Gizli bir hazine: Kızıl Westernler
1950’lerin ikinci yarısında ilk örneklerini vermeye başlayan Kızıl Westernler, seksenlere değin varlığını korudu. Geniş Rus stepleri, Kırgızistan’ın alabildiğine uzanan bozkırları bu filmler için doğal set görünümündeydi. Yazımda öne çıkan birkaç Kızıl Western örneğinden bahsedeceğim. Türkçe literatürde üstünde durulmayan bu orijinal dönem filmleri, western meraklıları için oldukça farklı bir tat bırakacak.
Hollywood sinemasının en karakteristik türlerinden biri olan Westernler, yeni oluşan Amerikan toplumunun dönemsel bir fotoğrafıydı. Amerika kıtasının keşfiyle, gemiler dolusu "Avrupalı Tutunamayan'ın" yeni umutlara yelken açarak Amerika kıtasına gelip orada yaşayan yerlileri yok etme mücadelesinde haklıyla güçlünün yer değiştirdiği sosyolojik bir dönüşümün görsel hikayesiydi Westernler. Başrollerdeki kovboylar; sert, güçlü ve haklılardı. Karşılarındaki yerliler ise vahşi, barbar ve sadece o dönem aralığında o kıtada yaşadıklarından ötürü haksız ve filmlerin kötü kahramanlarıydılar.
Yıllarca dünyanın her yerinde olduğu gibi, biz de kovboyların mücadelesine ortak olup Kızılderililerin barbarlıklarına verilen dersleri izledik. Ancak Westernlerin farklı coğrafyalarda oldukça orijinal dönüşümleri oldu. Soğuk Savaş'ın olanca ağırlığı, hayatın bütün atmosferini etkilediği dönemde sinema da en önemli mücadele alanlarından birine dönüşmüştü. Bu dönemde Amerikan hayat tarzının klasik bir karşılığı olan Westernler, Sosyalist ülkelerde yeniden inşa edildi. Doğu Almanya’da, Yugoslavya’da ve Sovyetler Birliği’nde Kızıl Westernler devşirilmiş bir film türünün örneklerini vermeye başladı.
DOĞU ALMAN WESTERNLERİ
Alman yazar Karl May’in 1800’lerin sonunda yazdığı Western hikâyelerinden hareketle sinemada başlayan Alman Westerni furyası, Batı Almanya’dan Doğu’ya taşınmaya başladı. Winnetou ismiyle bilinen bu çalışmalarda Doğu ve Batı ürünlerinin konuya bakışlarında politik bir fark ortaya çıktı. İkinci Dünya Savaşı sonrası kültürel olarak Amerikan emperyalizminin adeta istilasına uğrayan Batı Almanya’nın Western filmlerinde Kızılderililer barbar ve haksız görülebiliyorken; Doğu Alman yapımları, Kızılderililerin hakkını teslim eden yapımlardı. Indianerfilme olarak bilinen bu filmlerden bazıları şunlardır: Die Söhne der großen Bärin, Chingachgook (1967), Die große Schlange (1967), Spur des Falken (1968), Weiße Wölfe (1969), Tödlicher (1970) Irrtum (1971), Osceola (1971),Tecumseh (1972), Apachen (1972), Ulzana (1974), Kit & Co (1974), Blutsbrüder (1975)
SOVYET WESTERNLERİ
Western filmlerinin temel motivasyonu olan uçsuz bucaksız çöllerde, geniş arazilerde bölgeye hâkim olma mücadelesi, Kızıl Westernler'de Sovyet Devrimi sonrasındaki iç savaş dönemine dönüşür. 1917’den sonra devrim büyükşehirlerden kırlara yöneldiğinde dönemin Türkistan coğrafyasında yerel direnişlerle karşılaşmıştı. Önce Çarlık Rusya’ya karşı kırsalda vur kaç eylemleri ve soygunlar yapan Özbek çeteler için kullanılan Basmacı ifadesi, daha sonra bütün Türkistan coğrafyasında 1930’ların ortasına kadar süren yeni kurulan Sovyet yönetimlerine karşı kırsalda devam eden irili ufaklı isyan ve soygun hareketlerinin bütünü için kullanıldı. Sovyet Westernleri'nin de temel düşman motivasyonu bu Basmacı hareketleriydi. Basmacılar, Sovyet dönüşümüne karşı çıkan İslamcı ve geleneksel bir yaşam tarzının savunucuları olarak görülebilir.
1950’lerin ikinci yarısında ilk örneklerini vermeye başlayan Kızıl Westernler, seksenlere değin varlığını korudu. Geniş Rus stepleri, Kırgızistan’ın alabildiğine uzanan bozkırları bu filmler için doğal set görünümündeydi. Yazımda öne çıkan birkaç Kızıl Western örneğinden bahsedeceğim. Türkçe literatürde üstünde durulmayan bu orijinal dönem filmleri, Western meraklıları için oldukça farklı bir tat bırakacak.
