YAZARLAR

Galata Kulesi: Bu daha başlangıç

Galata Kulesi’ndeki yıkıma bakıldığında, AKP İnşaat İmparatorluğu'nun çarklarının bu sefer Beyoğlu için dönmeye başladığı anlaşılıyor. Her zamanki gibi iktidar tepeden inme bir proje ile ortaya çıktı ve İstanbullulara hizmet edeceği iddia edilen projeye İstanbulluların bilgisine, onayına sunulmadan başlandı.

Galata Kulesi’nin taşıyıcı duvarının bir kısmının hilti (betonarme döşeme ve duvar kırmak için kullanılır) ile yıkılan görüntüleri çarşamba günü sosyal medyada hızla yayıldı. Bu video olmasa sessiz sedasız restorasyon adı altında başlayan yıkımdan kimsenin haberi olmayacaktı. Gelen tepkiler üzerine çelişkili açıklamalar yapıldı. Önce yıkılan duvar değil sıva dendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı esas olarak yapılanı doğru, yöntemi yanlış buluyordu. Ama görüntüler netti, kulenin taşıyıcı duvarı yıkılıyordu. Zaten bir sonraki gün yıkılan duvar alelacele tekrar örüldü, ayrıca restorasyonun Koruma Kurulu onaylı projesi olmadığı ortaya çıktı.

Aslında Galata Kulesi’nde ne yapıldığı konusunda kimsenin bir fikri yok. Eldeki tek bilgi, geçen şubat ayında Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un “Beyoğlu Kültür Yolu Projesi” yolu ile ilgili yaptığı açıklama. Açıklamayı Galata Kulesi önünde yapmıştı. Galataport’tan başlayıp, Galata Kulesi, Doğan Apartmanı, Tarık Zafer Tuna Kültür Merkezi, Atlas Sineması ve oradan yeni Atatürk Kültür Merkezi’ne ulaşan, tüm bölgeyi yenileyen bir projeden bahsediliyordu. Bakan’ın açıklamasında, doğrudan ya da satır aralarında geçen kelimeler, “yıkma, temizleme, genişletme, restorasyon ve yeniden yapma” idi. Belli ki Beyoğlu Kültür Yolu Projesi’nin enstrümanları bunlar olacak ve ciddi bir yıkma-inşa eylemine başlanacaktı.

İktidarın bu kapsamlı projede iki önemli motivasyonu var, biri ideolojik diğeri ekonomik. Önce ideolojik olana bakalım.

Beyoğlu her zaman kozmopolit ve farklı düşüncelere yer veren toplumsal yapısı, yarattığı özgürlük ortamı, renkli mekânları ile kültür ve sanat alanında yeni düşünceler doğuran ve sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı olmuştur, en azından 2013 Gezi Parkı eylemlerine kadar.

Gezi Parkı eylemlerinden sonra bölge bilinçli olarak çürümeye bırakıldı ve köhneleşti. Doğrudan ya da dolaylı müdahalelerle pek çok küçük kültür merkezi, sanat galerisi, tiyatro, kitapçı ve canlı müzik performanslarının olduğu mekânlar bölgeyi terk etti; geriye terk edilmiş tarihi yapılar ve her yeri saran dönerciler, dondurmacılar, tatlıcılar kaldı. Kültür Yolu'nda Bakan'ın ismini anmadığı ve Cumartesi Annelerinin mekânı Galatasaray Meydanı artık her tür eyleme yasaklı. LGBTİ Onur Yürüyüşlerine toplumsal hassasiyet adı altında çok uzun zamandır izin verilmiyor. Örnekler çoğaltılabilir ama böylelikle sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin en özgürlükçü, toplumsal muhalefetin en görünür olduğu bölge özgün niteliğini yitirmeye başladı.

Tabii bu ideolojik kılıfın altında bölgenin el değiştirmesi, büyük sermayenin eline geçmesi bulunuyor. Galataport’un tamamlanmasının ardından limana lüks cruise gemiler ile turist akını beklenmekte. Demirören Alışveriş Merkezi tüm canlılığı ile halen Beyoğlu’nda varlığını sürdürüyor. Tarlabaşı 360 projesi ile bölge halkı buradan sürüldü ve yerine lüks konut ve AVM’ler yapılmakta. Yeni AKM ek fonksiyonları ile aynı zamanda bir ticaret ve alışveriş merkezi olacağa benziyor. Bakan’ın projesi ile de şu an kapısına kilit vurulmuş tüm tarihi yapıların işletmesi kültür merkezi adı altında özel şirketlerin eline geçecek. Kısacası, söylendiğinin aksine Beyoğlu yeni yüzü ile İstanbullulara değil zengin turistlere ve bölgeye yerleşen üst gelir grubuna hizmet eden cicili biçili bir yere dönüşecek.

Tekrar Galata Kulesi’ne dönelim. Akıllardaki soru ne yapıldığı ve nasıl bir yere dönüştürülmek istendiği. Galata Kulesi’nin yenilenmesi ile buraya turist akını olacağı ve tüm İstanbullulara hizmet edeceği iddia ediliyor. Ama zaten Galata Kulesi önünde her zaman uzun kuyruklar olurdu, insanlar 1492 yılında inşa edilen bu kuleyi ve eşsiz manzarasını görmek isterdi.

Galata Kulesi’nin ve Beyoğlu’nun ne yapılmak istendiğini anlamak için Narmanlı Han’ın ne olduğuna bakmak yeterli olacaktır. 1831’de Rus elçilik binası olarak açılan, birçok yazar ve sanatçıya ev sahipliği yapan tarihi, mimari ve kültürel değeri olan Narmanlı Han boya, sıva, badana şeklindeki restorasyonu ile tüm hafızasını yitirdi ve küçük bir AVM’ye dönüştü. Artık yaşanan değil, ziyaret edilen, tüketilen, geçip gidilen bir yer.

.

Galata Kulesi’ndeki yıkım ile amaçlanan da zaten bölgede başlamış olan dönüşüm ile tüm Beyoğlu’nu Narmanlı Han’a dönüştürmek, Beyoğlu’nun hafızasını silmek ve sermayenin steril mekanı haline getirmek.

Galata Kulesi’nde yapılan yıkıma bu ölçekten bakıldığında, AKP İnşaat İmparatorluğu'nun çarklarının bu sefer Beyoğlu için dönmeye başladığı anlaşılıyor. Her zamanki gibi iktidar tepeden inme bir proje ile ortaya çıktı ve İstanbullulara hizmet edeceği iddia edilen projeye İstanbulluların bilgisine, onayına sunulmadan başlandı; bizlere kalan tek şey ise Galata Kulesi’nde olduğu gibi Beyoğlu’nu devletten korumak.


Hakkı Yırtıcı Kimdir?

İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunu olan Hakkı Yırtıcı, yüksek lisans ve doktora eğitimini de aynı üniversitede tamamladı. Çağdaş Kapitalizmin Mekansal Örgütlenmesi isimli kitabı, 2005 yılında Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından basıldı. İktidar, mekan, dil ve psikanaliz alanlarına yoğunlaşan Yırtıcı; iktidar ve mekanın yeniden üretimi, modernleşme ve gündelik hayat pratikleri, sinema ve mekan analizi ve kent modernleşme tarihi üzerine dersler vermektedir.