YAZARLAR

Libya ve Suriye'de eller tetikte

Bir yanda Libya için diplomasi konuşuluyor ama diğer yanda savaş olasılığı canlı duruyor (ki bunu Akdeniz’deki çekişme ile birlikte ele almak lazım). Diğer yanda İdlib’te Türkiye-Rusya sorun yokmuş gibi devriye atıyor ancak yarın saldırı olacakmış gibi hazırlıklar sürüyor. Ezcümle iki cephede de Cumhurbaşkanı Erdoğan için yeni süreçleri ortaya çıkaracak olasılıklar artıyor.

Hiç savaş çıkmayacakmış gibi diplomasiyi sürdürelim ama her an savaş çıkacakmış gibi hazırlıklara devam edelim. Libya (Sirte) ve Suriye (İdlib) için bugünlerde tarafların durumunu tarif edebilecek cümle bu olsa gerek.

Cephelerdeki duruma bakalım önce:

Libya’da tarafların hedefi Sirte ve devamı. Türkiye ve Katar Sirte’yi almaya, Fransa, Mısır, BAE gibi ülkeler ise vermemeye niyetli. İki olasılığı da hesaplayan Rusya ise Sirte alınsa Türkiye ile, alınmasa Hafter veya yerine geçecek isimle devam edebilir.

İdlib’te M-4 karayolu ateşkes anlaşması bölgesinin bariz sınırlarından biriydi ve Türkiye ile Rusya bu karayolunda ortak devriyelerini sürdürüyor. Ateşkes diyoruz ancak pratikte uygulanamıyor zira çatışmalar sıklaşmaya başladı. Silahlı grupların kendi aralarında birbirlerine karşı operasyonları bir yana Suriye ve hatta Rusya ordu mevzilerine, Hmeymim askeri üssüne yönelik saldırıları sürüyor.

Libya’da geçtiğimiz haftalarda kullanılan savaş söylemleri ve yapılan gövde gösterilerine rağmen son günlerde diplomasi zorunlu olarak öne çıktı. Mısır da Türkiye de savaş istemiyor aslında. Zira ikisinin de ekonomisi bir savaşı kaldıracak güçte değil. Ancak önemli bir sorun diplomasinin başarılı olmasının önünde öylece duruyor ve bu sorunun çözülmesi savaşı değilse de çok çetin müzakereleri gerektirecek gibi görünüyor.

Libya’da bugüne kadar Türkiye’nin de taraf olduğu çatışmaları unutalım. Zira “altın hisse” Sirte! Türkiye’nin UMH (Sarrac) tarafı ile yaptığı anlaşma Sirte ve ötesinde hakimiyet sağlanmazsa pratiğe dökülemeyecek ve dolayısıyla kağıt üstünde kalacak. Sadece Akdeniz’de devam eden mücadele açısından değil, Türkiye ekonomik hedeflerini de sağlamakta güçlük çekecek. Türkiye’nin Sirte için istediğini alması durumunda ise karşı taraf avantajlarını önemli ölçüde yitirecek. Bunun ortası var mı? Daha doğrusu, bulunabilir mi zaman içinde göreceğiz. Ancak bundan sonra ne Türkiye diğerlerinin, ne de diğerleri Türkiye’nin bütün pastayı tek başına almasına izin vermeye niyetli değiller. Durum Türkiye açısından daha zor görünüyor. Zira karşısında blok var. Fransa daha bariz şekilde bu blokta yer almaya başladı. Meseleyi sadece Libya ile sınırlı görmeyen Fransa’nın daha büyük resimdeki kaygısı Afrika. Fransa Türkiye’nin Libya’da hakimiyet kurmasının Afrika’da kazandığı ivme açısından hayati bir adım olacağının farkında. Bu nedenle Libya olsun olmasın Fransa açısından Türkiye potansiyel tehlike oluşturuyor. Mısır, Suudi Arabistan, BAE gibi ülkelerin de Türkiye’ye karşı tek kaygılarının Libya olmadığını biliyoruz. Onlar da Türkiye’nin daha geniş hedefleri olduğunun farkında. Yani Türkiye’ye birçok ülkenin birçok başlık altında karşı çıkma sebepleri var. Bu ülkelere karşı Türkiye tek başına mücadele etmek durumunda. Katar’ın Türkiye’ye maddi olanın dışında bir katkı sunamayacağı ortada.

Her ne kadar Rusya Türkiye’ye karşı daha anlayışlı yaklaşsa da Rusya’nın daima kendini öncelediğini ve Suriye’de olduğu gibi Türkiye’ye anlayışlı yaklaşımını kendi beklentilerinin oluşturduğunu görmek lazım.

Suriye-İdlib’te ise Türkiye’nin bazılarını desteklediği gruplara karşı sabır tükeniyor. Zaten bu gruplar olmasa da Suriye yönetiminde o bölgede hakimiyetin tekrar sağlanması için harekete geçilmesi gerektiği düşüncesi olgunlaşıyor. Bugüne kadar defalarca hazırlık ve yığınak yapılan İdlib bölgesi için son günlerde yeniden askeri yığınak yapılmaya başlandı. İki olasılık var: Ateşkes anlaşmasında belirtildiği gibi M-4 karayolunun güneyinin silahlı gruplardan temizlenmesi ya da daha ötede bir hedef olarak İdlib. Bu hedeflerin hangisi ile hareket edileceğini şimdilik bilmiyoruz ancak Suriye yönetimi açısından da zaman daralıyor. Zira bu bölgede de hakimiyet sağlanmadan siyasi normale dönüşün sağlanması imkansız -en azından eksik kalacak.

Suriye, Rusya ve İran’ın İdlib’e yönelik hazırlıklarını tamamladığı iddialarının ortaya atıldığı bugünlerde Suriye'nin Hama’nın kuzeyine yeni birlik göndermesi saldırının önümüzdeki günlerde olma olasılığını güçlendiriyor. Bakalım böyle bir girişimin olması halinde Türkiye daha önce olduğu gibi bu kez de Rusya’yı devreye sokup saldırıyı erteletebilecek mi?

Şu iki bilgiyi de ekleyelim: Fransa ile ortak tatbikat gerçekleştiren Mısır’ın Genelkurmay Başkanı Muhammed Ferid dün Libya sınırında konuşlu birlikleri ziyaret etti. Sarkozy’nin Libya saldırısı zamanındaki danışmanı, Arap Baharı adı verilen sürecin ve Libya’da Kaddafi’ye karşı savaşan cihatçıların baş savunucularından Bernard Henry-Levy de birkaç gün önce yeniden Libya’da poz verdi. Bu ziyareti (daha öncekilerin ışığında) hayra yormak mümkün değil.

Sonuç olarak bir yanda Libya için diplomasi konuşuluyor ama diğer yanda savaş olasılığı canlı duruyor (ki bunu Akdeniz’deki çekişme ile birlikte ele almak lazım). Diğer yanda İdlib’te Türkiye-Rusya sorun yokmuş gibi devriye atıyor ancak yarın saldırı olacakmış gibi hazırlıklar sürüyor. Ezcümle iki cephede de Cumhurbaşkanı Erdoğan için yeni süreçleri ortaya çıkaracak olasılıklar artıyor.


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.