Müjdemi açıklıyorum!
Ben size doğal gaz, kömür ve petrol faturalarında kurtulacağınız bir Türkiye müjdesi veriyorum. Benim müjdem daha çok gaz, daha çok kömür, daha çok petrol ve daha çok vergi, iklim krizi ve çevre felaketi değil. Kentin sokaklarını yayalara, bisikletlere, çocuklara açmayı müjdeliyorum. Çok daha güzel şeyler, yürüyebileceğiniz kaldırımlar, çocukların sokaklarda yakar top oynamasını, ip atlamasını müjdeliyorum.
Doğal gaz bulma müjdesi tutmadı. Müjdeyi sadece iktidar sattı, muhalefet partileri satın aldı. O kadar. Halka mikrofon uzatanlar bile sevenlerin arkadan “ama” ile devam eden sözlerini saklayamadı.
Ama daha kötü bir şey oldu. Doğal gazın iklim ve çevre boyutuna dikkat etmeyen iktidar HES’lerle, beton ve asfalt ile teslim aldığı Giresun’da büyük bir gerçeklikle yüzleşti. Can kayıpları ve kaybolan insanlar ortada iken iktidarın payı yokmuş gibi gaz meselesini sürdürmesi zora girdi.
Son dönemde hepimizin müjdeye ihtiyacı var. Bu açık. Patlayan salgın, patlayan işsizlik, ekonomik ve iklim krizi karşısında insanlar devletten bir şeyler bekledi. İktidar bile beklentinin farkında idi. Öyle ki, ertesi gün Enerji Bakanı medyaya çıkıp indirimin ihtimalini telaffuz etmek zorunda kaldı. Ama ötesine gidemezdi, çünkü bu yatırım indirim değil, bindirim getirecekti.
MUHALEFETİN HALİ
Toplum böyle parçalı bulutlu hali ile iyiyken muhalefet bu testte döküldü.
CHP cephesinden Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, Grup Başkanvekili Engin Altay ve eski cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce hayırlı olsun dileklerini peşinen paylaştılar. Milletimizin refahı ile ilişki kurdular. Hatta İnce hızını alamadı ve iktidarın yıkımları ortada iken denizlerde de yıkıma devam etmesini “Mavi Vatan’ın tamamında arama çalışmalarına devam edilmelidir” çağrısı ile devam ettirdi.
İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu ve Genel Başkan Yardımcısı Lütfü Türkkan bulanlara teşekkür ederken “1 metreküp bile bulunsa memleketimiz için bulunmuş” ifadesi ile enerjinin faturasının halka, kârlarının ve mülkünün AK Parti'ye ait olduğunu görmezden geldiler.
HDP’de Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan ise “Saray’ın israf rejimi iki yılda kasayı tüketti. Doğal gaz yalnızca ara gazı verir. Çöküşü durdurmaz!” açıklaması ile ekonomik bir eleştiride bulundu. Hem de HDP ekolojist değil, ekonomist bir partiymiş gibi!
Bu listeye Gelecek ve Deva partilerinin hayırlı olsun dileklerini de eklemek lazım.
Türkiye İşçi Partisi eleştirel yaklaşan parti olsa da iktidarın“enerji ihtiyacı” söylemini kullanarak açık verdi.
Ama bu süreçte en isabetli açıklama CHP’den Selin Sayek Böke’den geldi. Sayek enerjinin ekonomi-politiğine hakim bir şekilde “"Varsa o kaynak, 'Türkiye'ye kalkınma getirir mi' sorusunun cevabı hayır olduğu için endişeliyim” derken halka bir faydasının olmayacağını açık bir şekilde ifade etti.
MAKİNE MÜHENDİSLERİ: BİZ ÇIKARTALIM!!
Alanında uzman olanların büyük bir kısmı koşulsuz ve eleştirel olmayan bir destek verdi. Çok azı kısık sesle de olsa itirazlarını iletti. TMMOB’a bağlı Makine Mühendisleri Odası (MMO) iktidara 'evet' der gibi itiraz etti (1). MMO Enerji Komisyonu başkanı “Mutlaka BİZ çıkartmalıyız” dedi. Sonra bunu başarı olarak gördüğünü “Sadece bugünkü iktidarın başarısı değil” diyerek ortaya koydu. AK Parti'nin “yerli ve milli enerji” propagandasını ödünç aldığı MMO "Arama gemilerindeki yabancı personel yerine Türk personel yetiştirilmeli" sözleri ve “Yurtdışına döviz ödeyeceğimize kendi kaynaklarımızı kullanmak daha doğru” yaklaşımıyla, iktidarın politikalarını yeterli bulmadığını ama evet dediğini en açık şekilde ifade etti.
Ama sorun şu ki ne muhalefet partilerinin ne de bu tür kuruluşların enerji politikasında ne bilim, ne akıl, ne toplum ne de doğa var. Asıl kötüsü hiçbiri AK Parti politikalarını şimdiye kadar okumamış.
Gelelim bizim müjdemize!
İktidarın veremediği müjdeyi biz verelim. Ama önce müjde için AK Parti’nin enerji politikalarının adını tam koyalım ki müjde herkesin ihtiyacını karşılasın. Ayrıca iktidarın politikalarının adını koymadan verilen her müjde, aslında iktidarın antitezi değil, tezi olacaktır, unutmayalım.
