YAZARLAR

Ahlaksızlık ahlakçıları Mabel Matiz’e dokunmayın!

“Milli, manevi, yerli, milli, kutsal, namus…” Hepsi bir araya gelince organize bir ahlaksızlık ahlakını oluşturuyorlar. Ertem Eğilmez’in efsane Namuslu filmindeki gibi “Namussuzmuş Namuslu” misali… Millete küfür etsen de, o ünlü manevi değerler üzerinden makara yapsan da illa ki yükseliyorsun. Ahlaksızlığın ahlakı resmi yönetim biçimi artık. Ülkedeki derin kutuplaşma, ahlak alanına daha çok sirayet etmiş durumda.

Mabel Matiz, üniversite giriş sınavının yapıldığı akşam, bir anda ülke gündemine oturacağından elbette habersizdi. Aradan bir hafta geçti, bu kez yine kendini ülke gündeminde birinci sırada buldu sanatçı. Yine kendisinin hiç dahli olmadığı o sınav sorusu vesilesiyle meğer bilmeden manevi değerlerimizi bozuyormuş.. Mabel Matiz Twitter’dan yaptığı açıklamada yaşadıklarını mükemmel özetledi: “Müziğimle hayati bir sınavın sorularına konu olmak beni çok mutlu etti. Şimdi ise aynı sınav üzerinden kişisel değerlerimin konu edilmesini hayretle izliyorum. Adımın yanına coğrafi işaret logosu konmasına ramak kalmışken, sınandığım şeye bak.”

ÖSYM açıklamasında “Kurumumuz yönetiminin milli, manevi değerlerimiz konusundaki hassasiyeti açıktır” diyerek adeta günah çıkarttı. Zaten bir kişiye, kuruma, nesneye ya da herhangi bir şeye “milli” tanımlamasını ekleyince akan sular bir anda duruyor, dokunulmazlık zırhına bürünüyor, Cem Yılmaz’ın deyimiyle oksitleniyorsun. “Milli” uçağımız yıllar önce göklere çıkacaktı, çıkmadı olsun ama “milli”… Şoförsüz araçlar çağında, lüks segment “milli” araba üretmenin anlamsızlığını sorgulayamayız, çünkü “milli”. Hamza Yerlikaya’nın Vakıfbank’taki yönetim kurulu üyeliği de tartışılamaz, çünkü o “milli” bir değer.

Pekiyi ÖSYM açıklamasındaki “maneviyat” kavramı nerede başlar, nerede biter? Örneğin Sakarya’daki havai fişek fabrikasında bilmem kaçıncı defa meydana gelen kazada resmi rakamlara göre 4 kişi ölmüşken, bazı işçilere ulaşılamamışken, sofralar kurup ziyafet düzenleyen MÜSİAD üyelerinin “maneviyatı” bizden çok mudur, az mıdır? Elbette çoktur çünkü onlar “müstakil” maneviyatçılardır.

Kadını “tane” olarak gören bir ahlakçı muhafazakar zihniyetin saldırısı altındayız. Yukarıdan aldığı gazla, Ozan Güven’inden en ücra taşralısına kadar hemen her sosyoekonomik seviyeden insan kadına şiddet uyguluyor. Numan Kurtulmuş ise açık ve seçik biçimde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkabiliriz demekte beis görmüyor. Sosyal medya ya da televizyonlarda en fazla küfür yine bu “ahlak” pazarlamacılarından geliyor. Milletin “orasına burasına koyacaklarını” söyleyenler ihalelerde şov yapmaya devam ediyor, “bakara makara” diyenler büyükelçi olarak terfi ettiriliyor. “Bakın burası çok önemli”, çünkü bunların hepsi “milli” ve “manevi” değerlerimiz adına, ahlak adına yapılıyor.

Sanatı konusunda bütün ülkenin hemfikir olduğu, başka şekilde sorgulanmasını gerektirmeyecek şekilde bu topraklarda sevilmiş olan Zeki Müren’in yıllar sonra Özdemir Erdoğan tarafından “madam” olarak yaftalanması da bugünkü nefret söyleminin ve maneviyat anlayışının tavan yapmasının doğal tezahürü. Zamanında “Keman Öğretmeni” gibi taciz imalı bir şarkıya imza atmış olması ne gam, o bugünün ahlak bekçisi, o şimdi iktidarsever, canı neler ister.

“Bize Ahlak değil vicdan lazım” yazımdan kısa bir alıntı yapmak gerekirse “Ahlak”ın ve genel kabul görmüş maneviyat kalıplarının ardına sığınarak her türlü suçu işlemek, insanları damgalamak meşru kabul ediliyor nasıl olsa. Adana'da iki sene önce çaldığı bisiklet, elini yüzünü yıkamak için girdiği camide, bir başka hırsız tarafından çalınan adamın isyanı mükemmeldir: "Camide hırsızlık olur mu? Memlekette namuslu adam kalmamış." Çaldığı bisikletin camide başkası tarafından çalınmasına isyan eden adam, sen bizim “ahlak” aynamızsın işte… Ya da Kayseri’de kurbanlık boğayı arka ayaklarını keserek işkence yaptığı için para cezasına çarptırılan, ‘Cinayet mi işledim? Ben ne yaptım ki!’ diyen vatandaş, sana da kocaman bir alkış, bize pompalanan “ahlaki” normlar dahilinde yerden göğe kadar haklısın isyanında...

“Milli, manevi, yerli, milli, kutsal, namus…” Hepsi bir araya gelince organize bir ahlaksızlık ahlakını oluşturuyorlar. Ertem Eğilmez’in efsane Namuslu filmindeki gibi “Namussuzmuş Namuslu” misali… Millete küfür etsen de, o ünlü manevi değerler üzerinden makara yapsan da illa ki yükseliyorsun. Ahlaksızlığın ahlakı resmi yönetim biçimi artık. Ülkedeki derin kutuplaşma, ahlak alanına daha çok sirayet etmiş durumda.

Özetle ÖSYM’de yıllarca soruların çalınmasına göz yumanlar bize şimdi ahlak dersleri vermeye kalkıyor. Oysa biz ahlakı sizden öğrenecek değiliz, olsa olsa Mabel Matiz’in ve bizlerin ahlaki değerlerimizi, olanca çürümüşlüğünüzle ancak siz bozabilirsiniz. Mabel Matiz’in adı bugünü çağrıştıran “Fena Halde Bela” parçasındaki gibi: “Ama boşver çok iyiyim böyle, boşver çok iyiyiz böyle.”


Azmi Karaveli Kimdir?

İletişim uzmanı. Galatasaray Lisesi’nin ardından Marmara Fransızca Kamu Yönetimi’ni bitirdi, aynı üniversitede Sinema-TV yüksek lisansı yaptı. 1993 yılında Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladı. Televizyon programcılığının yanı sıra, özel sektörde ve iletişim ajanslarında çalıştı. Kadir Has Üniversitesi’nde iletişim dersleri verdi. Hayat Bilgisi Okulu’nun kurucuları arasında yer aldı. zete.com’da yazılar yazdı. Cumhuriyet Pazar Eki’nde Yurttan Sesler bölümünü hazırladı, zaman zaman kültür sanat sayfasında yazılar kaleme aldı. 2018 yılında gazetede yaşanan gelişmeler üzerine Cumhuriyet’ten ayrıldı. Halen kurucusu olduğu ajansta iletişim danışmanlığı yaparken, bazı STK ve siyasetçilere gönüllü destek veriyor. Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nde doktora tezini bitirmeye çalışıyor.