyorlar. Hatta yenildiğiniz bir maçtan sonra bile gülüyorsunuz diyorlar. Gülüyorum çünkü çocuğumun doğduğu gün anladım ki futbol bir ölüm kalım mevzusu değil. Biz oynadığımız oyunla insanların hayatlarını kurtarmıyoruz. Futbolun mutsuzluk ve nefret yaymaması gerekiyor.
Merhaba,
Ben kesinlikle normal bir insanım. Ve kendimi dahi bir kişiyle asla kıyaslayamam. Ama benim de kendimce yeteneklerim var. İnsanları dinlemek, görmek ve hissetmek. Sonra da onların değiştirebilecekleri konusunda fikir yürütmek. İşte benim tecrübem bu yönde.
İnsanlar hakkında daha çok şey bilmeyi ve insanlarla konuşmayı seviyorum. Gerçekten de söyleyebileceğim tek şey insanları çok sevdiğim. Onları hataları ve güçlü yanlarıyla seviyorum. Oldukça pozitif ve iyimser biriyim. Ben dünyada tek kişilik bir şov olduğuna inanmıyorum. Hayatım boyunca da ne böyle yaşadım ne de böyle yaşamak istedim zaten.
Benim görevim oyuncuların daha iyi birer futbolcu olmalarına yardım etmek. Ve bunu yaparken bir inancım var. Hayal kurmuyorum. Ben bir hayalperest değilim; ben bir futbol romantiğiyim. Ve sahada görebileceğiniz iyi futbolun sadece duygularımızı daha iyi göstermekten yana olduğunu düşünüyorum. Bunu sağlayacak olanlar da futbolcular. Eğer tam konsantrasyona ve motivasyona sahip bir futbolcu varsa, benim kollarım onlara sonuna kadar açık. Çünkü dedim ya ben tek kişilik bir şova inanmam. Bu bir ekip işidir. Ve bir ekipte en önemli şey güvendir. Ben futbolcularıma evlerine gittiğinde ne yapacaklarını söylemem. Onlar eve gittiklerinde acaba futbolcularım ne yapıyor, onları aramalı mıyım diye düşünmek istemem. Yapmam gereken şey güven ortamı kurmak. Çünkü güven başarının en önemli noktalarından biri.
Ayrıca başarı için istikrarlı sonuçlar almalısınız. Bir kazanıp bir kaybeder, sonraki hafta yeniden kazanıp, bir sonraki hafta yeniden kaybederseniz başarılı olamazsınız. İnsanlara sonuna kadar güvenmek isteyen biri olarak da onlardan hep ellerinden gelenin en iyisini yapmalarını beklerim. Eğer elinden gelenin en iyisini yaptığını biliyorsan kaybedebilirsin. Sorun değil.
Bazen insanlar bana neden her zaman güldüğümü soruyorlar. Hatta yenildiğiniz bir maçtan sonra bile gülüyorsunuz diyorlar. Gülüyorum çünkü çocuğumun doğduğu gün anladım ki futbol bir ölüm kalım mevzusu değil. Biz oynadığımız oyunla insanların hayatlarını kurtarmıyoruz. Futbolun mutsuzluk ve nefret yaymaması gerekiyor. Futbol, özellikle de çocuklar için ilham ve eğlence kaynağı olmalı.
İngiltere’de futbol gerçekten de çok önemli ve her zaman konuşulan bir konu. Hele Liverpool’da. Şehre ilk adımınızı attığınızda bu kentin futbol konusundaki farkını hissedebiliyorsunuz. Futbol bu anlamda çok önemli. O topun çevresinde dönerken, birçok oyuncumun hayatlarına nasıl şekil verdiğine tanık oldum. Mo Salah, Sadio Mane, Roberto Firmino ve birçok futbolcum gerçekten inanılmaz. Alman bir genç olarak ülkemde büyürken yaşadığım sıkıntılar, onlarla kıyaslandığında lafı bile edilemeyecek konular. Öyle zamanlar yaşamışlar ki hemen vazgeçebilecek ana gelmişler. Ama hiçbir zaman vazgeçmeyi tercih etmemişler. Tabii ki onlar tanrı değil, onlar sadece hayallerinin peşinden gitmekten asla vazgeçmeyen insanlar.
Bundan 3-4 sene önce buraya geldiğimde kendi hikayelerimizle kendi tarihimizi yazmak istiyorum demiştim. Bu çocuklar, bu söylediklerimi gerçekten de ciddiye aldılar. Şimdi bana düşen onlara şunu hatırlatmak: Hayat kutlanacak şeyleri kutlamayı erteleyecek kadar uzun değil. Şimdi ise 30 yıllık bir kutlama zamanı.
Saygılarımla
30 yıl sonra Liverpool’u şampiyonluğa taşıyan teknik direktör Jürgen Klopp
*Bu yazı Jürgen Klopp’un kendi sözleri birleştirilerek yazılmıştır.
**Sadece bold kısımlar yazıyı bağlama amacıyla eklenmiştir.