ÖNCÜ YAPIM: THE BURNING MILES
1957 yapımı The Burning Miles, Kızıl Western filmlerin öncülerinden. Bolşevik ve Menşeviklerin mücadelesi devam ederken Menşeviklerin kontrolündeki bir bölgeden geçen trende yaşananların anlatıldığı filmde Kızıl Ordu yandaşları trende hem gizlenip hem de örgütlenmeye çalışırlarken, trendeki birbirinden farklı amaçları olan yolcular ve uçsuz bucaksız arazide yoluna devam eden bu tren, Amerika’da Vahşi Batı dönemini hatırlatır.
İDEALİST GENÇLER BASMACILARA KARŞI
1967 Mosfilm yapımı olan The Elusive Avengers’da 4 idealist gencin çeteci örgüte karşı verdikleri mücadeleler anlatılır. At sırtındaki bu dört genç Sovyetlerin çoğulcu ve idealist yapısını da temsil eder. İçlerinden biri çingeneyken, 4 gençten biri de kadındır. Bölge halkına zarar veren çeteye büyük kayıplar veren gençler filmin sonunda Kızıl Ordu’ya katılırlar. 1968’de gençlerin yeni bir macerasının anlatıldığı The New Adventures of the Elusive Avengers filmi de çekildi. At sırtındaki bu 4 genç bu kez iç savaş döneminde Menşeviklere karşı mücadele veriyordur. Yerel müzikler ve danslarla zenginleşen bu seri, Western türünün genel havasını yansıtan ama politik olarak yerelleşmiş bir örnekti.
EN POPÜLER WESTERN: BEYAZ ÇÖL GÜNEŞİ
1969’da çekilen Beloe Solnitse Pustıni-Beyaz Çöl Güneşi filmi bu türün en popüler örneği. Vladimir Motyl’nin çektiği, Azerbaycanlı sinemacı Rüstem İbrahimbeyov’un senaryosunu yazdığı film, Türkmenistan’ın Hazar Denizi kıyısındaki çöllerde geçer. Devrim sonrası iç savaş döneminde terhis olan bir askerin ailesine kavuşmak için düştüğü yolda çetecilerle karşılaşıp bölgedeki küçük ve pek de becerikli olmayan Kızıl Ordu birliğine yardım etmesini anlatır. Bu genel çizginin içinde feodalizmin bölgeye etkileri, kadın erkek ilişkilerinin kırsaldaki bölgesel ve kültürel farklılığı ve yeni dönemin insanlar üzerindeki etkileri oldukça masalsı ve mizahi bir dille anlatılır. Film; Rus sinema tarihinin en popüler yapımlarından biri oldu. Film; müzik kullanımı, rüya ve gerçek arasındaki geçişler, mizah, diyaloglar ve başarılı oyunculuklarıyla en meşhur filmlerden biri sayılıyor.
SOVYET KÜBA ORTAKLIĞINDA WESTERN
1972’de Kızıl Westernler için de ileri sayılabilecek bir hamle geldi. Kızıl Westernler Sovyet iç savaş döneminden hareket eden yapımlarken, Küba ortaklığında çekilen The Headless Horseman- Başsız Süvari meşhur hikayeye Sovyetik bir yorum getirir. Üstelik bu kez hikâye Sovyetlerde değil 19. yüzyılda Amerika’da, Teksas’ta geçer. Filmde; toprak sahiplerinin yoksul köylülere acımasız tavırlarına karşı başsız süvarinin direnişini izleriz. Kırım’da çekilen filmde siyahi köle rolündeyse ironik bir gerçeklikle Ukrayna’da üniversite okuyan Afrikalı üniversite öğrencileri oynatılmış. Film özellikle konusu itibariyle oldukça özgün yapımlardan biri.
SOYULAN TRENLER KAYBOLAN ALTINLAR
Nikita Mikhalkov’un 1974 yapımı filmi At Home Among Strangers da Western türünün klasik formalarının hemen hepsini bünyesinde taşır. Altın ticareti, tren yolculukları, trenleri soymaya çalışan çeteciler filmde izleyicilerini bekliyordur. İç savaş döneminde geçen filmde, dönemsel kıtlığa karşı bölge altınlarını yurt dışına satıp tahıl almayı planlayan Sovyet merkezi yönetiminin altınlarını çalan çetecilere karşı bölgedeki eski Kızıl Ordu askerlerinin sivil ve kovboyvari görünümleriyle verdikleri mücadeleyi izleriz.