Birincisi, AK Parti cari açığı sever. Cari açığı yıllık birkaç milyar dolar mertebesinden yıllık 50-60 milyar dolar mertebesine taşıyan kim? İktidarın böyle bir derdi yok. Sonuçta verilen açık iktidarın cebine giriyor, halkın da cebinden çıkıyor.
İkincisi AK Parti ithal yakıtı sever. 2002-2019 arası fosil yakıt ithalatına tam 647 milyar dolar ödemişiz. Yani 647 milyar dolar petrol, kömür ve gazı ithal ederek yaktık. Devlet de bundan KDV, ÖTV, sistem kullanım bedeli, satılan arabanın ÖTV, MTV’sini cebe indirdi. O kadar çok seviyor ki Yeni Ekonomik Plan’da bunu 750 milyar dolar mertebesine koyma hedefini açıklamıştı O yüzden ithal yakıt ile derdi olan kimse yok. Bunu kabul edelim.
Üçüncüsü, AK Parti yıkım olmadan iş yapmaz. Her yatırımı bir yıkımdır. Kanal İstanbul, Atatürk Havalimanı pistlerini yok eden hastane, Atatürk Orman Çiftliği'ni yok eden saray... O kadar çok proje var ki, say say bitmez.
Dördüncüsü, AK Parti’nin her yatırımı bir mülk transferidir, doğadan ve toplumdan çalmadır. AK Parti satabildiğini sattı, satamadığını batırdı. Çiğdem Toker’in kitabını okumayan kalmamıştır ama, kitabında 21B gibi acil durumda yapılacak ihale işlerini nasıl kendi müteahhitlerine kazanç kapısı yaptığını biliyoruz. Bu mega projeleri bırakalım, küçücük bir dereye bile göz koydu. Bir HES ile ondan faydalanan köylünün, geyiğin, kurdun, tavşanın, yılanın elinden aldı ve bir sermaye grubuna verdi. Giresun gibi minik bir kentte 39 HES ve inşaat, lisans ya da ön lisans aşamasında bile hâlâ 32 HES olması bunun göstergesi.
Ama asıl önemlisi artık geleceğimizi de kendine transfer ediyor olması. AK Parti 98 yıllık halkın birikimini, yani dünümüzü bitirdi. Şu salgında bile kılını kıpırdatmayarak bugünümüzü de bitirdiğini görüyoruz. Karadeniz sel felaketi de gösterdi ki aslında geleceğimizi de bitiriyor. Buna müşteri garantili köprü, otoyol, hastane projelerini de ekleyin.
İktidar için her yatırım halktan, doğadan çalınan bir varlık, bir yaşamdır.
MÜJDEMİ İSTERİM
Şimdi müjdemize bir adım daha yaklaşalım ve verelim artık. Aslında halkın beklediği müjde basitti; daha az fatura, daha az salgın ve daha çok doğa ve sağlık. İnsan başka ne ister?
İşte bunları ben öneriyorum. Elimde halkın parası ile alınmış bir Kore yapımı gemi yok. Ama elimdeki kapı gibi bakanlık, Birleşmiş Milletler, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, Çimento Müstahsilleri, Türk Tabipler Birliği ve diğer kurumların verileri var.
Ben size doğal gaz, kömür ve petrol faturalarında kurtulacağınız bir Türkiye müjdesi veriyorum. Benim müjdem daha çok gaz, daha çok kömür, daha çok petrol ve daha çok vergi, iklim krizi ve çevre felaketi değil. Kentin sokaklarını yayalara, bisikletlere, çocuklara açmayı müjdeliyorum. Çok daha güzel şeyler, yürüyebileceğiniz kaldırımlar, çocukların sokaklarda yakar top oynamasını, ip atlamasını müjdeliyorum. Hatta öyle ki hafta sonları caddelerin kapatılacağı, insanların dans edebileceği bir ülke müjdeliyorum.
Bütün bunlar ve devamında herkese konforlu ve ücretsiz toplu taşıma öneriyorum. Tıpkı bu ülkede 89’da yapıldığı gibi.
Ama dahası ısınma ve elektrikte indirim öneriyorum. Yıllardır ertelenen, geciktirilen ve uygulanmayan enerji verimliliğini hayata geçirip bütün yeni evlerin sıfır enerjili, mevcutların ise birkaç yıl içinde dönüşümünü, böylece tasarruf edilen yakıtlara harcanan paranın doğaya, sevgiye, sanata, bilime, mutluluğa aktarılacağını müjdeliyorum.
Tabii ki bunlar mevcut iktidar ve siyasetin yapamayacağı şeyler. Ama bunu biz yapabiliriz ve nasıl yapılabileceğini yazılarımı okuyanlar bileceği için burada girmiyorum.
Müjde denilerek bizlere daha fazla fosil yakıt, daha fazla doğa tahribatı, Giresun gibi daha çok felaket, daha fazla borç, vergi, iklim krizi önerilmesi kimseyi heyecanlandırmadı. Ama benim müjdem ise çok daha mütevazi, daha az vergi, daha çok sevgi, mutluluk, doğa, toplum ve de telaşın değil, paylaşım olduğu bir ülke.
Müjde dediğin öyle değil, böyle olur!