KIZIL WESTERNLERİN USTA YÖNETMENİ ALİ HAMROYEV
Westernlerin en tanınmışları Moskova merkezli yönetmenlerden ziyade bölgenin coğrafi özelliklerini çok iyi bilen bölgedeki Türk devletlerinin mensupları tarafından çekiliyordu. Özbekistan’ın üretken yönetmeni Ali Hamroyev bu isimlerden biridir. Sadece Western değil çok sayıda farklı türde orijinal ve yerel dinamikleri yansıtan filmler çeken yönetmenin 1972’de Özbekistan Film Stüdyosu’nda çektiği The Seventh Bullet-Yedinci Kurşun ve 1979’da Tacikistan Film Stüdyosu bünyesinde çektiği The Bodyguard filmleri bu duruma örnek gösterilebilir. Bu iki film de Kızıl Western örneklerinin en başarılılarından kabul ediliyor.
The Seventh Bullet-Yedinci Kurşun’da Kızıl Ordu komutanı Maksimov'un, Basmacılara katılan Kızıl Ordu askerlerini yeniden ikna etme mücadelesi anlatılır. Çeteye sızan komutan Basmacıları içten çökertir. Bol aksiyonlu bir film olan Yedinci Kurşun, Western türünün iyi örneklerinden biridir. Senaryosunu birlikte yazdığı meşhur Rus yönetmen Andrei Konchalovsky 1980’de Westernlerin anavatanı Hollywood’a yelken açmıştı.
1979 yapımı "The Bodyguard" filminde ise 1920’lerde Kızıl Ordu tarafından ele geçirilen Basmacı lideri Sultan Nazar ve ailesiyle birlikte yanlarına aldıkları, bölgeyi bilen mihmandarın yol göstericiliğinde başlarına gelenler anlatılır. Yolculukları Basmacı çetelerinin yolda verdikleri baskınları atlatmak ve zorlu dağ yollarında doğaya karşı da üstün gelme mücadelesidir. Film, oldukça zengin karakterleriyle mistik göndermeler de taşır.
SON SOVYET WESTERNİ VAHŞİ DOĞU
1990’a gelindiğinde tarih sahnesinden silinen Sovyetler Birliği, hem kuruluşu hem de dağılmasının etkileriyle 20. yüzyılın en önemli unsuru sayılabilir. Bu devasa yapının son Westerni Kazakistan’a nasip oldu. 1993’te ortaya çıkan Rashid Nugmanov’un yazıp yönettiği "The Wild East-Vahşi Doğu", Akira Kurosawa’nın "Yedi Samuray"ı ile başlayıp John Sturges’ın "Yedi Silahşör"üyle devam eden yedili ekibe açıktan bir göndermedir. İnsafsız bir motorcu çetenin baskısına maruz kalan, kırsalda yaşayan eski sirk çalışanı köylü cücelerin kendilerinden yardım istemesinden sonra cücelerin yanında onlar için mücadele eden yedi kişinin hikayesini anlatan "Vahşi Doğu", Sovyetlerin çöküşüyle ortaya çıkan kaotik atmosfere de gönderme yapar.
"Vahşi Doğu" genel kabul olarak son Kızıl Western kabul ediliyor. Ancak bazen yeni bir yaklaşımla Rus coğrafyasında bu gelenekten bağımsız olarak farklı denemeler ortaya çıkıyor. 2019 yapımı Sergey Kuznetsov’un yönettiği "7 Boozers" filmini bu duruma örnek gösterebiliriz. İtalyan Spagetti Westerninin modern bir Rus versiyonu olan yapım, Western türünün bütün özelliklerini barındırırken mizahı da elden bırakmıyor.
Bilinen Western filmlerinin yeniden yaratılmasıyla ve Sovyetlerin tarihinden beslenerek oluşturulan Kızıl Westernler, Batı merkezli sinema meraklılarının haberdar olmadığı, türün meraklıları için oldukça keyifli bulunabilecek genel izleyici kitlesini hedef alan ve politik altyapılı seyirlikler. Kuşku yok ki ben sadece öne çıkan birkaç tanesinden bahsettim. Atladığım çok sayıda Kızıl Western filmi var. Meraklıları onların peşine düşebilir. Artık eski Sovyet ülkelerinde bu tarz filmler çekilmiyor. Bu filmler internet ortamında nostalji meraklıları için keşfedilmeyi bekleyen dönem ürünleri.
Rıza Oylum Kimdir?
1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.
'Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri': Israrla Kürtçesiz 02 Ekim 2024
'Dışavurumcu' İran sineması: Festivale film çekmek 07 Eylül 2024
Tuncay Akça’nın bilinmeyen başrolü: Bebek 21 Ağustos 2024
İktidardan muhalefete sürdürülemeyen film festivalleri 16 Haziran 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI